‘MİLİTARİST MODERNLEŞME’
Orhan Miroğlu
15 Aralık 2011 Perşembe 11:25
Murat Belge’nin son kitabı bu adı taşıyor. İletişim Yayınları’ndan çıkan kitap için geçen hafta sonu bir kutlama-tanıtım toplantısı yapıldı. Belge’nin dostları biraradaydılar.
Belge, Barrington Moor’un Demokrasinin ve Diktatörlüğün Toplumsal Kökenleri kitabını 12 Mart yıllarında cezaevinde okumuş ve bu kitaptan epey etkilenmiş. İfade ettiğine göre, böyle bir kitap yazmak fikri ta o yıllardan geliyor, yani kitabın bir hayli uzun sayılabilecek bir hikâyesi var.
Militarist Modernleşme’yi okumak için epey zaman ayırmak gerekiyor, çünkü kitap tam 830 sayfa. Ben şimdilik, kitabın önsöz ve sonsözü ile, incelenen örnekler içinden Türkiye bölümünü okudum. Ama kitabı elimden bırakmış değilim, diğer bölümlerini, militarist modernleşmenin Almanya, Japonya ve Yunanistan örneklerini de okumayı sürdürüyorum.
Belge’nin Türkiye’yi anlattığı bölüm, çok ilginç analizlerle dolu. Altını çizdiğim birkaç paragrafı yazmak istiyorum.
Yakup Kadri’nin Yaban’ında anlatılan kahraman, “İç Anadolu’nun kayıtsız köylülerine sinirlenip –Siz Türk değil misiniz diye haykırınca, onlar da şaşırırlar. –Biz Türk değiliz ki beyim der Mustafa Kemalci olmayan köylü. –Ya nesiniz? –Biz İslamız Elhamdülillah, o senin söylediklerin Haymana’da yaşarlar..” (M-Safa: 551.)
93 Harbi’ni başlangıç noktası olarak görüyor Belge ve o tarihten sonra harekete geçen travmaların tetiklediği “Türklük” bilincinin ümmet bilinciyle yaşayan Anadolu insanını etkilemediğini ifade ediyor.
İmparatorluğun kaybedilmiş topraklarından geriye kalan Anadolu parçası üzerinde yeni bir ulus icadına girişenlerin çoğu Rumeli, Kırım ve Kafkasya’dan buraya gelenlerdir.
Kurtarılacak yer Anadolu, ama kurtarmaya gelenler, başka yerlerden geliyor.
Militarist modernleşmenin bir takım icraatlar üzerinden anlaşılabileceğini düşünüyorum. Anadolu ümmetinden bir ulus yaratmanın maliyeti ağır oldu. Bizdeki militarist modernleşmenin dinî inanç farklılığı nedeniyle Türkleşmesi mümkün olmayacak olan Hıristiyan halka karşı giriştiği etnisite mühendisliği, Kürtler’e inkâr ve imha olarak işledi. Bugün Dersim’den başlayarak konuştuğumuz geçmişle yüzleşme ve geçmişle hesaplaşma bir yanıyla budur zaten. Hesaplaşılmamış bir tarih, Belge’nin de yazdığı gibi, “tarih olamıyor, hortlak oluyor. Aramızda zincirlerini şakırdatarak var olmaya devam ediyor”.
Militarist modernleşmenin salt tarihî süreçler ve bu süreçlere ait tarih anlatıları olarak kaldığı sürece, yeteri kadar anlaşılabileceği kanaatinde değilim. Militarist modernleşmenin İttihatçı biçiminin ve sonrasında yaşanan Kemalist kuruculuğunun, olaylarını, aktörlerini, “aramızda zincirlerini şakırdatarak dolaşan birer hortlak” olmaktan çıkarmak için, “icraatlar”ı konuşmak ve incelemek lazım.
Bu noktada Belge, uygulamalara-icraatlara girmediğini genel olarak militarizmin tarihini yazdığını söylüyor.
İttihat Terakki’yi anlatınca akla Teşkilat-ı Mahsusa da gelir. Yani uygulayıcılar..
Belge, bu uygulayıcıları da anlatıyor tabii.
Teşkilat-ı Mahsusa geleneği, militarist tarih içinde hep var olan bir gelenek. Son çeyrek yüzyılda, yeniden imal edilmesi –adına JİTEM, Ergenekon filan denebilir– Kürt savaşıyla mümkün olabildi. 1989’da duvar çöküp, dünya hızlı bir değişim sürecinin içine girdiğinde, Türk militaristleri, ülkeyi Kürt çatışmasının içine bile bile attılar. Özal durumu fark ettiğinde artık çok geçti.
2002’den bu yana ise bu alanda demokrasinin lehine yeni bir süreç başladı.
Belge militarizmle hesaplaşmanın bir noktaya vardığını düşünüyor ve şöyle diyor:
“Toplumun militarizmle hesaplaşması bu noktaya varırken, onun arkasında duran ve kaynağı olan Kemalizm’le hesaplaşmanın rafa kaldırılması, ertelenmesi ya da unutulması düşünülemez. Ancak bütün bu işlerin siyasi İslam ile Kemalizm arasında bir boks maçı atmosferinden çıkması, ‘seküler düşüncenin’ bu tartışmada (kaçınılmaz olarak geleceği kurma perspektifinde oluşan bir tartışma) yerini alması gerekir.”
Kendi payıma, son on yılda ortaya çıkan sonuçlarına bakarak, militarizmle hesaplaşmanın “siyasi İslam”la Kemalistler arasında yaşanan bir “boks maçından” öte bir şey olduğunu düşünüyorum.
“Seküler düşünce”nin Türkiye versiyonu, kendisiyle hesaplaşılacak olan Kemalizm’i besleyen düşünsel mirasından kurtulup, bu hesaplaşmada “icraatları ifşa” eden ve hesaplaşmaya taraf olan bir düşünce haline gelemedi. Böyle bir şeye, AK Parti’nin eksik veya yanlış birtakım politikalarının izin vermediğini, ve alanı kapalı tuttuğunu herhalde iddia edecek değiliz. Dersim tartışmaları ortada..
Militarist Modernleşme, sonsözde yer alan şu ilginç düşünceyle bitiyor ki, böyle bir şeyin kolayca ve bir paragraf içinde verilmiş olmasına biraz şaşırdığımı söylemek isterim:
“Şimdiye kadar Kemalist milliyetçi, ideolojinin elitizm ve pozitivizm yüklü militarizmiyle geldik. Bunun yerini daha aşağıdan yukarıya olduğunu söyleyebileceğimiz bir ‘İslami militarizmin’ alması büsbütün imkânsız mı? Bence pekala mümkün..’ (Sayfa: 786)
Belge değil bir başkası yazsa belki önemsemeden geçeceğimiz böyle bir tesbiti, o yazınca elbette önemsemek gerekiyor.
Çünkü Belge, gözlemlerine, entelektüel kimliğine ve aklına güven duyduğumuz bir insan, bu güveni hiç boşa çıkarmamış bir aydın.
Lakin bu şekilde tanımlanmış bir militarizme yakışan da herhalde, “Yeşil Ergenekon!” olur! Kürtlerden ve ‘sol’dan bunu da duymuyor değiliz.
Fakat, “Yeşil Ergenekon”dan daha da vahimi, “İslami militarizmin daha aşağıdan” geliyor olması. Düşüncesi bile korkutucu geliyor insana.
Umarım, Murat Belge’nin neredeyse “bir ömre bedel” bu kıymetli kitabı, bu konuları uzun bir zamana yayarak tartışmamıza yol açar. İçtenlikle kutluyorum.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.