MİLLİYETÇİLİK MESELESİ
Mücahit Bilici-
23 Nisan 2014 Çarşamba 09:06
Milliyetçiliğin amacı serseri bireylerden bir cemaat yapmaktır. Modern milletler için “hayalî cemaatler” diyen Benedict Anderson’ın meşhur kitabının kastı bu cemaatlerin hayalî olduğu değil, ortak bir tasavvur üzerine kurulduğudur. Mesela bir aile veya bir çete de bir cemaattir ama hayalî bir cemaat değildir. Fakat Ümmet-i Muhammed bir hayalî cemaattir. Türk milleti de hayalî bir cemaattir, Yunan milleti de. Her bir ferdi, diğer ferdini ruberu tanımıyor fakat ortak bir referansa merbut olmaları onları hem-dil ve hem-hâl kıldığı için cemaat oluyorlar.
Hangisi olursa olsun, cemaat olmakta büyük bir lezzet vardır. İnsandaki teslim olma ihtiyacı en temel, en fıtri ihtiyaçtır. Ve bütün bu teslim olmalar, en temel teslim olma’nın (iman’ın) türevleridir. Sınıfsal dayanışma kadar millete sadakat de böyledir.
Ulus veya millet birer şahs-ı manevi oluşturma projesidir. Normalde birbirine yabancı olup da rıza ve medya asabiyetiyle birbirlerine bağlanmış olan insan topluluğuna millet deniyor. Ulus formunun modern olmasının sebebi, ilk kez birbirine yabancı insanların bu kadar çok birarada yaşamak ve bu kadar büyük bir ölçekte dayanışmak mecburiyetinde kalmasıdır. Yabancı, artık bir komşu kadar, hatta bir komşu olarak yanımıza sokulmuştur. Yabancının enis kılınması gerektiği için milliyetçilik etkilidir.
Milliyetçiliği yeni kılan şey, kapitalizmin işbölümü ve yabancılaştırma ile bireyi mahrum bıraktığı bütünlük ve mutmainiyet duygusunu, onun küçük bir tuğlası ve çarkı hâline gelme bedbahtlığına düşen mahrum bireylerin şahs-ı manevisine cemaaten iade etmesidir. Bu noktada “millet” ile “sınıf” kategorileri arasında bir fark yoktur. Bireyi bütünlüğe vasıl edecek bir nevi kurtuluş teolojisi olarak bu Nuhvari sefine-i necatların cazibesi fıtri bir damarın üzerinde bulunmalarından kaynaklanmaktadır.
Milliyetin kendisi bir vatani, sınıfsal, cemaatsel bağ olma noktasında fıtridir, insanidir, İslami’dir. Bir kavme, millete mensup olmanın kendisi ile bir insanın bir aileye mensup olması yahut Ahmet, Mehmet, Agop isimlerinden birine sahip olması arasında bir fark yoktur. İnsan içine doğduğu şeyden uzaklaşabilir ve içine doğmadığı şeye varabilir bir varlıktır. Ulus-devletin suçu veya hilesi reşit olmayana önleyici vuruşlarla (milli eğitim) şekil vermek ve bu şekli çoğu kez icbar ile sürdürme ısrarıdır. Yoksa millet formu tarihseldir ama gayrifıtri değildir. Milliyet bu noktada müsbettir. Bir insanın milliyetinden dolayı utanması ile milliyetinden dolayı kibirlenmesi arasında bir fark yoktur. İkisi de kemalsizlik ve cehaletin sonucudur.
Milliyet benlik ise milliyetçilik bencilliktir.Belki bir ben(cil)lik formu olarak millet/ milliyet yenidir ama bencilliğin kendisinin tarihi insanın tarihi kadar eskidir. İnsan benlik sahibidir, hatta insanın benlik sahibi olması (ene) insan olması için şarttır. Benliği elinden alınan insanlar köle ve/ya hayvandır. Benlik emanetini hakiki sahibine iade etmek için benliğin kendisine ihtiyaç vardır ve insaniyet için bu geçici malikiyet şarttır. Bir insanı veya insan grubunu benlik emanetinden mahrum bırakmak anlamında milliyetsizleştirmek, milliyetini inkâr etmek, onların insaniyetini elinden almaktır. Milliyeti inkâr edilenlerin dillerinin “medeni” sayılmaması ve beşeri müktesebatlarının efendilerinin hanesine yazılmasının sebebi budur.
Milliyet fertte ene’ye tekabül eder ve fıtridir; çünkü malikiyeti tatmayan Lehul-Mulku diyemez. Ama Lehul-mulku diyemeyen de adil olamaz.
Milliyet müsbettir, milliyetçilik ise menfidir. Milliyet fıtri ve gerekli, milliyet-çilik ise menfi ve inkârcıdır.
Konu uzun, yerimiz ise dar. Konunun Kürtlere bakan veçhesi ayrıca önemli. Bir mani olmazsa devam ederiz.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.