21 Kasım 2024
  • İstanbul6°C
  • Diyarbakır11°C
  • Ankara14°C
  • İzmir19°C
  • Berlin1°C

NELER OLUYOR?

Nabi Yağcı

24 Kasım 2011 Perşembe 01:27

Hayatta demeyeceğim, bizlerde. Yazılanların ötesinde bir şeyler mi var? Çok kişi bunu soruyor bana. Sormakta haklılar, ben de aynı soruyu soruyorum.

Yapmadığım tartışmayı yapmış gibi gösteren, kendi yorumunu tırnak içinde benimmiş gibi aktarıp okurda hakkımda yanlış bir algı yaratan, “Aysel Tuğluk’un favori yazarları” gibisinden düzeysiz göndermeler içeren ifadeleri; yazdıklarımı ısrarla anlamazdan gelip neredeyse şiddeti savunduğumu ima eden, eli bağlı boksör benzetmemden doğal olarak akla ilk gelen şey baskıcı iktidarlar iken boksörü “bombacı” yapan çarpıtmayı, saygı sınırlarını zorlar hale gelen dili doğal bir eleştiri olarak kabul etmem mümkün değil.

Ahmet Altan’ın “Utan PKK” yazısıyla ilgili bir yazım internet ortamında var, bir tartışma nedeniyle yazmıştım, yemekte söylediğim onun tekrarıdır, merak eden bulur. Orada dili eleştiriyorum. Ama kendine yönelik tehdidi mazur görüyormuşum izlenimini yaratacak biçimde “tahmin ediyorum Nabi öyle düşünmüştür” diyerek kendi yorumunu bana maleden Miroğlu’nu kınıyorum. İnsaf yahu. Bir insanın canına yönelik tehdidi nasıl mazur görebilirim?

Ama neden böyle yapılıyor?

Tepkileri başlatan yalnızca iki cümle. “KCK operasyonlarına destek BDP’nin kapatılmasına destek vermektir” ve Taraf’ın çizgisine eleştirim var”. Başka ne demişim de bu saldırı furyasına yol açıldı? Bu nedenle herkes “neler oluyor” diye soruyor haklı olarak. Bu arada yalnız soru değil çokça dostluk mesajları aldım, minnettarım, teşekkür ederim.

Kendimi, bilmeden bir fitili ateşlemiş gibi hissediyorum. Bakalım arkasından daha neler gelecek? Hiç de iyi kokmuyor. Tepki verilmesi iyi de oldu. Sahici bir meseleye dokunmuş olduğumu anladım. Ayrıca tepkiler insanların içinde kalmamalı.

Kötü olan ise tartışmanın düzeyi.

Benim eleştirilmem hiç önemli değil. Soldaki dogmatizmi eleştirdiğim için yıllardır eleştiriliyorum zaten. Daha 2002’li yıllarda kimse ağzına almıyorken, AK Partiyi değişimci bir parti olarak ilk niteleyenlerdenim, doğal olarak yine eleştirildim. Anti-AKP de anti-PKK de yanlıştır diyorum yine eleştiriliyorum.

Söylediklerim yanlış olabilir, eleştiri haktır, ama çarpıtma, sataşma, karalama olmamalı. Saldırı hiç değil. Saldırı karşındakini susturmak için yapılır. Gözaltılar, tutuklamalar yoğunken, öte yandan da insanları “beni de şiddet yanlısı gösterirler, aman bulaşmayayım” çekingenliğine iten, eleştiri adına yapılmış hırçın saldırılar doğru mu? İşte o durumda gerçekten eleştiri susar silah konuşur. Sivil demokrasiyi, yeni anayasayı çok bekleriz.

Bırakın beni ve benim ne dediğimi de şu günlerde olan bitene, artan operasyonlara bakın. Ucu herkese de varabilir. İçişleri Bakanı’nın Büşra Ersanlı, Ragıp Zarakolu için “Araştırdım, bunlar eski komünistlermiş” dediğini unutmayın.

Dün anti-komünizmle demokratlar susturuluyordu, bugün de yok olmuş değil anti-komünizm. Kütüphanesinde Lenin bulundu diye bir genç içeride. 1970’lerin mevzuatı yerinde duruyor, 301 ve TMK da cabası. Dün komünizmdi gerekçe, bugün ise KCK ve PKK oluyor. Gerekçe ne olursa olsun bir ülkede fikir ve siyasi suçlularla cezaevleri doluyorsa, bir aydın rahat olmamalıdır. Hafifletici nedenler ileri sürmeksizin önce ve öncelikle buna karşı çıkılmalıdır.

Çocuk muyuz ki gördüklerimizi görmeyip “iyi şeyler olacak” masalına kanalım? İyi şeyler olsun baş destekçisi oluruz, dün de olmuştuk yine oluruz, merak buyurmayın.

Bizim gibi bir ülkede demokrat olmak hepimizi her gün yeni ve ağır bir sınavdan geçmeye zorluyor ne yazık ki. O nedenle de siyasette ve aydınlar içinde her gün yeni ayrışmalar oluyor. Şimdi de olan bu. Hızla akan bir ırmak gibi değişim sürecinin köşe döndüğü her momentte ayakta kalmak kolay olmuyor.

Ne Taraf’ın mutfağındayım, varsa eğer ne de Taraf içinde gruplaşmalardan haberim var. Gazeteci olarak özel hiçbir enformasyon kanalına da sahip değilim. Zaten gazeteci de değilim. Bir küçük kasabada gazeteler ve internet üzerinden izlediklerimle ne düşünüyorsam vicdanımla baş başa onu yazıyorum.

Hepsi budur.

Bir engelle karşılaşmazsam eğer başladığım yazılarımı sürdüreceğim ama hiç beklemediğim bir tarzda önüme gelen, düzeyi hiç de yüksek olmayan bu tartışmanın içine daha fazla girmeyeceğim, kimseye yanıt da vermeyeceğim. Birçok tv daveti aldım kabul etmedim. Dostlarımın soruları olmasaydı bu kadarını yazmaya bile gerek görmezdim.

Bu düzey Taraf’a da kendime de yakışmıyor zira.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.