MEMLEKETİ GARNİZON SANAN EMEKLİ GENERALLER

Haydi darbeye naralarıyla anılan bir CHP'nin Baykal dönemindeki oyunu bile korumakta zorlanacağını görmek zor değil.

Süheyl Batum vakasını konuşuyoruz bir TV kanalında. İki yazar ve iki emekli general var. Tam biz konuşmaya başlarken altyazı geçiyor: “Süheyl Batum hakkında TSK için söylediği sözler nedeniyle Zonguldak Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlatmış.”

Siyasi tartışmanın içine yargı ille de girecek. Batum, hoşumuza gitse de gitmese de sonuç olarak düşüncelerini söyledi. Çok da iyi etti. CHP yönetimi içinde Batum türü bir birikim olduğu, böylece bir kez daha ortaya çıktı.

Batum, bir süreden beri, TSK’yi, açılan darbe davalarına yeteri kadar müdahale etmemekle suçlayan, sivil siyasetin üstünlüğünü kabul etmelerinden duyduğu üzüntüyü gizleyemeyen, mahkemelerin elinden adam almayı önerebilen bir siyaset çizgisi izliyor. Bizlerin Hrant Dink cinayeti davasında devletin cinayete katkısının ortaya çıkmasını talep ettiğimiz saatlerde o, “Yine de şahlanıyor aman!!!” türküleri eşliğinde askeri ‘motive’ ediyordu. Kılıçdaroğlu yönetimi içinde, Batum, gerçekten de hatırı sayılır bir eğilimi temsil ediyor.

Batum’un son günlerdeki çıkışları, tam ‘Yeni CHP’ fikrine alışmaya çalıştığımız sırada, ‘eski CHP’nin kafasını kaldırmasından başka bir şey değil. Batum, Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarına meydan okuyor. Belli ki partinin ‘politbüro’su içinde de “Yürü Süheyl, arkandayız” diyenler var.

Kılıçdaroğlu kritik eşikte

“Haydi darbeye!”, “Haydi Silivri’ye” gibi naralarla anılan bir CHP’nin önümüzdeki seçimlerde iktidara aday olmak şöyle dursun, Baykal dönemindeki oyunu bile korumakta zorlanabileceğini öngörmek için stratejist olmak gerekmiyor.

Kılıçdaroğlu, iddia edilen ‘yeni CHP’yi Süheyl Batum’ların bu kadar etkili oldukları bir arenada ortaya çıkaramaz. Onların sesinin bu kadar yükseldiği bir siyaset sahnesinde CHP, olsa olsa eskinin titrek bir kopyası olur.

Kılıçdaroğlu’nun utangaç sükûnetiyle olayları zamana bırakmak gibi bir lüksü kalmadı.

Ortaya çıkan tablonun karamsarlığına rağmen, toplumdaki CHP’yi derinden sarsan değişim isteğini önemsiyorum. CHP içindeki ‘eski-yeni’ kavgasının hâlâ bir anlamı olduğuna ilişkin umudumu korumak istiyorum.

Bu nedenle ana muhalefet partisinin kendine gelmesi, statüko ile hesaplaşacak bir dinamizm göstermesi (çok umut vermese de) hayati önemde.

‘Süheyl Batum az bile söylemiş’ diyenler

TV tartışmasına dönüyorum: Balyoz, Ergenekon davalarının ‘fos’ olduğunu söyleyen emekli general konuşuyor: “TSK hedef alındı. Buna gereken tepki gösterilmedi, Süheyl Batum doğru söylüyor.” Devam etmekte olan davayı bu kadar aşağılayıcı, hukuk dışı bir dille suçlamasını ve Balyoz’la TSK’yi özdeşleştirmesini anlamak kolay değil.

Sonra başka bir emekli generale geliyor sıra. Onun müdahalelerinden konuşmaya fırsat bulamıyorum. Hangi cümle ağzımdan çıksa lafımı kesiyor, “Doğruları söylemiyorsun” diye tutturuyor. “Bu benim doğrularım, sözümü kesmeyin, siz de sıranız geldiğinde kendi doğrularınızı söylersiniz” diyecek oluyorum, diyemiyorum. Müdahale ediyor. TV stüdyosunu adeta garnizon gibi algılıyor...

Türkiye, askeri müdahalelerin gölgesinde geçen yıllardan çıkış sancıları yaşıyor. Müdahalesiz, istikrarlı bir demokrasi denemesine girişmek elbette ki kolay değil... Böyle bir sürecin sorunsuz, kavgasız, gürültüsüz yaşanması imkânsız.

Eskiye özlem duyan açıklamalar yapan Süheyl Batum da, Türkiye’yi hâlâ garnizon, yurttaşları da erat zanneden emekli generaller de, o kadar otoriter ve değişime kapalı bir enerji yayıyorlar ki AK Parti içindeki otoriter ve statükocu eğilimleri adeta görünmez hale getiriyorlar.

AK Parti’nin Kürt meselesinden Kıbrıs meselesine, AB’den demokratikleşmeye, demokratikleşmeden ‘farklı yaşam tarzlarına saygı’ya kadar bütün alanlardaki yorgunluğunun dikkat çekici hale geldiği ortamda, statükoyla hesaplaşacak bir dinamizme sahip olan bir ‘parlamento içi muhalefet’ gerekli.

Ne olursa olsun durum değişiyor sayın generalim! Yeni bir Türkiye’nin temelleri atılıyor...