'MÜDAHALECİLER', 'DARBECİLER' VE ÇEVİK BİR
Oral Çalışlar
04 Mart 2011 Cuma 11:21
Namık Kemal Zeybek: Erbakan'a karşı, Baas tipi bir rejim düşünenler vardı. Bunlar aslında Çevik Bir'den bile hoşlanmıyordu.
28 Şubat’ta ordu içinde iki ekip vardı, bunları ben ‘darbeciler’ ve ‘müdahaleciler’ diye ikiye ayırıyorum. Darbeciler, ‘Gerekirse 10 milyon kişinin ölümünü de göze alırız, yine de darbeyi yaparız’ anlayışı içindeydiler. ‘Müdahaleciler’ ise Erbakan’ın gitmesiyle yetinmek istiyorlardı. Darbecilerin başı Orgeneral Doğu Aktulga’ydı.”
Yukarıdaki sözler, 28 Şubat 1997’nin sonucunda dağılan REFAHYOL hükümetinin bakanlarından Namık Kemal Zeybek’e ait. Zeybek, CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın ‘Tarafsız Bölge’ programında 28 Şubat’ta yaşananları aktarırken, darbe tehlikesinin düşündüğümüzden daha derin temellerinin ve çok yönlü boyutlarının olduğunu gözler önüne serdi.
Zeybek anlatıyor
Zeybek’le 12 Eylül döneminde Mamak Askeri Cezaevi’nde ve ‘Merkez Komutanlığı Dil Okulu’nda birlikte hapis yattık. Darbeleri gerçek anlamıyla yaşayan ve onların bedelini ödeyenlerden olan Zeybek, doğal olarak, uzun bir süredir, darbe faaliyetlerine karşı özel bir hassasiyet sergiliyor.
Dün telefonla konuştuk, anlattıklarını şöyle özetleyebilirim:
O dönemde Necmettin Erbakan hükümetinden hoşlanmayan ve bu hükümetin yıkılmasını isteyen bir akım vardı. Düğmeye basıldı ve medya harekete geçirildi. Öyle bir kışkırtıcı kampanya yürütüldü ki, bu işin startını veren çevrelerin de beklentilerinin çok ötesinde bir hava yaratıldı.
‘Erbakan hükümeti gitsin’ diye başlayan süreç, 27 Mayısvari, Meclis’i ortadan kaldıracak bir askeri darbenin ortamını hazırladı. Başlangıçta darbecilere eğilim göstermeyen, müdahaleyle yetinmek isteyen çevrelerde bile ‘Bunlar haklıymış’ fikri ağırlık kazanmaya başladı.
Şu anda Ergenekon davasından yargılanan bazı isimler de Doğu Aktulga ile birlikte hareket ediyorlardı. Artık yargılandıkları için isimlerini vermek istemiyorum. Bunlar 27 Mayıs’tan da ders çıkardıklarını söylüyorlar ve Meclis’i toptan feshedip, Suriye’deki Baas tipinde bir rejim kurup kalıcı bir tek parti diktatörlüğüne yönelmeye niyetleniyorlardı.”
Namık Kemal Zeybek, darbeyi önleyebilmek amacıyla yürüttükleri faaliyetin bir parçası olarak Marmaris’te eski bir darbeci olan Kenan Evren’i de ziyaret ettiğini söyledi. Evren, “Beni de dinlemiyorlar, en iyisi Genelkurmay Başkanı ile görüş” demiş. Genelkurmay’dan talep ettiği randevu ise yetişmesinin imkânsız olduğu bilinen bir yerdeyken “15 dakika sonra gelin” denilerek engellenmiş.
Aktulga, Ege’ye
Zeybek, Çevik Bir’le ilgili ilginç bir değerlendirmede de bulundu. Herkesin 28 Şubat postmodern darbesinin bir numaralı mimarı olarak gördüğü Çevik Bir’den aslında darbeciler hiç hoşlanmıyorlarmış ve onu ‘hareketi sulandırmakla’ suçluyorlarmış.
Zeybek, darbecilerin önünü kesmek amacıyla Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı olan Doğu Aktulga’yı, Ankara’dan alarak Ege Ordu Komutanlığı’na atadıklarını ve merkezle ilişkisini bu şekilde önlediklerini de anlattı.
‘Darbeciler Ergenekoncu oldular’
Bu ‘ekip’in, 28 Şubat müdahalesini hiçbir zaman yeterli görmediği, AK Parti hükümetleri döneminde de meşru hükümeti yıkmak amacıyla defalarca darbe girişiminde bulunduğu giderek netlik kazanıyor.
İsmail Hakkı Karadayı’dan Genelkurmay Başkanlığı koltuğunu devralan Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun “28 Şubat bin yıl sürecek” şeklindeki açıklamasını şu şekilde analiz etmek bile mümkün aslında: Kıvrıkoğlu, sıkı bir ‘irtica tehlikesi’ kovalayıcısı ve belli ki müdahaleyi savunanlardan biri olmasına rağmen ‘darbeci’ kanattan uzak durmuştu.
28 Şubat’ın ortaya çıkan sırları, Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı darbe tehditlerinin ciddiyetini daha net bir şekilde ortaya çıkarmanın ötesinde, yakın geçmişimize nasıl bir dünya algısının damga vurduğunu ve ne kadar büyük bir vizyon değişiminin yaşandığını da ortaya koyuyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.