NEDEN ŞİMDİ
Nabi Yağcı
18 Temmuz 2011 Pazartesi 11:46
Yaşananlar hiç basit değil. Altında çok derin hesapların ve planların olduğunu anlamak için istihbarat bilgilerine hiç gerek yok. Bu ülkede yaşı kırkın üstünde olan her aklı başında yetişkin siyaseti yalnızca izleyerek de olsa kazandığı siyasi tecrübeyle çok kötü şeylerin gelmekte olduğunu anlayabilir.
Yine savaş tamtamları, yine kalk borusu çalınıyor!
Savaş tanrıları 50 bine varan ölüme, Türk- Kürt gençlerimizin gencecik bedenlerine, anaların dereler gibi akan gözyaşlarına doymadı. Daha çok, daha çok istiyor. Fakat bu kez savaş davullarının ritmi farklı, farklı bir şey söylüyor gibi...
13 asker ve yedi PKK’linin ölümüyle sonuçlanan pusu, geçmişte 33 askerin öldürüldüğü pusuya benziyor. Reşadiye olayı türünden bir duruma, başıbozuk bir eyleme benzemiyor yani. Bu nedenle de “yapmayın, etmeyin, barış olsun” türünden söylemlerin de zamanı geçti gibi geliyor bana. Yine de barış diyeceğiz, inadına barış diyeceğiz, yine silahlar sussun diyeceğiz, demek zorundayız, bizlerin yapabileceği başka bir şey yok; ama artık bunları söylerken sağır duvarlara konuşuyor hissini duyacağız. Zira insanları, gençleri savaş oyununda piyon gibi görüp istedikleri gibi cehenneme sürme hakkını kendinde bulan birileri yeni bir şeylere karar vermiş görünüyorlar. Karşılıklı piyon hamlesi yapıyorlar. Hamle karşılıklı ama düşürülmek istenen kale aynı: Demokrasi kalesi.
Demokrasi kalesi düşürse o zaman oyunun kuralları da değişecek her iki taraftaki kurtlar istedikleri, aradıkları sisli havaya kavuşacaklar. Demokrasi onların oyununu bozuyor. İçine girdiğimiz bilgi çağını kavrayamamış figürler eski çağın, soğuk savaş döneminin kafasıyla bakıyor ve eskimiş yöntemleri hâlâ geçerli sanıyor, her hareketten mutlaka bir bereket çıkacağını düşünüyor. Güce tapıyor. Bu nedenle de barış ile demokrasi arasındaki bağı kuramıyor.
14 Temmuz’u öncesinden farklı kılan nedir?
Otuz yılı aşkın bir süredir devam eden çatışmalar henüz Kürt sorununda barışçı çözüm imkânlarının ancak ütopya düzeyinde olduğu bir dönemin ürünüydü. Oysa 14 Temmuz saldırısı artık Öcalan’ın, resmen ilân edilmiş olmasa da çözüm için muhatap kabul edildiği, bizzat Öcalan tarafından çözüme yaklaşıldığının açıklandığı bir zamanda gerçekleşti. Başka şeyler de saymak mümkün ama gerek yok, 14 Temmuz’un öncekilerden farkı bu denli açık.
Bu olumlu gelişme sürecinin sonuçlarını en azından üç gün, beş gün beklemeden, üç kişiyi kaçırma, ardından kanlı pusu, eş zamanlı olarak alelacele tek taraflı demokratik özerklik ilânı sağduyulu hiçbir insana anlatılması mümkün olmayan şeylerdir. Bu durumu herkesin anlayabileceği ve onaylayabileceği bir gerekçeye oturtmak da kanımca imkânsızdır. Ancak ideolojik katılıkla bakanlar bildik, eskimiş gerekçeler imal edebilirler ki buna da kendilerinden başka kimseler inanmaz.
Demek oluyor ki, bu adımları atmayı planlayanların zaten inandırıcı olmak gibi bir niyetleri yok. Bu durumdan sokaktaki insanın çıkarabileceği tek sonuç vardır: Barışçı çözüm istenmiyor. Kırk dereden kırk su getirseniz de bu yargıyı silmek mümkün değil. Sokaktaki insana anlatabilmek, bir kamuoyu yaratmak gibi bir hassasiyetiniz yoksa zaten o durumda demokratik çözüm lafı da boş laf olarak kalır. Örneğin özerklik ilanı öteki olaylardan ayrılıp tek başına ele alınsa bile en azından Kürt kamuoyunu kazanmak gibi bir meselenin olması gerekmez miydi? Son seçimler ilân etti ki Kürt kamuoyu yalnız BDPDTK çevresinden ibaret değildir.
Olumsuz gelişmelerin devlet politikasında PKK-BDP ayrımının yumuşamaya başladığı bir noktada gerçekleşmiş olduğuna dikkat çekmek isterim. Bu yumuşama şimdi torpillenmiştir. Nitekim Başbakan’ın “Kürt sorunu yoktur, PKK sorunu vardır” sözü başa dönüleceğinin işaretini veren iç karartıcı bir sözdür. AK Parti zihniyeti içinde başından beri bir devlet zihniyeti olarak PKK’yi dışlayarak çözmek eğiliminin varolduğu bir sır değildi ama zaman içinde bunun imkânsızlığı görülmüş ve yeni yaklaşımlar gelişmişti, şimdi tehlikeli biçimde başa dönüyoruz. Hatta baştakinden daha da olumsuz bir yere doğru gidiyoruz.
14 Temmuz’un çok köklü bir kırılma noktası olduğunu düşünmemde sezgilerim beni yanıltıyor olabilir. Durum benim sandığım derecede vahim olmayabilir. Fakat bundan sonrası üstüne doğru dürüst bir yorum yapabilmek için sokaktaki her insanın sorduğu basit sorunun yanıtı mutlaka şart.
Neden şimdi?
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.