21 Kasım 2024
  • İstanbul11°C
  • Diyarbakır13°C
  • Ankara14°C
  • İzmir21°C
  • Berlin3°C

O HALDE ARTIK KAN DÖKMEK MEŞRU OLSUN(!)

Leyla İpekçi

06 Eylül 2011 Salı 10:36

90'ların şimdikinden en büyük farkı, devletin içindeki illegal yapılanmaların devlet adına Kürtlere zorbalık etmeleriydi. Bugün ise -bazı stratejik PKK saldırılarına kadar- hükümet, devlet adına barış pazarlıkları yürütmeye çalışıyordu. 

90'lı yıllarda medyanın duymadığı, kameralardan uzak nice katliam gerçekleştirildi. Dere kenarında çamaşır yıkayan kadınlar, oynayan çocuklar vurulurdu. Bugün sokakta sivilleri infaz eden örgüt üyelerinin yakınları eskiden kayıp akrabalarının akıbetini sormaya gittiklerinde geriye dönemezlerdi.

Katleden, yargısız infaz yapan odaklar devletin içindeydi. Devlet şahinleştikçe, Ergenekonvari çeteler onu içeriden çürüttü. Asıl kanı devlet döktü. Ordunun içindeki bazı odaklar ise bile isteye zafiyet içinde kalıyorlardı PKK saldırıları karşısında. Bu zafiyet ve hatta bir nevi sabotaj, bugün bizzat en yüksek Paşalar tarafından da belirtildiği gibi, son döneme dek sürdü. Medyada varolabilmek için kan dökülmesine boyun eğdi, bu kan kokan çetelere itaat etti onursuzca.

AKP devlet adına söz söyleyerek açılım başlattı demiştik, evet. Ama henüz Kürt köylerinin kadim adlarını dahi geri vermedi. Bazı konularda gereksiz yere geri adımlar attı. Ama Öcalan'la pazarlık yaptığını ilan ettiği halde yüzde elli oy aldı! 90'lı yıllarda böyle bir şey mümkün olabilir miydi?

Bugün Öcalan'la görüşmelerin devam etmesini isteyen BDP'liler, bu görüşmelerin hangi kanlı saldırılar ve sabotajlarla kesildiğini unuttular mı peki? Bugün AKP'yi operasyonlara zorlayan 'örgüt şiddeti' ile 90'lardaki ceberut devletin savaşı sürdürebilmek için kendi vatandaşını birbirine düşürmekten kaçınmayan 'devlet şiddeti' sahiden aynı mı sizce?

BDP, deklare ettiği çözüm önerilerini Meclis'e gelmeden (sanal bir mevcudiyetle) nasıl ve kime ifade etmiş oldu bu durumda? Bugün, kan dökülürken bir tek kanaat önderi dahi derinlemesine ve kesintisiz olarak neden tartışmakta değil acaba BDP'nin en haklı önerilerini bile?

Önümüzde sivil anayasa yapmak için fırsat varken BDP'liler hâlâ "yemin etmemiz için şartlar mevcut değil" diyorsa, şiddetin daha da artacağını öngöremiyorlar mı? Yemin için şartların oluşmasını beklerken 'uzun namlulu' ifade biçimi olarak futbol oynayan polisleri katledenlere kalmadı mı meydan? Kendilerini eleştirenlerle ideoloji yarıştırma derdine düşme lüksü kaldı mı sahiden bu vekillerin, kan akarken oluk oluk?

Hangimizin var böyle bir lüksü zaten? Barışı "muhafazakâr ve liberallerle değil, sosyalistlerle" yapacaklarını söylüyordu bir bağımsız BDP'li. O vakte dek epey beklemek gerekecek, beklerken kan akmasına göz mü yumacağız hep beraber?

Başbakan'ın "PKK ile aranıza mesafe koyun" ısrarına kızmak için ille BDP'li de olmak gerekmiyor. Güneydoğu'da AKP'ye oy veren ve yine bu dayatmadan rahatsızlık duyan birçok kişi var. Ama sanki PKK'nin sokak ortasında adam kaçırmasından, öğrenci yurdu yakmasından veya maç yapmakta olan polisleri katletmesinden Başbakan'ın bu sert üslubu sorumluydu!

BDP'li milletvekilleri "AKP'nin darbelerle hesaplaşmayacağını, eski Ergenekon yerine yeni Ergenekon'u inşa ettiğini" de söylemiş kongrede. AKP'nin kendi Ergenekon'unu kurması demek: Kanlı provokasyonlarla kesimleri birbirinin üzerine salarak, mafyalaşarak, para ve silah kaçakçılarıyla işbiriliği yaparak, İsrailvari bir dış ülke bağlantısına sırtını dayayarak vesaire darbe şakşakçılığı yapmak demek, cuntacıları baştacı etmek demek. Sahiden yeni profil bu mu?

BDP'liler bugün İsrail'e rest çekilmesini eleştirirken, 28 Şubat ve sonrasındaki süreçte cuntacıların İsrail ile ittifak halinde Ergenekon operasyonlarını yürüttüğünü de bilmiyor mu? Ergenekon'dan en çok kendilerinin çektiğini söylemişler. Tüm Türkiye halklarının (Rum, Ermeni, Sünnilerin vs.) on yıllardır bu çetelerden çektiklerini yok saymak, ilk anda acıları yarıştırmaya dönüşmez mi?

Bir şey daha: AKP kendi Ergenekon'unu oluşturduysa mesela, o zaman bizler tamam mı diyeceğiz yani? Uzaktan kumandalı mayınlar patlayabilir, uzun namlulu silahlarla siviller vurulabilir artık. Bunun adı 'onurlu mücadele' olabilir mi sizce? Meclis'te anayasa müzakerelerinde değil, sokak ortası infazlarda mı gidereceğiz yeni Ergenekon endişelerimizi?

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.