NORMALLEŞME…
Ali Bayramoğlu
15 Haziran 2013 Cumartesi 08:37
Bu ülkede temkinli olmakta her zaman fayda var, ancak sanırız soluk almaya başlıyoruz.
Başlıyoruz zira Gezi olayları açısından cebir ve meydan okuma sona eriyor, yerini diyalog ve siyasete bırakıyor.
Başbakan kendi açısından kapıları açtı. İki gün önce Betül Tanbay, Kutluğ Ataman gibi isimlerin bulunuğu sivil bir grupla görüşen başbakan, referanduma gidebileceklerini ilan etmişti. Önceki gece ise aralarında Taksim Dayanışma'nın temsilcilerinin de bulunduğu bir grupla yeniden görüşen başbakan ve hükümetin, sabaha karşı yeni bir adım attığını Hüseyin Çelik açıklıyordu:
'Yargı kararı sona erinceye kadar Gezi Parkı ile ilgili olarak hiçbir tasarrufta bulunulmayacaktır. Yargı kararı lehte çıksa bile yani hükümet icratının ve alınan kararların lehinde çıksa bile, hükümetimiz burada halkımızın ne düşündüğünü, ne istediğini ve istemediğini öğrenmek üzere bir halk oylamasına gidecektir. İstanbulluların verdiği karar bizim için son derece saygıdeğerdir. Lehte de çıksa aleyhte de çıksa hükümetimiz bunu elbette uygulayacaktır, uygulamak durumundadır…'
Bu açıklama Gezi Parkı'yla ilgili krizin sona ermeye başladığının ilanıdır.
Bu açıdan Taksim Dayanışma'nın temsilcisi Tayfun Kahraman'ın şu sözlerinin altını da çizmek gerekir:
'Sayın Başbakan'ın, yargı nihai kararını verene kadar projenin uygulamaya geçirilmeyeceğini ifade etmesi bu gecenin olumlu bir sonucudur. Güvenlik kuvvetlerine yönelik ölçüsüz ve kuralsız güç kullanımı açısından gereken soruşturmanın yapılacağı söylenmiştir. Başbakanımızın tarafımıza yapılan açıklamalarını ülkemizin, tüm kamuoyunun, Gezi Parkı sakinlerinin takdirine bırakıyoruz…'
Bu sözler Gezi Parkı'ndaki koruma eyleminin artık gerekli olmadığını göstermekte ve parkın boşaltılacağını ima etmektedir.
Nitekim dün iki görevden söz etmiştik:
Siyasi görev: Siyasi iktidar Gezi'de oturan gençlere yönelik 'sabrımız bitti, 24 saat içinde eve dönün, yoksa müdahale edeceğiz' söylemini hızla bir kenara bırakmalıdır. Plebisit fikrinin gençler tarafından tartışılması, bu fikrin işlemesi için Gezi Parkı'na yönelik polis eylemleri askıya alınmalı ve bu ilan edilmelidir.
Toplumsal görev: Buna karşılık basına, eylem gruplarına, kanaat önderlerine plebisit fikrini hızla dolaşıma sokmak ve sindirilmesine katkıda bulunmak işi düşmektedir. Plebisit resmen telaffuz edildiği andan itibaren Gezi Parkı'nı koruma altında tutmak için meşru bir gerekçe kalmayacaktır. Park hızla boşaltılmalıdır…'
Bu istikamette ilerliyoruz…
Siyaset geri dönüyor…
Önemli başka bir husus, hükümetin aldığı bu kararla 15 gün önce başlayan yangının gerçek nedenini görmesi, komplo vurgularını bir yana itmesidir.
Umarız siyasi iktidar Gezi Parkı'ndaki gençlerin yüzde 58'inin özgürlükleri kısıtlandığı için orada olduklarını bilir ve bunun anlamını iyice sindirir ve sorunun sadece Gezi Parkı'ndan ibaret olmadığını anlar.
Şiddet ve siyaset tarzından doğan sıkıntıları tashih etmek için kolları sıvar.
Yaşanan krizin toplum-devlet ilişkilerindeki aksaklıktan kaynaklandığının farkına varır.
Bugün ülkedeki ana çatışma ekseninin asker-sivil, değişimci-statükocu gibi kırılmaların ötesine geçtiğini, siyaset ve devlet karşısında toplumsal alanın özerk ve etkin olma talebininin üzerine kurulmaya başladığını hisseder.
Önümüzde bir fırsat var: Anayasa…
Bu anayasanın adem-i merkeziyetçi bir anlayışı içermesi, karar süreçlerine toplumu katacak, bunu dinamik ve daimi kılacak bir dokuyu eklemesi bu ülkenin talep ve hak ettiği bir durumdur.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.