24 Kasım 2024
  • İstanbul9°C
  • Diyarbakır16°C
  • Ankara3°C
  • İzmir10°C
  • Berlin8°C

NURULLAH’IN İNADI!..

Ömer Leventoğlu

24 Mayıs 2009 Pazar 18:47

Nurullah hınzır bir çocuk!.. İnatçı mı inatçı... Henüz şekilsiz şemalsiz, ama yine de dediğim dedik, susup pusar, Nuh der de peygamber demez, çıldırtır, deli eder insanı Nurullah... 

Bir yanı Qerejdağ’dan gelmiş; soğuk sularını, volkan bedenini bilir ataları Qerejdağ’ın. Yüzyıllar eskitmiştir Koçer dedeleri sürülerin peşinden; ki onlar, o zinar senin, bu çiya benim, Abdul Aziz dağlarına dek cümle dağları ezmiştir “ham çarık, kıl çorap”lı ayaklarıyla... Deve sırtında, sürü sürü koyunların ardı sıra gezerken, Konê Reş’lerde onca çocuk doğurmuştur neneleri. Her bir kadındaki genişlemiş kalçaların tarihine 13-15 çocuğun sancısı, çilesi yazılıdır... Sonra yıllar, yıllar boyu çiftliklerde xizmeker kalmıştır dedesi; “Aha bu sakat ayağımla, heybemde iki kuru ekmek, yedi düveli dolaşırdım da koyunların ardından, gam etmezdim” der durur... Ve Ceylanpınar ovaları, Viranşehir yaylaları, Qerejdağ’ın kadim, heybetli zirveleri, Dewrêşê Evdî’nin cenk ettiği mekanlardır onun yurdu...

Nurullah inatçı... Ateş olsan kar etmez, suyuna gideceksin Nurullah’ın!.. Daha küçük, sevimli birer kumruyken, yaklaşık 9 ay önce tanıştım ana babasıyla. “Ter mevsiminin çocukları” adlı belgeselimizin ailesi onlar... Fidan gibi bir kız, filinta bir delikanlı... Doğdukları yerde doymuyor fakat karınları... Türkiye’nin, dünyanın eti, sütü buradan gider; biberi, pamuğu, ton çeken kamyonlarla buradan taşınır, ama doyurmaz ne hikmetse kendi çocuklarını Ceylanpınar. Her karış toprak “devlet”in... Her adımını attığın yer devlete ait. Toprağından hayvanına, ekininden çiftliğine, binalarından tel örgülerine, her yanda dikenli çember gibi bir devlet... Nurullah’ın yedi ceddi Koçer, mevsimlik işçiydi, genç anasıyla babası da öyle, işçi... Bahar geldi mi yüklerini toplayıp Kayseri’ye, Adana’ya, Ordu’ya işçiliğe, güz olup da soğuklar bastırıncaya kadar gündelikçi... Henüz aklım almazken bunca şeyi, hak-hukuk nedir, emek nedir bilmezken, işte o yıllarda nenem, “Bir teneke arpaya üç gün ırgat gittim” derdi de, şaşırıp kalırdım; ama şimdi Nurullah’ın nenesi de, dedesi de, anası da, babası da, henüz 7 yaşına basmış kuzenleri de aynı bedele, aynı işi yapıyorlar. Karnı burnundayken, daha şimdiden neneme benziyor Nurullah’ın anası...
Dik kafalının teki Nurullah... Diremiş ayağını, söz geçirebilene aşk olsun. Daha baştan belli etmiş fakat; aşağısı kurtarmaz, Şeyh’e söyletmiş kendini. Rüyasında “Bir çocuğun olacak” demiş anasına, ama “çektirecek” dememiş Şeyh Nurullah... Ve minik Nurullah, ta uzak memleketlerde, yabanın tarlalarındaki günlük ırgatlık sırasında büyümüş anasının karnında.

Yapma, etme Nurullah!.. Bırak bu inadı, seni bekliyoruz, sözümüz, sohbetimiz, hikayemiz hep sensin artık. Dilimiz, damağımız kurudu adınla... Perişan olduk. Pamuk tarlalarında, ocak başında, çuvalları toplarken, başakları sökerken, yollarda, akşam, sabah derdimiz sensin, senden söz ediyoruz tekmil...

Gel bebeğim, kelebeğim, gel, sana terlik pabuç alacağız. Büyü Nurullah, büyü, kıl çadırlarda, kanal boylarında yaşayacaksın daha... Geç kalma Nurullah, Çukurova’nın tarlaları, pamuğu seni bekliyor, Ege’nin zeytinlikleri, Karadeniz’in fındığı akranlarının sırtında Nurullah... Yetiş Nurullah yetiş, yetiş ki küresel ekonomi sensiz olmaz; ürün borsaları, trilyonluk ihracatlar senin emeğini, alın terini, minicik ellerini bekliyor. Büyü Nurullah, geç kalma, hediyesi kucağında devletin, ya dağlara sürecek, ya karanlık, belirsiz gelecekler sunacak sana paket paket; ki “demokrasi” diyecek her bir paketin adına... Liberalizm diyecekler Nurullah bil, devlet çiftliklerini özelleştirip taşeronların elinde yevmiyeli çoban yapacaklar seni... Büyü de gör Nurullah... Büyü de yine diren Kirîv!... Ama ne olur hadi gel!.. İnat etme!.. 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.