24 Kasım 2024
  • İstanbul6°C
  • Diyarbakır11°C
  • Ankara1°C
  • İzmir9°C
  • Berlin11°C

MESAFE

Ece Temelkuran

07 Haziran 2010 Pazartesi 17:28

ORTADOĞU sokakları, Tayyip Bey’i Mısırlı eski lider Cemal Abdülnasır’ın koltuğuna davet ediyor. Durum budur. İsrail’e karşı Arap dünyasını birleştiren, çöllerde rüzgâr gibi esen efsanevi lider Nasır, üçüncü dünya ülkelerinin dayanışmasının gündeme geldiği 60’ların en havalı lideriydi. Nasır, 1967’deki Altı Gün Savaşı’nda yenilmeseydi belki işler bugün başka türlü olacaktı. Gerçekten süper saçma bir yenilgiydi. Daha Mısır uçakları havalanamadan İsrail tarafından vurulmuş, böylece şanlı Arap dünyası utanç verici bir yenilgiyle lanetlenmişti.

ARAPLARIN NASIR HAYALİ

Arap Ligi’nin bugünkü pısırıklığının tarihsel nedenlerinden biri budur. Arap halklarının tek tek ve gruplar halinde Filistin halkına attıkları kazıklar da o günlerden sonra yoğunluk kazanmıştı. Ama Arap halkları hep bir Nasır’ın, yenilmeyecekleri bir Altı Gün Savaşı’nın hayalini kurdu. Bugün, Gazze’de yaşananlardan sonra örneğin Şii örgüt Hizbullah’ın Beyrut’ta dokuz Türk vatandaşı için namaz kılmasının anlamı budur. Sünni HAMAS’ın Gazze’de ilan ettiği yas da farklı değildir. Ortadoğu’nun iki büyük mezhebi ve o mezheplerin silahlı örgütleri, Türkiye’ye “gel gel” etmektedir.

Şimdi mesele, Türkiye’nin bu olaya nasıl mesafe alacağı ya da alıp almayacağıdır. Bir mesafe sorunu vardır yani.

Ama bugünlerdeki tek mesafe sorunu bu değil.

DİLİPAK’IN TARİHİ ÖZRÜa

Abdurrahman Dilipak, Balçiçek Pamir’in programında Oral Çalışlar’dan, 70’lerde İslamcılar olarak Filistin meselesine sahip çıkmadıkları için özür diledi. Ben programda Ortadoğu’da Filistin meselesinin solun elinden İslami hareketin eline geçmesini anlatırken dayanamayıp dilediği bu özür, tarihi bir nitelik taşır. Gürültüye gitmesini istemem. İslami hareketin nicedir yapması gereken bir hesaplaşmanın ucu olabilir bu.

Türkiye’de kendini devrimci olarak tarif eden İslamcıların, Soğuk Savaş döneminde komünizme karşı Ortadoğu’da işleyen ABD kaynaklı Yeşil Kuşak Projesi’ne mesafe alması gerekir artık. O tarihsel özür dilenmeli. İslamcılar en mikro düzeyden en makro düzeye kadar antikomünist cadı avının neferleri oldukları zamana dair bir şeyler söylemeli, o günlere mesafe almalılar. Bugün Filistin için gösterdikleri, hürmeti hak eden mücadelelerinin temizliği için bu gerekli. O günlere mesafe almaları ahlaki bir zorunluluktur.

İSLAMCILAR SESİNİ YÜKSELTMELİ

Üstelik bu mesafe sorunu, Fethullah Gülen’in açıklamalarıyla tarihsel bir zorunluluk halini de aldı. Hareketin geleneksel üslubu gereği İslami çevrede kimse Hocaefendi’ye saygısızlık etmek istemiyor belli ki. Bir suskunluk var. Üstelik Gülen, gerekçesini, “otoriteye başkaldırmak” ile ilişkilendiriyor. Yani yapılan eylemin özüne karşı bir ergüman söz konusu. Kendini vicdan ile tarif eden İslami hareketin, bu açıklamalara alması gereken bir mesafe, yüksek sesli bir mesafe olmalı. Bu, aynı zamanda yukarıda sözünü ettiğim tarihsel hesaplaşma demek olacak çünkü.

BÜTÜN RENKLER BİR ARADA

Bir başka mesafe sorunu ise benim de desteklediğim “İsrail Suçlusun!” kampanyasıyla ilgili. Kampanyanın metnine “israilsuclusun.com”dan ulaşabilirsiniz. Uluslararası bir kampanya olacak. Ama Türkiye’de başlayan ayağı oldukça enteresan bir deneyime yol açıyor. Geçtiğimiz günlerde yaptığımız basın toplantısına katılanlara bakınca bu açıkça görülüyor. İlk kez bizim kuşakta İslamcılar, solcular, siyasetle çok ilgisi olmayanlar bir araya geliyor.

Fotoğraf, gelecekte Türkiye’nin muhalefetinin ne tür renkler barındıracağının bir işareti. Bu konuda daha sonra yazacağım tekrar. Ama o toplantıda gördük ki aslında herkes geldiği kesime bir mesafe alarak normalleşebiliyor, iş yapabiliyor.

Bugünlerde yani, üzerine düşünmemiz gereken sözcük mesafe olacak. Göreceksiniz.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.