NÜMAYİŞ RAHATSIZ ETTİ, YA TERSİ OLSAYDI?
Nihal Bengisu Karaca
27 Ekim 2009 Salı 21:41
SİLOPİ'deki görüntüler, dağdan inen 34 kişi vesilesiyle düzenlenen şenlikli karşılama birçok kişiyi huzursuz etti. Zafer işareti yapanlar ve içinde Apo ismi geçen sloganlar zaman zaman beni de germiş olsa da, bizatihi şenlik atmosferinden neden bu kadar rahatsız olduğumuzu anlamakta zorlanıyorum.
Tersi olsaydı, kendimizi daha mı iyi hissedecektik?
Böyle durumlarda tabloyu ters çevirmek iyi gelir. Hadi yapalım.
Varsayalım ki, eve dönüşü gerçekleştiren 34 kişi şehre giriyor, ortama bir cenaze havası hâkim!.. Kimse adamların yüzüne bile bakmıyor, hatta ara ara söylenenler, laf atanlar çıkıyor... En iyisi, alabildiğine boş bakışlar ve ölü balık gözü ifadesiyle süzüyor adamları. Dondurucu bir sessizlik...
Kusura bakmayın ama asıl felaket tablo bu olurdu.
Çünkü şimdi şenlik yapıyorlar diye gıcık kaptığımız insanların, söz konusu 34 kişinin dağdan inmesine ehemmiyet vermemesi ne anlama gelirdi biliyor musunuz?
Barış istemedikleri anlamına. O ihtimalin yanından geçilip gidildiğine, sollandığına ve artık geride kaldığına.
Hatta şunu dediklerine, içlerinden geçirdiklerine delalet ederdi: "Biz sizi dağlardaki kahramanlarımız olarak sevdik; sizi bir davanın, bir siyasi meselenin mihmandarları, taşıyıcıları olarak gördük; çocuklarımıza sizin öykülerinizi anlattık. Siz bizim dağlardaki özgür ve bağımsız Kürdistan hedefimizin temsilcileriydiniz; bağımsız Kürdistan filan kurulmadı; eğitim dili Türkçe, hâlâ yoksuluz, bir futbol ligimiz bile yok. Ne demeye indiniz?"
Kupkuru bir karşılama tablosunun ima ettikleri, bugün hazmedemediğimiz zafer işaretleriyle yerlere çizilmiş Apo kelimesinin sembolize ettiklerinden çok daha hazin bir kesinlikle akla şunu getirirdi: "Artık birlikte yaşamanın hiçbir yolu yok... Artık bir umut yok... Artık devletin kendileri için açtığı zemine ve yapılan jestlere bile sevinemiyorlar."
Bunu mu istiyorduk biz? Böylesi daha mı iyi olurdu, a dostlar?
Hayır, olmazdı. Ve eminim ki o ihtimalde bizler kalkıp şunları söyler, yazardık:
"Toplum onca şehit vermesine rağmen 'Bitsin bu terör' konusunda birleşiyor, hükümet risk alıyor, anneler artık çocuklarımızın ardından ağlamayalım diye ağlaşıyor. Ama adamların yaptığına bak! İmralı'daki bile kalkıp jest yapıyor da, her parçasını kutsal bildiğimiz vatanın 'Güneydoğu'su çoktan kopup gitmiş meğer. Normal bir hayat için aşağı inen insanlara, kendi adamları bile surat ediyor. Pes doğrusu..."
*
Çok yadırgadığımız o nümayişin arasına yıllardır göremediği kardeşini nihayet görebilmiş olan ve şimdi aklından, "Birlikte bir iş kurarız, belli mi olur, çocukları okula bile gönderebiliriz" diye geçirip mikro refah hayalleri kuran adamların coşkusu da karıştı. O coşkuyu görmezden gelirsek, sürekli tahrif eden tanımlar yaparsak, ne yazık ki oraya gider. Eskilerin, "Korktuğum başıma geldi" dediği şey budur. Nasıl tanımlarsak, içine öyle olmasına neden olan bir niyet eklemiş oluruz. Her tanım bir yön vermedir.
İyisi mi, kalkıp bu hafta sonu, rahatımızı bozup biraz, şu an gösterime de giren "İki Dil Bir Bavul"u görmeye gidelim. Tümüyle gerçek karakterlerin yer aldığı bu dramatik belgeselde, hayatlarında hiç görmedikleri, hiç dokunmadıkları, hiç tatmadıkları nesnelerin isimlerini öğrenmeye çalışan küçücük çocukları izleyelim. Hiç "nane" görmemiş, hiç "çikolata" görmemiş küçük-büyük insanların, hiç Türkçe bilmiyor olmalarını sorgulamanın manasızlığını fark edip kendi kendimize şaşıralım.
İyisi mi, bir şeyden gıcık kaparken bir an durup "İyi de, acaba hangi seçenek beni memnun ederdi?" diye soralım. Çünkü, olmakta olan, olabilecek olanlar arasındaki en iyi seçenek olabilir.
İyimser ile kötümser arasındaki fark
DANIS Tanoviç'in "No Man's Land-Tarafsız Bölge" filmin izlemiş miydiniz?
"İyimser ile kötümser arasındaki fark şudur..." diyordu askerlerden biri...
"Kötümser, başına gelen şeyin olabilecek en kötü şey olduğunu zanneden kişidir. Bütün saflığı ile 'Bundan kötüsü olamazdı' diye düşünüp şikâyet eder.
'İyimser' ise daha kötü bir ihtimalin var olduğunu bilir."
Demokratik açılım konusundaki "iyimserliğimizin" bu veciz tespit eşliğinde şekillenmesi gerekir diye düşünüyorum.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.