02 Mayıs 2024
  • İstanbul16°C
  • Diyarbakır21°C
  • Ankara15°C
  • İzmir24°C
  • Berlin26°C

MUAVİYE VE SOVYETLER BİRLİĞİ

Roni Margulies

28 Aralık 2011 Çarşamba 00:29

İnsanlık binlerce yıldır sosyalizm hayaliyle yaşıyor.

İnsan 10-12 bin yıl önce yerleşik düzene ve tarıma geçtiğinde, hemen tüketmek zorunda olduğundan daha fazla gıda üretebilmeye başladı.

Bu “artık ürün” ortaya çıktığı andan itibaren, bunu depolamak, korumak, ölçüp biçmek, bölüştürmek gerekli olmaya başladı. Daha önce herkes aynı ve eşit şekilde gıda peşinde koşarken, artık bazı insanların üretime bizzat katılmayarak toplumun ortak malı olan artık ürünle ilgilenmesi gerekli oldu. Bazı insanlar artık çalışmıyor, başkalarının ürettiğini yiyor, başka bir iş yapıyordu. Yani sınıflı toplum ortaya çıkıyordu.

O gün bu gündür, insanlık bundan kurtulmayı hayal ediyor. Yeniden sınıfsız bir topluma, herkesin eşit olduğu, beraber üretip beraber tükettiği bir topluma dönmeyi özlüyor.

Sümerlerin yaradılış miti insanlığın ilk yazılı belgelerinden biri.

İnsanın şöyle ortaya çıktığını hayal etmişler.

En başta, insan henüz yokken, yüzlerce tanrı var. Her şeyin ayrı bir tanrısı var. Bunlar önem sırasına göre hiyerarşik bir ilişki içinde. Üsttekiler çalışmıyor, en alttaki daha az önemli tanrılar ise çalışıyor ve üsttekileri besliyor.

Günün birinde alttaki tanrılar isyan ediyor, “Hep biz mi çalışacağız?” deyip iş bırakıyorlar (vallahi de, billahi de uydurmuyorum, resmen “grev” yapıyorlar!)

Büyük tanrılar kafa kafaya verip çare arıyor. Ve insanı yaratıyorlar!

Artık tanrıların hiçbiri çalışmıyor, insanlar çalışıp tanrıların işini görüyor, tanrıları besliyor.

Mitin yansıttığı ve isyan ettiği gerçeklik, anlamlandırmaya ve kabul edilebilir kılmaya çalıştığı insanlık durumu, büyük çoğunluğun eşitsiz koşullarda hep başkaları için çalışmak zorunda olması, küçük bir azınlığın hep başkalarının sırtından geçinerek tanrılar ve krallar gibi yaşaması.

Bu mit ve bu isyan Sümerlerle başlamamıştır elbet. Sümerler bunu kendilerinden önce gelenlerden öğrenmiş, yazıya dökmüş sadece.

Ve o günden bu yana insanın yarattığı bütün büyük söylemler, büyük hareketler, büyük akımlar aynı isyanı ve aynı özlemi dile getirmiş ve bu nedenle büyük kitlelerce benimsenmiş, büyük kitlelere mal olmuştur.

İnsanlık tarihi bu özlemin, bu arayışın tarihidir.

Bütün peygamberler, bütün dinler bu isyanı dile getirmiş, bu dünyada değilse de öbür dünyada bu özlemin gerçekleşeceğini müjdelemiştir. İslam dini, bu özlemin sadece öbür dünyada değil bu dünyada da karşılanabileceği iddiasıyla yola çıkmıştır.

Diyeceğim şu ki, Marx’ın anlattığı sosyalizmde, öz olarak, pek de yeni bir şey, çok da özgün bir dünya görüşü yoktur.

Marx’ın özgün katkısı, görünmez güçlere, mitolojik anlatılara, “insan doğası” gibi afakî kavramlara filan başvurmadan, sınıflı toplumların nasıl ortaya çıktığını ve geliştiğini, şu anda içinde yaşadığımız sınıflı toplumun nasıl bir yapı olduğunu ve bunu nasıl ortadan kaldırabileceğimizi çok somut, çok maddî bir şekilde açıklamaya çalışmış olmasıdır.

Ondan sonra ortaya çıkacak olan toplum hakkında, yani sosyalizm hakkında Marx’ın pek de ayrıntılandırmadan düşündükleri, İsa’nın Cennet hakkında düşündüklerinden, Muhammed’in Medine’de yeni bir toplum yaratmaya çalışırken düşündüklerinden, ana hatlarıyla, pek de farklı değildir.

Fark şudur: İsa’yla Muhammed Tanrı yolundan sapıldığı için kötü bir toplumda yaşadığımıza, doğru yola dönersek sorunun çözüleceğine inanır. Marx, Tanrı’yı hiç işe karıştırmadan, insandan ve insan toplumundan yola çıkar, sorunun da, çözümün de insan toplumunun örgütlenmesinde olduğunu gösterir.

Bir Müslüman, örneğin, Muaviye’nin dinden çıktığı için, kötü bir insan olduğu için asr-ı saadeti sona erdirdiğini düşünür. Bir Marksist ise, Muaviye’nin varlıklı bir sınıfı temsil ettiğine ve o sınıfın maddî çıkarları doğrultusunda davrandığına inanır. Sorun, Muaviye değildir, temsil ettiği sınıftır. Çözüm, Muaviye’ye Cehennem’de cayır cayır yanacağını anlatmak değil, temsil ettiği sınıfın gücünü kırmak, maddî çıkarlarını ortadan kaldırmaktır.

Muaviye’nin zaferi İslam’ı anlamsız kılmaz. Hiçbir inançlı Müslüman, Muaviye İslam adını kullanarak eşitsiz bir toplum yarattı diye İslam’dan vazgeçmez.

Ve hiçbir Marksist, Marx’ın adı kullanılarak Sovyetler Birliği’nde habis bir diktatörlük yaratıldı diye Marx’tan ve sosyalizmden vazgeçmemelidir.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.