23 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır15°C
  • Ankara16°C
  • İzmir13°C
  • Berlin3°C

MAVİ MARMARA'NIN TÜRKİYE'Yİ GÖTÜRDÜĞÜ LİMAN...

Ali Bayramoğlu

09 Haziran 2010 Çarşamba 15:30

Dozu git gide artmakta olan bir tartışma var. Hakan Albayrak şöyle diyordu geçenlerde bir yazısında:

"İsrail gemiye müdahale edeceğini önceden söylemiş, buna rağmen Gazze'ye gitmekte ısrar edenlerin kendileri kaşınmış, zaten yardım da insani yardım değil İslami yardımmış, bunların alayı HAMAS'çı ve Hizbullah'çıymış, hükümet de onları durdurmadığı için suçluymuş falan, filan... 'İyi ama siz de direnmişsiniz' diyorlar. Ne yapacaktık? Korsanları çiçeklerle mi karşılayacaktık? Gemiye canlı kalkan olduk, elimizdeki imkânlarla sembolik bir direniş sergiledik..."

Evet, tartışma özetle bu...

Önemli...

Önemli zira, Mavi Marmara meselesini de aşıyor, mevcut siyasi tartışmaların, zihniyet ayrışmalarının merkezine oturuyor. Türkiye'ye, dünyaya bakışla, değişim süreçlerinin algısıyla ilgili yönler içeriyor.

Tartışmanın taraflarından biri "Mavi Marmara" hadisesini bir insanlık hamlesi olarak görüyor, hatta bedeli olsa da başarılı ve gerekli "sivil itaatsızlık" adımı şeklinde tanımlıyor. Siyasi iktidarın bu çerçevede aldığı tavrı yerinde buluyor. Bu grubun içinde kahramanlık öykülerine yakın duranlar da var, sadece vicdanı ya da ahlaklı aklı öne çıkaranlar da...

Öte tarafta ise Mavi Marmara gemisini sadece İslami, hatta İslamcı renkte görüp, girişimi Hamasçılıkla açıklayanlar var. Bunların, Hürriyet'in 3. Sayfa yazarı gibi "cesurları" daha ilk gün "Türkiye'yi dünyaya HAMAS gibi lanse ettiniz" diyordu, diğerlerinin sesi daha sonra çıkmaya başladı.

Esas olarak dönüp hep birlikte el ve bel altından siyasi iktidarı sorgulamaya başladılar...

Ve arkalarına siyasi iktidarı her koşulda yıpratmaya çalışan, her olayı buna vesile eden kurum ve kesimleri aldılar. Türkiye'nin yönünü Batı'dan Doğu'ya çevirdiği tartışmalarıyla, hükümetin dış politik tepki ve tavrını rejim meselesi haline çevirme imkânlarının peşinde koşuyorlar.

Bu tarafı oluşturanlara, yazılarına, fikirlerine bakın, ülkedeki mevcut siyasi kutuplaşmanın taraflarından birini oluşturduğu göreceksiniz...

Anlamayan, kaybeden, aklı ve ahlakı yitiren tarafını...

Dün Türkiye'nin Suriye ve İran politikalarında da benzer hamlelerle devreye giren bu bakış açısı Baykal'ı zihniyetini ve soğuk savaş mantığını temsil etmekten öteye gidemedi, bugün de gidemeyecektir...

Bugün artık Bush depremini yaşamış, OBAMA havasını gerektiği kadar solumuş, bu koşullarda çıkarlarına uygun yeni ve esnek adımlar atmayı öğrenmiş, reformcu, AB ile müzakerelere başlamış, ekonomik ve siyasi açıdan istikrarlı bir Türkiye'den söz ediyoruz.

En önemlisi özgüveni yüksek, yerel hassasiyetlerin ürettiği yeni bir siyasi elitin varlığından, Türkiye'nin bu yeni elit tarafından yöneltildiğinden söz ediyoruz...

Bu seçkinler eliyle Türkiye, bölgesinde Batı ve Doğu'yla uyumlu ama edilgin olmayan, gücünü bölge istikrarına bağlayan ve bu gücü "yumuşak güç" tarif eden, bu çerçevede gerçekten aktif ve sonuç alan bir politika uygulamaktadır.

Böyle bir dönemde ve böyle bir ülkede Doğu-Batı arasında gidiş gelişten söz etmek, yeni Türkiye'yi anlamak demektir.

Mavi Marmara hadisesinde Türkiye gerekeni ve doğru olanı yapmıştır.

Ve hem insani ve siyasi açıdan, Türk dış politikasının iddiaları ve icapları açısından önemli ve olumlu sonuçlar alınmıştır.

Canları pahasına olsa da gerek Mavi Marmara aktivistleri gerekse kararlı Ankara dünyanın dikkatini bir kez daha Gazze'ye, ablukaya çekmiştir. Abluka kalksın sesleri Rusya'dan ABD'ye, Fransa'dan İsrail muhalefetine daha güçlü çıkmaya başlamıştır. Ve İsrail'i sıkıntıya sokacak bir hatta ilerlemektedir.

Mavi Marmara'nın girişimi ve Müslümanlardan Hrıstiyanlara, Yahudilere uzanan yolcu terkibi İsrail'in acımasız ve vahşi politikaları karşısında uluslararası bir hassasiyetin doğmasına yol açmıştır.

Denebilir ki, bu durum Türkiye açısından yeni sorunları getirmiştir...

Doğrudur...

Güç sorun çözer ama yeni sorunları da davet eder...

Bugün, Türk dış politikası açısından olan budur.

Peki, o zaman sınırları ve ayrıntıları nedir bu durumun?

Yarına...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.