MİT VE ‘KOMPLO’
Murat Belge
19 Şubat 2012 Pazar 07:45
12 Eylül’ün monist askerî diktatörlüğü, tarihin kuralları gereği gevşemeye başlayınca ve bu gevşeme süreci devam ettikçe, rejimin giydirdiği “tek-tip” kıyafetin deliklerinden, yırtıklarından, eski Türkiye’nin renkleri de görünmeye başladı. Doksanlar ciddi bir keşmekeş içinde geçti. Bu keşmekeşte MİT eski MİT değildi : adının ortasındaki “İ”nin anlattığı “istihbarat” işini yapan –ve birbiriyle rekabet içinde yapan– başka örgütler vardı. Bir kere, dün kısaca değindiğim JİTEM her taşın altından çıkıyordu. Emniyet ise bu işlevi kendi tekeline almaya çalışıyordu. (Orakoğlu itişmelerini hatırlayın) ve zaten bundan vazgeçmedi.
Böyle bir rekabetin başlaması, burada yer alan örgütlerin kendi içlerinde homojenleşmesi gibi bir sonuç da üretmedi üstelik. Doksanlardan beri Türkiye’de “kendi içinde homojen” diye niteleyebileceğimiz örgüt veya kurum kalmadı.
AKP iktidarı döneminde MİT adı yeniden işitilir oldu. Ama eskisinden epey farklı bir biçimde.
Örneğin Cevat Öneş çıktı, Kürt sorunu –ve çözüm yöntemi– üstüne konuştu. Söylediği şeyler, çoğumuzun zihnindeki “MİT” imgesiyle bağdaşan şeyler değildi.
Daha sonra da “MİT” adı genellikle böyle bir ideolojik-politik bağlamda karşımıza çıktı ve “PKK ile görüşmeler” derken şu şimdiki kriz ortamına geldik. Geldik ve her şey gene karman çorman. Bu sefer şaşkınlık ve zihnî kargaşalık alanının orta yerinde “KCK” duruyor. Deniyor ki “aslında” bunu kurduran da MİT’miş ve zaten onu yöneten, yönlendiren başından beri MİT’miş vb.
MİT gibi bir konuda ağzını açtığın anda (benim yapmakta olduğum şekilde) kendini bir komplolar diyarında buluyorsun. Burada hiçbir şey göründüğü gibi değil. Onlar hepsi seni yanıltmak üzere öyle yapılmış –ya da, daha doğrusu, beni.
İmdi, başladığından beri bu “KCK tutuklamaları” denen şeye ve onun ardında yattığına inandığım akıl yürütme tarzına karşıyım : “iyi” Kürt’le “kötü” Kürt’ü ayırmak, birini kenara çekip öbürüne alan açmak falan... Şimdi bunu uzatmayayım.
Derken bize diyorlar ki, aslında KCK’yı MİT kurduğu ve içine de sızdığı için, bu tutuklamalardan asıl tedirgin olan da MİT’tir. Ne demek oluyor bu? “Bu politika yanlıştır” diye yazdığım her yazıda MİT’in, daha doğrusu MİT’in bu kanadının istediğini yapmış oluyorum.
“Bu ayıp sana yeter” diye bir deyim vardır ya, işte tam o durum.
Aslında daha da ileri gidip “Bazı ‘liberal’ yazarları da kafaya alıp onlara bunları yazdırdılar” demeyi de ihmal etmiyorlar. Eski günlerde bizim sol içinde bir “sübjektif ajan/ objektif ajan” konusu vardı. “Ajan”lığına “ajan”sın da, bilerek mi yapıyorsun, bilmeden mi? Bilmedense kırk katır, bilerekse kırk satır, falan filan. Bu iddiayla “objektif ajan”dan “sübjektif ajan”a da terfi etmiş oluyoruz.
Bunca “komplo teorisi” arasında, her yurttaşın kendi komplo teorisini üretmek gibi bir demokratik hakkı var. Ayrıca bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin, sahip oldukları hakları kullanmaya pek de alışık olmayan yurttaşların en sık kullandıkları hak.
Öyleyse ben de teorimi açıklayayım : acaba tam bir güven bunalımı mı yaratmak istiyor “birileri”? “Bakın, sizin KCK’nız da zaten MİT’in güdümünde” mi denmek isteniyor, aslında “iyi Kürt” olup da yanlışlıkla “kötü Kürtler”in tuzağına düşmek üzere olanlara?
Bu memlekette –“her zamankinden daha fazla”– muhtaç olduğumuz “birlik ve beraberlik” bir türlü kurulamıyor. Bunu “alt-kimlik/ üst-kimlik” tartışmalarına uzatıyoruz, ülkenin adını kurcalıyoruz, olmuyor.
Şu yazdıklarımı yazarken farkettim ki en güvenilir “ortak zemin”, “komplo teorileri” çerçevesinde düşünmek, hayatı ve dünyayı böyle anlamak. Burada herkes, gerçekten, birleşiyor. O halde, “Türk” mü diyelim, “Türkiyeli” mi tartışmasını bırakıp, “Kumpasistan” diyelim, “alt-kimlik” de, “üst-kimlik” de erir gider bu adın içinde.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.