22 Aralık 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır3°C
  • Ankara9°C
  • İzmir13°C
  • Berlin7°C

ÖCALAN: ‘BİR GECEDE MURSİ’YE ÇEVİRİRLER’

Aslı Aydıntaşbaş

14 Ocak 2014 Salı 07:16

BDP lideri Selahattin Demirtaş’ın pazar günü köşe yazarlarıyla yaptığı sohbet toplantısında hararetli anlar yaşandığını dün de yazmıştım. Biraz detaylandıralım.

Buluştuğumuz Cezayir lokantası, Kürt hareketinin İstanbul’da rahat hissettiği, bu yüzden de tercih ettiği mekanlardan biridir. Ancak PKK lideri Abdullah Öcalan’ın, 17 Aralık sürecini, hükümete paralel bir yaklaşımla, ”darbe” olarak tanımlayan sözlerinin ardından gelen sohbet, ister istemez ”darbe mi, yolsuzluk mu?” tanımları üzerinden alevlendi.

Bu sohbetin tarihi bir anlamı olduğu ve önümüzdeki dönemde Kürt hareketi ile Kürt meselesine kafa yoran liberal aydınlar arasındaki empati bağının devam edip etmeyeceği konusunda da (ilk kez) soru işaretleri doğurduğunu söylemeye hacet yok. (Bu yol ayrımının BDP cephesinden nasıl göründüğünü anlamak için dün Filiz Koçali’nin Özgür Gündem’de yayımlanan köşe yazısına da bakmalı.)

Dün, Demirtaş’ın bize aktardıklarından yola çıkarak ”paralel devlet” lafının patentinin muhtemelen Öcalan’a ait olduğunu, PKK liderinin mart ayından itibaren görüşmelerde bu terminolojiyi kullandığını yazmıştım. Öcalan’ın ”paralel devlet” tanımı, Gülen hareketinin ötesinde bir derin devlet yapılanması ve bunu kontrol eden uluslararası bir güce işaret ediyor. Daha detaylı konuşmak gerekirse, dünyayı 14 yıldır İmralı’dan izleyen PKK lideri, paralel devletin arkasında ”Londra merkezli bir sermaye grubu, Yahudi lobisi, Chicago’daki sermaye grubu ve Utah’taki akademi” olduğunu söylüyormuş.

Demirtaş şöyle diyor: ”Öcalan hep ‘Bu işi bozan bir güç var. Ben de göz ardı ediyordum, devlet de. Bu sefer ben çok hazırlıklıyım ama aynı akıl devreye giriyor’ diyordu. Ona göre Başbakan da bu konuda acemi davranıyor. Çözüm sürecini yasallaştırmazsa, hükümeti şu ya da bu şekilde götürecekler. Bir gecede Mursi’ye bile çevirebilirler, diyordu. Yasa çıkarsa güvence sağlanır. Şu cümleler vardı: Ben bunları Başbakan’ı korumak için söylemiyorum. Ben bir süreç yürütüyorum. Başbakan kendini de süreci de korumak istiyorsa önerilerimizi ciddiye almalıdır. Paralel devlet sürekli provokasyon yapacak. Biz AKP’ye mecbur değiliz. O bize mecbur.”

Demirtaş’a göre, paralel yapı Ak Parti içinde ”çok meşru ve haklı bir açık” yakaladı. ”Durup dururken, tankları caddeye sürseydin bunun alıcısı da satıcısı da yok. AKP’nin hırsızlık yapmış kesimlerini ortaya çıkarıyorlar. Yoksa Başbakan diktatördür, otoriterdir, ne söylerseniz söyleyin, bunun kamuoyunda bir yankısı yok. Ama hırsızdır, buyurun belgesi deyince ortalama vatandaşta bir hassasiyet oluşur. Bir tarafta hırsız, bir tarafta polis var. Kötü yakalandılar... ”

Tartışma ister istemez, ”darbe” tanımı yüzünden alevleniyor. Kürt hareketinin tavrı net: ”Başbakan’ın gitmesi birçok şeyi etkiler, bizi de süreci yürüten aktörleri de etkiler. Gitmesi diyalog sürecinin bitmesi demektir.” Sonra açıklama gereği hissediyor. ”Biz Tayyip Erdoğan’ı yedirtmeyiz demiyoruz. Ama paralel devlet götürecekse, BDP buna evet demez. Giderse, sandıkta gider.” Bir başka yerde de Öcalan’ın ”yangına benzin taşımayacağız. Süreç bizim yüzümüzden bitmez” diyor. Demirtaş, muhalefetin çözüm süreci konusunda umut vermediğini de ekliyor.

Kürtler, Ak Parti’yle ittifak mı yapıyor? Demirtaş ”Sırf süreç yürüsün diye yolsuzluğu, hırsızlığı savunacak değiliz. Ancak demokrasinin önünü açıp yolsuzluğun üstüne gitmezsen, götürürler seni. Hırsızlık var; hangimiz bunun tersini söyleyebiliriz. Mecburen şu an cemaatin hamlesini tamamlaması için dua etmek zorundayız. Neden çünkü kamu vicdanının tatmin olması lazım. Toplum olarak hırsızlığı içimize sindirmiş biri olarak devam edemeyiz.”

Hükümetin çıkış yolunun ‘otoriterleşme’ değil ‘demokratikleşme’ olduğunu söylüyor: ”Paralel devletin tahmini şu: Biz bu Başbakan’ı tanıyoruz. Bunlar demokrasi değil otoriterleşmeyle cevap verecekler. Oysa bunu önlemenin yolu, emniyet müdürlerini alıp kendine yakın emniyet müdürünü getirmek değil. Yargıyı bağımsızlaştırırsan, alttan operasyon yapmak isteyenlerin önünü alabilirsiniz. Bu, Meclis dışında hiçbir mekanizma tarafından yapılamaz.”

HSYK? BDP AK Parti’nin tasarısına karşı: ”HSYK’yı ikiye ayıralım hakim ve savcılar olarak. Adalet Bakanı da kuruldan çıksın. Türkiye’deki bütün savcılar, hakimler paralel diye bir şey yok. Bu zamana kadar cemaatin referansıyla seçiliyordu hakim, savcılar. Ama yolsuzluk varsa üzerine gidebilecek hakimler savcılar var. Fakat şu anda bunu yapabilecek, güvencesi olan bir hakim savcı yok...”

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.