MHP’LEŞME SÜRECİ
Murat Belge
20 Mart 2012 Salı 06:48
Bugün Mehmet Baransu “AK Parti’nin 2014 Planı” başlıklı bir yazı yazmış. Sonuna doğru, “2014 çalışmaları şimdiden başlamış gibi görünüyor” demiş. Eh, zamanıdır yani. 2014’e bir şey kalmadı. Bunun epeydir başladığını, ama oldukça kapalı bir biçimde yürütüldüğünü tahmin ediyorum. Tabii birden fazla “plan” olması da çok kuvvetli bir ihtimal.
Geçenlerde AKP’nin anayasa çalışmalarıyla ilgilenen kurmaylarından “başkanlık sistemi” arayışından vazgeçildiği açıklamasını işitince doğrusu bir şaşkınlık geçirdim. Çünkü çok sayıda belirsizliğin arasında en fazla kesin görünen şeyin, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi olduğunu düşünüyorum. Bu böyleyse, oraya yetkisiz ya da yeterince yetkili olmadan gitmek istemesi ihtimalinin pek zayıf olduğu kanısındayım. O halde niye bu sistemden vazgeçildi? “Muhalefet buna yanaşmıyor” diye açıklama yapıldı. Tamam da, muhalefet neye yanaşıyor? “Anayasa değişikliği” somutlaşıp daha elle tutulur hale geldikçe, şimdi pek gözönünde olmayan bir yığın anlaşmazlık çıkacaktır. AKP iktidarı ele geçirdiğinden beri CHP’nin tek politikası onun her yaptığına karşı çıkmak oldu. Bu, Baykal’dan Kılıçdaroğlu’na geçişte de değişmiş değil. Ufukta başka bir “CHP politikası” görünmüyor. MHP’nin durumu da bundan çok farklı sayılmaz.
“Acaba”, diyorum, istenen anayasa değişikliğini bu Meclis’e değil de, bir başka Meclis’e yaptırmak gibi bir plan olabilir mi? Yani, bu şimdiki çalışmalarda alınacağı kadar mesafe alınıp sonunda iş benim tahmin ettiğim gibi çalışmalara varınca, “görüyorsunuz, ey ahali! Yaptırmıyorlar” dedikten sonra, bir erken seçime gitmek ve yeni bir anayasayı oylayarak onaylamaya, bu olmazsa (çünkü bu sahiden kolay elde edilir bir çoğunluk değil), hiç değilse taslağı referanduma götürmeye yetecek bir orana varmayı ummak mı planlanıyor? İlk seçimde AKP’ye oy vereceğini söyleyenlerin oranı daha da artmış gibi görünüyor, ama bu anketçi şirketlerin sözüne ne kadar güvenilir, o da ayrı konu.
Siyasette böyle, “kehanet” kategorisine giren tahminlerde bulunmaktan hoşlanmam. “Erken seçim” falan gibi bir yığın teknik ayrıntısı olan konularda iri iri laf etmekten de zaten korkarım. Ama gördüğümü söylemek başka.
Öyle ya da böyle bir program, yol haritası vb. Ama Tayyip Erdoğan’ın, alınacak oylar artacaksa, bu oyları MHP tabanından temin etmeye kararlı olduğunu görüyorum. Son seçimden bu yana tutturduğu söylem biçimi, insana başka türlü bir şey düşündürmüyor zaten. O tarihlerden başlayarak, epey zengin bir birikim yaptı Erdoğan. Hocalı mitingiyle üç adım atlama dalında da bir rekor kırdığını düşünüyordum; ama Sivas davasındaki zamanaşımı durumu üzerine de “hayırlı” olması temennilerini görünce rekorların sonunun gelmediğini bir kere daha anladım.
Benim MHP tabanından oy kapma hesabına bağlayarak açıkladığım bu yeni yöneliş, doğal olarak, AKP’nin demokrasiye katkıda bulunma yolunu tıkadı. Şu anda resmî ağızlardan çıkan belirleyici bir söz, demeç falan yok ama, Avrupa Birliği düşüncesinin de bundan etkilenmemesi pek mümkün görünmüyor. Arada Kıbrıs’ın “ilhak”ı gibi sözler de söylenebiliyor!
“Ava giden avlanır” bilgeliği geliyor aklıma. Siz falancadan bir şey istiyorsanız (belli ki “oy” istiyorsunuz), karşılığında sizde falancaya bir şey vereceksiniz. Ne vermelisiniz ki, o size oy versin? Dünya görüşüne, benimsediği “değer”lere uygun bir tutum sunmalı ve bunu pratikte de göstereceğinize dair inandırıcı bir tavır almalısınız. Başbakan Kars’tan “ucube” kaldırarak, bunları sunmaya ve göstermeye başladı. Herhalde kendisine de zor veya ağır gelmiyor ki her gün bunlara yeni bir şeyler ekleyerek ilerliyor.
Bunun sonucunda hükümetin somut politikalarında belirgin bir “MHP’leşme” eğilimi çıktı ortaya. Bunun sonu, MHP’den bir şeyler almak değil, olsa olsa, MHP’ye çok önemli bazı şeyler vermek olabilir. Çok zaman almaz; yakında bunun sonuçlarını görmeye –ve yaşamaya– başlarız.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.