23 Kasım 2024
  • İstanbul17°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara10°C
  • İzmir19°C
  • Berlin3°C

NEREYE KOŞUYORUZ?

Ali Bayramoğlu

16 Temmuz 2013 Salı 13:55

Endaze iyice bozuldu…

İlk katman:

Siyasi iktidarın ölçüsüzlüğüne işaret eden, sivil örgütlere yönelik gözaltılar, bir gecede yetkileri budanan odalar, polisin artan cesareti, hoyratlığı, ölümler…

Gezi Parkı'nda şu aşama polisin üzerine gitmek ve olay aramak dışında anlam taşımayan, sokak şiddetine dayanan, siyasi gündemi şekillendiren eylemler ve eylemciler…

Kutuplaşmadan ve iktidarın meydan okumasından cesaret bulan elinde kah sopa, kah palayla sokağa çıkan kimi esnaf ve kimi muhafazakarlar…

Gezi etrafında 5 cenazeden 2'sinin çıktığı Hatay Nuseyrilerinden Türk Alevilerine biriken bir tepki hali…

İkinci katman:

İçinden doğduğu toplumsal talep ve değişim dalgası ters cepheden gelince, bunu bu kez kendi varlığına kasıt gibi algılayan, güvenlik nesnesine indirgeyen, bu çerçevede 'muhafazakar toplumsal' alanı kendi siyasi dünyasına hapseden, bir AK Parti...

Asıl önemlisi, etrafındaki 'ideoloji üstü büyük siyasi ittifak'ın çözülmeye başladığını görmeyen, reformcu duruşundan ileri gelen moral üstünlüğü yitirdiğini farketmeyen gücü, dili ve zihniyetiyle git gide hegemon olan AK Parti…

Üçüncü katman:

Reform yolunda ve çatışmalarında, eski ve yeni arasındaki gerginliklerde, vesayet düzeniyle verilen kavgada yıllarca AK Parti'nin çizdiği 'rotada hareket eden' kimi liberal, solcu, kentli, demokrat grup ve aktörlerin, AK Parti'nin yaşadığı savrulmayla birlikte yön kaybetmeleri, saçılmaları, kimilerinin Sözcü, Aydınlık gazetesinin pozisyonuna kadar gidebilen bir dil dahi üretmeye başlamaları…

Dördüncü katman:

Bu koşullarda dağılan barış iklimi, devlet ve örgüt arasında güvensizlik hattına sıkışan barış ya da çözüm süreci… Ve bu sıkışıklıkta yeniden çatışma sayfanın ve büyük güvenlik defterinin açılma riski…

Ve diğerleri:

Yeni toplumsal hareketler, haller ve taleplerin çevre, kent, kamu alanı daralması gibi konularda, katılımcı demokrasi istikametinde artan ve karşılıksız kalan baskısı…

Bu sosyolojik baskı ile onu inkar eden siyasi baskı arasında basının savrulması ve özgürlük alanının daralması, hak ihlallerinin sıradanlaşıp siyasi mücadele araçları haline gelmesi…

Tüm bunlardan istifade etmeye soyunan, siyasetsizliğini bu kaosla ikame etmeye çalışan, ön açacak geçici 48 maddelik bir anayasa değişimini bile, pusu dağılmasın diye reddeden CHP ile bu konuda ona eşlik eden MHP…

Ve koşullardan meded uman vesayetçi dokunun sosyolojik ayağı ya da alevlenen Ergenekon ruhu…

Sonuç?

Kimse kendini kandırmasın, sonuç, 'toplumsal ve siyasal bir güvensizlik ortamı' ile bir 'kırılma hali'dir.

Bu tablo eski Türkiye'ye işaret etmektedir.

Peki, eskiyi telaffuz etmek bu kadar kolay mı?

Toplumlar sürekli değişir ve kalıcı girdiler her zaman olur.

Ancak siyaset-toplum ilişkisi söz konusu olunca, kurmak ve ilerlemek zor, bozmak ve gerilemek kolaydır.

Türkiye'nin son 10 yılının karşında geride duran 80 yıl var.

Sosyolojik değişimin karşısında, sert zihniyet çekirdekleri, kuvvetli vesayet gelenekleri, dokuları var.

Açık: Bu ülke son 10 yılda müthiş bir yol aldı. Dindar ve modern zihniyetlerin iç içe yaşadıkları, karşılıklı değiştikleri güçlü ve yeni bir toplumsal sentez üretti. Toplumsal değişimin siyaseti kuşattığı ve yönlendirmesine tanıklık etti. Devlet yönetiminde laiklik tartışmalarını arkasında bıraktı. Sivil değerleri öne aldı. Askeri olandan arınmaya çalıştı, vesayet düzenini önemli ölçüde kırdı. Bunlar üzerinden ekonomik ve siyasi istikrara kavuştu.

Türk modeli tanımı da bunlardan ileri geldi.

Tehlikeye soktuğumuz işte bu modeldir…

Onun tehlikeye girmesi, tüm kurumları ve güçleriyle eski Türkiye kapılarının ardına kadar açılması demektir.

Bilmek ve gereğini yapmak başta siyasi iktidar olmak üzere herkesin sorumluluğudur.

Yol ayrımındayız…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.