MEZOPOTAMYA EKSPRESİ
Tarhan Erdem
24 Aralık 2012 Pazartesi 04:01
Cengiz Çandar'ın Washington günlerinde çıkarımı Türkiye'ye derstir: ABD'nin Ortadoğu politikasının ayrıntılarına dikkat!
Cengiz Çandar’ın ‘Mezopotamya Ekspresi Bir Tarih Yolculuğu’ adlı kitabını, nihayet okuyabildim. Yaşımın bir hayli arttığını, okuma hızımdan anlıyorum; okumamı gündüz küçük işler, akşamları da uyku kısıtlıyor.
İlk sayfalarında, “Bu kitabı sonuna kadar okumalıyım” demiştim, bu hafta sonunda bitirebildiğim için duyduğum memnuniyetimi sizlerle paylaşmak istedim.
Çandar, ‘Zekeriya’ kod adıyla başladığı ‘Filistin gerillası’ günlerinden başlayıp günümüze kadarki Ortadoğu ilişkileri ve gözlemlerini anlatır kitabında. Aslında Mezopotamya Ekspresi, gerilla siperlerinden cumhurbaşkanları masalarına; düşünce kuruluşları konferanslarından gazete yazı işleri masalarına kadar süren; canlı, sürekli gelişen bir eylem ve düşünce hayatıdır.
Gerilla günlerinin vurdu kırdısı içinde bile Türkiye politikası düşünen Çandar, her karşılaştığının söylediklerinden, ayağına takılan her taştan Anadolu için sonuçlar çıkarır.
Bunlar arasında siperde tanıştığı Yusuf da efsane lider Yaser Arafat da ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Paul Wolfovitz, Ali Allavi gibi yüzlerce insan var. Sayfalar Çandar’ın yetişme çevresiyle birlikte gelişirken, o dünyanın karmaşıklığı içinde insanlarının sıcakla kavrulan karakterinin biçimlenmesi görülür.
Ortadoğu insanının fakirliği ve kullanılmışlığı içinde, yaşama sevincinin diri kalmasının sırrını düşünmeye başladım bu kitabı okurken. Otuz yıl içinde milyonu bulan ölümlere neden olan iç mücadeleler, sadece iktidar hırsı olabilir miydi?
Hıncın, intikam alma duygusunun ya da cehalet istismarının sonucu muydu savaşa dönüşmüş bu yaşama sevinci?
Beyrut günleri ilk gençlik çağındaki Çandar’da ‘Beyrut Aşkı’ yaratmış. O günlerin notlarını okurken, siperde başlayan dostluğu, üç dört gün sonraki şehitliğin bitirmediğini, birlikte ateş altında kalmanın düz hayattan farklı dostluklar yarattığını anlıyorsunuz. Siperdeyken ‘süngü tak’ komutundan sonra ‘Şehidin Vasiyeti’ marşını söylemesi aklına gelen yazar, ölümün soğukluğunu okuyucusuyla paylaşır.
O günlerden cumhurbaşkanlığı danışmanlığına giden uzun yıllar sonrasında 28 Şubat’ın getirdikleriyle iki yıl için ABD’ye gider Çandar. Washington günlerinde, Irak sorununa ve tabii ABD’de dış politika işinin nasıl yürütüldüğünü anlamaya vakit ayıran Çandar’ın çıkardığı sonuç Türkiye’ye derstir: ABD’nin Ortadoğu politikasının ayrıntılarına dikkat!
“Ayrıntılara dikkat” edilmesi için tamamının bilinmesi gereklidir. Bütünü görülüp bilinmeden, ayrıntının ayrıntı olduğu anlaşılmaz; ayrıntı bilinmeden bütün tanımlanamaz. Çandar’ın söylediği, birine takılıp kalmadan ayrıntıları ihmal etmemektir.
Kitap boyunca yazar, hep ülkesiyle meşguldür; her gördüğünü, her konuştuğunu Türkiye için çıkarımlarla bitirmektedir. Bu çıkarımlardan önemli, doğru ve unutulmaması gerekeni şudur: Irak Kürtleri için iyi olan, Türkiye için de iyidir. Bu önerme şöyle de söylenebilir: Türkiye Kürtleri için iyi olan Türkiye Cumhuriyeti ve Irak Kürtleri için de iyidir.
Cengiz Çandar, Washington günlerinde vardığı anlaşılan bu sade ve temiz yargısını, kitapta iki üç kez tekrarlamış. Talabani ile Bağdat görüşmesinden sonra Özal ile görüşmeleri sırasında, Erbil’de, Bağdat’ta sık sık bu önermesinin aklına geldiğini yazıyor Çandar.
Her bölümü ayrı çekicilikte bir hikâye olan kitabı benim iki ayda okuduğuma bakmayın, Mezopotamya Ekspresi, akıcı bir macera romanı kadar sürükleyicidir. Bir gecede en çok okuduğum sayfa herhalde Çandar’ın kitabındandır.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.