NİÇİN DEMİRTAŞ
Hadi Uluengin
09 Ağustos 2014 Cumartesi 03:47
YARIN oyumu tabii ki HDP adayı Selahattin Demirtaş’a vereceğim.
Üstelik ismi açıklandığı andan itibaren de başka hiç kimseyi düşünmedim.
Hayır, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu beğenmediğimden falan değil...
Tam tersine, CHP ve MHP’nin son derece isabetli bir tercihle saptamış olduğu bu bilge, bu makul ve bu faziletli şahsiyete karşı çok büyük hürmet ve sempati besliyorum.
Nitekim de şayet 24 Ağustos’ta tekrar sandığa gidilecekse ve Erdoğan’ın karşısındaki rakip de eski İKÖ Genel Sekreteri olacaksa, yine tabii ki ikincisini destekleyeceğim.
Zaten ilk turda muhalif oyların bölünmesi AKP liderine yarayacak olsaydı, gerçekçi davranıp yarın da pusulayı daha şanslı saydığım İhsanoğlu’na atacaktım. Ama bu riziko yok!
Dolayısıyla Demirtaş’a gönül rahatlığıyla ve gözüm arkada kalmadan oy atabilirim.
***
ALNIM ak, Kürt meselesine ilişkin olarak ve haniyse yarım yüzyıldır hiç tavizsiz ve hiç yalpalamasız hep aynı dürüst ve samimi yerde durdum. Bugün de oradayım.
Ve bu duruş Selahattin Demirtaş’ı desteklemeyi vicdani, ahlaki ve siyasi açılardan mutlak bir yükümlülük kılıyor.
Vicdani ve ahlaki, çünkü HDP adayı etnik kimlik itibariyle bütün bir Cumhuriyet tarihi boyunca o kimliği hayasızca inkâr edilmiş Kürt ve Zaza aidiyetle bütünleşiyor.
İnanç kökeni itibariyle de imani değerleri yine daima horlanmış Aleviliği temsil ediyor.
Dolayısıyla da mağdurdan yana olmak terbiyem ve kültürüm sözkonusu Cumhuriyet tarihinde ilk kez yukarıdaki kimlik ve aidiyetlerin hâkim ulus ve mezheple eşitlenmesini talep eden Demirtaş’ı can-ı gönülden desteklemeyi vicdani ve ahlaki bir zorunluluğa dönüştürüyor.
Artı, somut siyaset, hatta realpolitik refleks de yine aynı zorunluluğu dayatıyor.
***
ÖYLE, çünkü HDP adayının varlığı ve söylemi aynı zamanda Kürt milli hareketinin Türkiyelileşmek açısından bugüne dek attığı en hayati, en önemli ve ciddi adımı oluşturuyor.
Zaten aslına bakarsanız, eşit yurttaşlık hukuken ve fiilen sağlandığı takdirde PKK ve Apo dâhil o milli hareket baştan beri ve hiçbir zaman TC’den ayrılmak hedefini gütmedi.
Azamiyetçi talepler makul bir orta yolda buluşmanın stratejik ve taktik varyantlarıydı.
Selahattin Demirtaş da kampanya sırasında kullandığı birleştirici retorikle sanıyorum ki buTürkiyelileşmek azmini artık “düşmana” (!) bile ispatladı. Hiç olmazsa önyargıyı kırdı.
Ve eski Diyarbakır milletvekili bunu kendisini Türk hissedenlerin ağzına bir parmak bal çalarak onları kandırmak amacıyla yapmadı. Samimiyetinden kuşku duymak iftiracılıktır.
Demirtaş yukarıdaki eşit yurttaşlığın sağlanması, yani çözüm sürecinin mutlu sona ulaşması kaydıyla Kürt milli hareketinin kader birliği rotasında ilerleyeceğini vurguladı ki, işte tam burada da siyasetin pragmatik bir aşamasına sıçramış oluyoruz. Şunu kastediyorum.
***
HDP adayı yarın ne kadar çok oy alır ve ne denli yüksek performans gösterirse, sözkonusu mutlu sona yaklaşmak şansı ve ihtimali de o kadar yükselmiş olacaktır.
Zira zaten çözüm sözü vermiş bir Erdoğan şayet Cumhurbaşkanı seçilirse, Demirtaş’ın böyle bir performansı karşısında mızıkçılık yapmak marjını bayağı bayağı yitirecektir.
Artı, Selahattin Demirtaş’ın artış oranı aynı zamanda, eğer Recep Tayyip Erdoğan sözünde durursa bizzat yeni Çankaya liderinin de elini dolaylı yönden güçlendirecektir.
Çözüm istemeyenlere “bu kadar destekleri var, mecburuz” demek hakkı doğacaktır.
Başka bir deyişle, ortak ülkemizin hayat memat meselesi olan ve kendi dinamiğinde tüm Türkiye’yi şimdiki AKP liderine rağmen bile demokratikleştirmek kıvılcımları barındıran Kürt sorununun çözümü, HDP adayının alacağı oy oranıyla yakından ilişkilidir.
Ben yarın sandığa Demirtaş adını yazan pusulayı atacağım ki, hayırlı olsun!
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.