24 Kasım 2024
  • İstanbul9°C
  • Diyarbakır16°C
  • Ankara3°C
  • İzmir10°C
  • Berlin8°C

NASIL BİR BARIŞ SÜRECİ

Taner Akçam

25 Ekim 2014 Cumartesi 04:03

Silahların susması, gençlerin ölmemesi kuşkusuz önemli bir gelişme. Bu durumun pekişmesi için dağdakilerin, cezaevindekilerin, yargılananların, yurtdışında yaşamaya mecbur edilenlerin affedilmesine ve sisteme katılmalarına yönelik çalışmalar zorunlu. Hakikat, yüzleşme ve izleme komisyonlarının kurulmak istenmesi yararlı. Bütün bu gelişmeler haklarını talep etme noktasına gelmeyi şiddet yöntemiyle sağlamış Kürtler bakımından ve siyasi ve toplumsal barış amacına ulaşmak için gerekli. Ancak bundan daha da önemlisi her kesim için nasıl bir sistem öngördüğümüzdür. Gelenekleri ve kültürü oluşmamış bir demokrasiyi nasıl inşa edeceğiz? 

Bu mesele iktidar ile sadece Kürtler arasında çözülemez. Gelinen noktada iktidar kendi sıkışıklığı içinde Kürtlere verebileceği en az tavizle süreci idare etmeye çalışmakta. Demokrasiyi inşa etme sürecindeki aktörler sadece bir kısım Müslümanları temsil eden iktidar ile bir kısım Kürtleri temsil eden parti ve örgütler olamaz. Masada Aleviler, gayrimüslimler, sosyal demokratlar, modern laikler, Nakşî-Milli Görüş çizgisi dışındaki dindarlar, milliyetçiler de olmalıdır. Böyle olmalıdır ki; farklılıklarımızla birlikte dayanışma duygusu içinde, özgürce, hukuk güvenliği altında, barış içinde bizi yaşatabilecek bir anayasayı ve demokrasiyi nasıl inşa edebileceğimizin toplumsal sözleşmesini yapalım. 

Türkiye’de anayasanın muhatapları olan bireyler ve gruplar anayasaların inşa süreçlerinde hiçbir zaman söz sahibi olamamışlardır. Devlet daima totaliter eğilimli otoriter karakteriyle toplumu yukarıdan değiştirmeye kalkmış, toplumun ne istediğini duymak istememiştir. Resmî ideoloji, anayasalar, kanunlar ve uygulamalarla topluma dayatılmıştır. Kurmaca bir hukukla adil yargılanma hakkı çiğnenmiş, devlet bürokrasisi ve elitist çevreler topluma yabancılaşmıştır. Bürokrasi ve siyaset, demokrasi ve özgürlük talepleri bakımından toplumun gerisinde kalmıştır. 

Kalıcı bir barışa yol açabilmek için yüzleşmek, uzlaşmak ve barışmak gerekiyor. Sadece geçmişle değil, fail ve mağdur olarak yaptıklarımızla ya da yapamadıklarımızla yüzleşmek. Yüzleştikten sonra karşı tarafla hakikat zemini üzerinde bir daha asla diyerek barışa adım atılabilir. Bunun sonucu tarafların birbirini eşit, eşdeğer görmesidir. Bunun için sivil nitelikli bir yüzleşme ve hakikat komisyonu kurulmalı, alt komisyonlarda tarihî hakikat, işkence ve insanlık suçları, faili meçhuller, koruculuk, zorla göç ettirme, çocuk ve kadın mağduriyetleri gibi konu başlıkları üzerinde çalışılmalı, medya bu sürece etkin bir şekilde dâhil olmalı, sanat etkinliklerinden yararlanılmalıdır. Utanç duygusuyla resmî özür dilenmeli, ortaya çıkan mağdurlara tazminat ödenmeli, tedavileri sağlanmalıdır. Zihniyet değişikliğini sağlamak bakımından mevzuat taraması yapılmalı, ders kitapları yeniden elden geçirilmeli, ayrımcılığa karşı bilinç oluşturulmalıdır. 

Barışın toplumsallaşması bakımından toplumsal müzakere önemlidir. Kalıcı barış sadece Kürtlerin meselesi değildir. Mağdur kesimler çeşitlidir ve mesele Türkiye’nin demokratikleşmesidir. Toplumun farklı kesimlerinin birlikte özgür ve eşit olarak yaşama iradesinin ve bu anlamda bir demokrasi talebinin ortaya çıkarılması için toplumsal müzakere önemlidir. Yerel etkinlikler yoluyla toplumsal müzakerenin zemini genişletilmelidir. 

Kalıcı barışın inşasında hukukun rolü önemlidir. Yol temizliği sürecinde, TCK’nin ifade özgürlüğünü engelleyen hükümlerinin değişmesi, TMK’nın kaldırılması, başta yerel özerklikler, anadil ve çocuklar konusunda olmak üzere uluslararası sözleşme ve protokollerdeki çekincelerin kaldırılması, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yetkisinin kabul edilmesi, tutuklu ağır hastaların mağduriyetlerine son verilmesi, seçim barajının çoğulculuğun gereği olarak indirilmesi gerekmekte. 1982 Anayasa’sı üzerinden kotarılmayan ve başlangıç metninde çoklu, çoğulcu, özgürlükçü, eşitlikçi bir felsefeye yer veren, devleti teknik aygıt olarak yeniden tanımlayan, etnik kimliğe vurgu yapmayan, anadilin yaşamın her alanında kullanılmasını sağlayan, bölgelere yetki devri yaparak egemenliği halkla paylaşan yeni bir anayasa kalıcı barış için vazgeçilmez bir zorunluluktur.

Türkiye ya demokratikleşerek Ortadoğu’nun geleceğini etkileyecek ya da Ortadoğu’daki gelişmeler Türkiye’yi istikrarsızlaştıracaktır.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.