25 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara0°C
  • İzmir7°C
  • Berlin8°C

MECBURİ İSTİKAMET, C PLANI...

Hüseyin Gülerce

08 Mayıs 2013 Çarşamba 08:36

Dört partiden oluşan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun çalışmalarından bir sonuç çıkmayacağı artık anlaşıldı. Meseleye hüsnü zanla bakanların az da olsa bir umudu vardı. Çok partili siyasi hayata geçildiğinden beri siviller ilk defa toplumsal mutabakatı gerçekleştiren anayasa yapma fırsatı yakalamışlardı ama olmadı. Zaten baştan beri, Uzlaşma Komisyonu’ndan bir netice alınamayacağı söylenip durdu.

Şimdi ne olacak? AK Parti’nin A planı, akim kalan bu dört partili uzlaşma arayışı idi. Sırada B planı var. B planı AK Parti’nin sıra ile CHP, MHP ve BDP ile ayrı ayrı bir anayasa yapması. Bu da hayal… CHP ve MHP, bunu kabul etmeyeceklerini zaten açıkladılar. Hani biraz uğraşılsa dense, muhalefetin sundukları kendi taslakları ile AK Parti taslağından ortak bir metin çıkması imkânsız. AK Parti’nin BDP ile birlikte anayasa metni hazırlaması ise AK Parti’ye büyük zarar verir. Hele çözüm sürecinin de devam ettiği bir sırada, AK Parti için siyasi yıkım da gelebilir. “AK Parti, başkanlık sistemi karşılığında İmralı ile pazarlık yaptı” damgası, kazımakla bile çıkmaz… Geriye mecburi istikamet olarak C planı kalıyor. Yani AK Parti kendi anayasa taslağını Meclis’e getirecek. Bu taslağın kabulü için AK Parti’nin oyu yeterli değil. Mevcut bütün AK Parti milletvekilleri evet dese de dışarıdan 5 milletvekilinin oyuna ihtiyaç var. Kaldı ki, bütün AK Parti milletvekillerinin evet demesi de, gizli oy düşünüldüğünde epey riskli bir durum.

C planı aslında AK Parti için en doğru ve hayırlı yol olabilir. AK Parti öyle bir demokratik, sivil, özgürlükçü taslak ile karşımıza çıkar ki, bu taslağa hayır demek, bütün partileri sıkıntıya sokar… Ancak böyle bir hamle, AK Parti’nin başkanlık, yarı başkanlık sistemlerinden vazgeçmesine bağlı. Böyle bir sistemi, ben de öteden beri, seçim barajının düşürülmesi, seçim sisteminin değiştirilmesi, bağımsız ve tarafsız yargının teminat altına alınması ile birlikte gerçeklemesi şartı ile savundum. Ama bu saatten sonra, 1,5 yıl havanda su dövdükten sonra, bir de mahallî seçim atmosferine girildikten sonra, bütün bir sistemi başkanlık ya da yarı başkanlık için yapılandırmanın, ikna ve zamanlama açısından artık mümkünü yok.

Geriye AK Parti’nin ısrar edeceği tek husus olarak “partili cumhurbaşkanı” kalıyor. Ben bu ısrarı haklı görüyorum. İki sebepten: Bir, cumhurbaşkanını ilk defa halk seçecek. Başbakandan daha güçlü bir cumhurbaşkanı geliyor. Partisinden kopan cumhurbaşkanı ile başbakan-hükümet arasında ileride sıkıntılar olabilir. İki başlılık, yakalanan bütün istikrarı berhava edebilir.

İkincisi, Demirel ve Özal örnekleri gösteriyor ki, cumhurbaşkanı partisinden koparsa, o parti bir daha belini doğrultamıyor. Bugün AK Parti’ye Sayın Erdoğan’ın şahsından dolayı oy verenlerin oranı büyük yekûn tutar. Bu seçmen kitlesi küserse, AK Parti ciddi bir sarsıntı geçirir. Belki C planı içerisindeki sürpriz hamle, Başbakan Erdoğan’ın, cumhurbaşkanlığına adaylığını koymamasıdır. Sayın Başbakan, bugüne kadar aday olacağını söylemedi. Aday olmazsa, o zaman partili cumhurbaşkanına da ihtiyaç kalmaz. Demokratikleşme yolunda mevcut anayasada yapılacak esaslı değişiklikler, referandumda halk desteği ile arızasız gerçekleşir. Bu durumda tek şart, Sayın Başbakan’la gerçekten ahenk içinde çalışacak, ona vefasızlık etmeyecek bir şahsiyetin Çankaya’ya çıkmasıdır…

Türkiye’nin siyasi ve ekonomik istikrara çok ihtiyacı var. Ülkemizin ve insanımızın geleceği açısından en doğru olanın yapılacağına dair inancımı hep koruyorum…