24 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara3°C
  • İzmir8°C
  • Berlin3°C

ÖCALAN’IN ÇAĞRISI

Orhan Miroğlu

22 Mart 2015 Pazar 05:07

Öcalan’ın Newroz çağrısı son derece olumlu ve kapsamlı. İyi ki Öcalan var ve iyi ki Öcalan gibi bir lider, Türkiyeci çözümden hala vazgeçmiş değil..

Öcalan, bir kez daha, silahlı mücadele dönemini kapatıp stratejik temelde yeni bir mücadele dönemini başlatacak bir Kongre’nin toplanmasını istiyor. Kürt hareketinde silahlı mücadele için yeni bir karara varmak, her şeyden önce hareketin bir iç sorunudur.

Ne yazık ki, PKK silahlı mücadeleye Öcalan’dan daha farklı bakıyor. Farklı bakmasaydı 2013’te geri çekilmeler tamamlanacak ve Türkiye son iki yıl itibariyle geri dönüşleri, yani demokratik katılım yasasını konuşuyor olacaktı.

***

PKK, Türkiye’ye karşı sürdürdüğü silahlı mücadelenin sona ermesini, tarihi şartların bir gereği ve sonucu olarak değil, muhatabıyla yapacağı müzakerenin sonucunda sağlanacak mutabakata bağlıyor. Bu yüzden de düşünsel zemini PKK şu temel argümanla kontrol altına almaya çalışıyor:

‘Önce demokrasi, sonra barış.’

Bir başka deyişle önce 10 madde, sonra silahsızlanma kongresi. Oysa demokrasi bir süreç ve dağda silahlı insanlar varken de, hükümet bu süreci durdurmadı. Hükümet önce silahları bırakın, sonra demokratik adımlar atalım demedi, demiş olsa, Türkiye’nin demokrasi mücadelesi, silahların sigortasında bir mücadele haline gelirdi.

Dolayısıyla kim, ‘önce barış, sonra demokrasi’ diyorsa, (dün de bugün de PKK bunu diyor) kim ‘önce demokrasi sonra barış’ diyorsa (eski devlet böyle derdi) yanlış yapar. Silahlı mücadeleye devam ederseniz, demokrasiye zarar verirsiniz, ama onu durduramazsınız. Silahlı mücadele durmadan demokrasi olmaz derseniz, hem kendinizin hem başkasının şiddetine teslim olursunuz.

Öcalan’ın silahlı mücadelenin bırakılması için toplanmasını istediği -Dolmabahçe’de zaman da zikredildi, bahar ayları- Kongrenin toplanmasının önündeki en büyük engel, Kürt hareketinin Selahattin Demirtaş’ın liderliğinde bir vesayet sistemi içinde kalmasını isteyenlerdir. Bunların seçimlerde Kürtler’in önüne koydukları hedeftir.

Bu hedef, çözüm sürecinin gereklerine ve ihtiyaçlarına göre düşünülmüş bir hedef değildir. Öcalan’ın karşı çıktığı ulusalcıların oylarıyla meclise gelip, AK Parti’nin elini kolunu bağlama ve Öcalan’ı muhatapsız bırakma hedefidir.

Ama bir mucize gerçekleşir, Kongre bahar aylarında ve seçimlerden önce toplanırsa, HDP bu zeminde kalmaz, kalamaz. O zaman da HDP’nin bağımsız adaylarla seçime girmesi, silahsızlanma kongresini desteklemesi gibi bir hayırlı sonuca varırız.

***

Öcalan, izleme komitesi ve hakikat komisyonu üzerinde de duruyor. Silahsızlanma kongresine, PKK’nin vereceği cevaba bağlı olarak ikisi de bence çok önemli. Ama diyelim ki PKK, Osman Öcalan’ın söylediği gibi, bir kez daha ‘Öcalan’a evet diyerek ret etme’yi tercih ederse, izleme kurulu oluşsa bile neyi izleyecek, hakikat komisyonu kurulsa bile hangi hakikati araştıracak?

Sayın Erdoğan’ın işaret ettiği de budur aslında. Çözüm sürecini başlatmış bir lider olarak, süreci kolaylaştıracak herhangi bir formüle karşı çıkması için ne gibi bir sebep olabilir ki?

Sormak gerekmiyor mu, bu barışa bir gün Nobel verilecek olsa, Türkiye’de o ödülü ondan başka kim alabilir?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2013 yılında yapılan çağrıya, PKK’nin olumlu cevap vermediğini ve geri çekilmelerin durdurulduğunu defalarca söyledi. Endişe ediyor bu yüzden ve bence haksız sayılmaz. İzleme kurulunun en önemli görev alanlarından biri, Türkiye şartlarında geri çekilmelerin risksiz, kimsenin canına zarar gelmeden gerçekleşmesini sağlamak, sonrasında da geri dönecek olan PKK’lilerin haklarını ve hukuklarını kamuoyu adına takip etmek, hükümetin bu konuda vazifelerini yerine getirip getirmediğini gözlemlemektir. Çözüm süreci şüphesiz, PKK’lilere el sallayıp ‘hadi size güle güle, bir daha buralarda görünmeyin’ demek değildir. PKK Türkiyeli bir hareket, bu insanlar bu ülkenin vatandaşları, geri dönecek ve bu ülkede yaşayarak her ne yapmak istiyorlarsa onu yapacaklardır. Buna hakları olacaktır. İşte bu, muazzam bir görevler alanı demektir. İzleme kuruluna bu görev alanını hazırlayacak olanlar ise müzakerenin taraflarıdır. Yoksa İzleme Kurulu, kendi görev alanını hazırlayacak ve buna da muktedir bir kurul değildir. Kandil’i bu görev alanının hazırlanmasına giden yolda ilk adımı atmaya, yani kongreye ikna edecek olan, ne Deniz Ülke hocamız, ne Kadir İnanır kardeşimizdir.

Çözüm sürecinin, Öcalan’ın güçlü liderliğinin, izleme kurulunun ve haziran seçiminin dahi geleceği, her bakımdan bu kongrenin toplanmasına bağlı. Ama mutlaka ve mutlaka seçimlerden önce.. İnşallah bu defa olur.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.