MERHUMU NASIL BİLİRDİNİZ
Nabi Yağcı
04 Mart 2011 Cuma 03:11
Necmettin Erbakan’ın vefatı sonrasında ona karşı ilgi çok öğretici. Yüz binlerce kişinin, bugün seçim olsa yüzde bir oy ancak alacak bir siyasi liderin ölümünde onu uğurlamaya koşması düşündürücü olmalı. Düşüncelerimi aktarmaya başladığım AKP konusuyla açık ki çok yakından ilgili bir durum bu. Ama önce bu muazzam törenin görünen yüzü beni ilgilendirdi.
Necmettin Erbakan için taziyelerini bildirmek üzere birbiriyle yarışan, Fatih Camii’ne birbirini ezercesine koşan kimi sembolik figürleri görünce tarih denen cilveli sakallının yeni numarası karşısında şapka çıkardım. Asıl konumun kenarında süs gibi dursa da bu görüntüye değinmeden geçemeyeceğim.
Merhumu nasıl bilirdiniz?
Cenaze namazında hoca katılan cemaate sorar, “Merhumu/merhumeyi nasıl bilirdiniz?”, onu hiç tanımamış olanlar da içinde, cemaat hep birlikte “iyi tanırdık” yanıtını verir. Bu durum bana hiç de aykırı görünmez hatta derin bir anlam bulurum. Bu dünyanın bunca kahrını çekmiştir giden, yalnızca bu, ona saygı için yeterlidir. Bu nedenle tanımayanların bile “iyi bilirdik” yanıtı hiç de sahte değildir.
Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner , “şahsı ve TSK adına” yayınladığı bildiride “Değerli bilim ve siyaset adamı olarak ülkemize yaptığı büyük hizmetleri daima hatırlanacaktır” diyor. Bu bildirinin ardından Fatih Camii’ne devlet töreni olmadığı halde –halk töreni diyelim- 28 Şubat darbecilerinden Kıvrıkoğlu’nun yeğeni 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu ve bir grup asker de katıldı. Yani TSK, “merhumu nasıl bilirdiniz” sorusuna “iyi bilirdik” yanıtını verdi. Süleyman Demirel, Deniz Baykal, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Mehmet Ağar, CHP, TÜSİAD, 28 Şubat şakşakçısı basın, tüm bu çevreler bugün hep birlikte “merhumu iyi bilirdik” dediler. Tam da 28 Şubat darbesinin 14. sene-i devriyesinde. Şu cilveli sakallının işine bakın siz...
Kim konuşturuyor bu insanları böyle?
Tarihin aklı. Tarihin aklı zamanın ruhudur. Bu görünümü askerin normalleşmeye çekiliyor olması, siyasetin, siyasi kültürün modernleşmesi, insanileşmesi olarak elbette bir kenara not etmeliyiz. Ama bu yetmez vicdani ve ahlaki samimiyet testinden de geçmeliyiz. Böyle yapmalıyız çünkü, “ört ki ölem” kötü geleneğimizi asla ve kat’a unutmamalıyız. Bir ülke ki, başbakanını idam sehpasında sallandırır sonra adını havaalanına verir, Adnan Menderes diye bir havaalanımız olur, caddelere adını asar. Nâzım Hikmet’i “vatan haini” ilân eder, yurtdışına kaçarak canını zor kurtaran büyük şairi öldükten sonra “milli şair” olarak bağrına basar. Ahmet Kaya, Said Nursi ve diğerleri öldükten sonra gün gelir kıymete biner.
İşte ört ki ölem kültürü budur. İki yüzlü, riyakâr, samimiyetsiz. İnsanı iki kere öldüren.
Şeriat geliyor gerekçesiyle yapılmamış mıydı 28 Şubat? Erbakan başbakanlıktan bu nedenle apar topar indirilmemiş miydi, MGK muhtırasını, yani kendi idam fermanını imzalamak zorunda bırakılan kişi Erbakan değil miydi? Tarih öncesinde değil daha 14 yıl önce oldu bütün bunlar.
Hani şeriat geliyordu?
Elde bayrak Cumhuriyet mitinglerine koşanlar acaba şimdi vicdanlarının bir köşesinde ufak da olsa bir sızı duymaktalar mı, akıllarının çengeline “acaba aldatılmış mıydık” sorusu asılmıyor mu? Son on yıldır “şeriat geliyor” diye inanılmaz biçimde toplumu kutuplaştırarak bu ülkeye zaman ve güç kaybettirenler acaba kendileriyle bir iç muhasebeye girişmeyecekler mi?
“Ne şeriat ne darbe”, diyenler “Ne Refahyol-Ne hazırol” gibi parlak sloganlar keşfedenler, demokrasiyi “sollayanlar”, bu kafayı eleştirdiğimiz için o tarihlerde bizlere saldıranlar acaba şimdi sivil demokrasi üstüne yeniden düşünecekler midir?
Bu kenar süsünü bıraktıktan sonra asıl konumuza geleyim.
Necmettin Erbakan’ın vefatı üstüne gösterilen bu büyük ilginin pek çok nedeni var ve bunlar üstünde durmak gerekecek. Yukarıda değindiğim gibi zaten AKP üstüne düşüncelerimi aktaracağım yazılarımın da içinde yer alacak bu konu.
AK Parti’nin, Erbakan ya da Milli Görüş çizgisinden kopuşu İslami radikalizmden kopuş olarak yorumlanıyor ki bana göre doğru değil bu yorum. İslami radikalizmden kopuş aslında Necmettin Erbakan ile başlar. Erbakan’ı anlatmak için çok şey söylenebilir ama bana göre onun üstlendiği misyon, sistem dışında duran İslami muhalefeti sistem içine çekmesi yani siyasallaştırması veya aynı şey demek olan demokrasi mücadelesinin bileşeni haline getirmeyi başarmasıdır.
Necmettin Erbakan siyaseti sırtında taşıyan adamdı. Nur içinde yatsın.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.