MAHÇUPYAN-SANCAR POLEMİĞİ, KÜRTLER VE TARAF
Hilal Kaplan
06 Ocak 2010 Çarşamba 14:58
Taraf’ta Etyen Mahçupyan ile Mithat Sancar arasında başlayan polemiğe dair Kürtlerin PKK ile ilişkisinin dinamiklerini anlamayı önemsediğimden birkaç kelam edeyim istedim.
Öncelikle söz konusu tartışmanın “akıl veririm-veremezsin” eksenine oturması bence asıl tartışılması elzem olan mevzuları ıskalamaya yol açıyor. Gizli bir iktidar pozisyonundan konuşmayı/susmayı beraberinde getiren bu eksen Kürt meselesini dert edinenlerin önüne hem gereksiz hem de faydasız bir barikat koyuyor. Üstelik 2008’de başörtüsü yasağı üniversitelerde kalkmaya yüz tutmuşken başörtülü kadınların eğitim hakkını engelleyecek şekilde ‘akıl vermekten’ imtina etmeyen “Hem Özgürlük, Hem Laiklik” bildirisinin yazarlarından Sancar’ın Kürt meselesinin çözülmesini isteyen insanların ‘akıl vermesinin’ önünü kesme çabasını ise son derece ironik buluyorum.
Öte yandan Türkiyeli aydınlar içinde en çok takdir ettiğim isimlerden biri olan Etyen Hoca’nın mevzuya dair bakış açısında da eleştirilmeye değer noktalar olduğunu düşünüyorum. Etyen Hoca genelde statükoya karşı verdiği mücadelede AKP’yi destekleyen, bu yüzden de hükümetin hatalarına karşı müsamahalı yaklaşan bir pozisyondan eleştirilerini serdediyor ki genel olarak bu benim de katıldığım bir duruş. Ancak DTP’nin adalet ve barışa lâyık bir siyaset gütmediğine dair kati eleştirilerimizi AKP’nin de adalet ve barışı tesis etmek noktasında bu amaca ne kadar lâyık işler yaptığını, söylemler ortaya koyduğunu es geçerek yaparsak ortada en azından muhatabını ikna etmek açısından sorunlu bir “samimiyet ve hakkaniyet” meselesi olduğunu söyleyebiliriz sanırım.
Buna ek olarak, Etyen Hoca’nın oryantalist olduğu iddiasına katılmamakla birlikte Kürt siyasetine dair eleştirilerini “rasyonel birey”lerden müteşekkil olan muhayyel bir cemaate yönlendirdiğini düşünüyorum. Genelde libaralizmden beslenen aydınlarımızın yorumlarına sıklıkla yansıyan, “rasyonel birey fetişizmi” diyebileceğimiz bu anlayış dengeli, kararlı ve tutarlı bir biçimde, faydacı bir düşünüş dahilinde sadece aklî olana yönelen bir birey algısına işaret eder. Müstakil (autonomous) ve kendine karşı sorumlu olan bu birey tahayyülü üzerinden sosyolojik durumları analiz etmek ise fazlasıyla ‘steril’ bir çerçeve çizmeyi gerektirir.
Etyen Hoca’nın “ilkel ve ahmak” olarak nitelediği PKK ile Kürtlerin kurduğu ilişkiyi değerlendirirken, Kürtlere duygulardan uzaklaşıp daha akılcı bir yol tutturmalarını salık vermesinin altında yatan sebeplerden birisi bu sanırım. Ancak Fırat’ın doğusunda hayat hiçbir zaman bu kadar ‘steril’ bir biçimde akmıyor. Örneğin Emine Ayna’nın çoğumuzu öfkelendirdiğini tahmin ettiğim açılımı “zıkkım” diye nitelediği açıklamasını Aydın Erdem’in taziye evinde yapmış olması bence nazarı itibare alınması gereken bir faktördür. Buna mukabil “Kürtlerin ‘irrasyonel’ davranma lüksü yoktur” diyebiliriz ve bu fikre ben de katılabilirim. Ancak bize göre ‘irrasyonel’ davrandıkları her noktada yapılacak eleştirilerin bu ‘steril olmayan’ ortamı da gözönünde bulundurması şart gibi geliyor.
Örneğin Etyen Hoca’nın Hrant Abi’nin katlinden sonra kaleme aldığı “Türkler” yazısını şahsen böyle bir anlayışla okumuş ve bir Türk olarak hiç ‘alınmamıştım’. En sevdiği dostu katledilen Etyen Hoca şöyle diyordu: “Çocukluğumdan beri ve özellikle siyaset yazmaya başladığımdan bu yana babam sık sık geçmiş örneklere dönerek fazla kendimi yıpratmamamı, çünkü ‘bu Türklerin değişmeyeceğini’ konuşmasının bir yerine iliştirirdi. Kendi babası da ona hep bunu söylemiş ve nihayette haklı çıkmıştı... Anlaşılan her Ermeni nesli geleceğin artık eskisi gibi olmayacağı kanaatiyle kendini bir süre avutuyor, sonra da Türklerin değişmeyen özüyle karşı karşıya geliyordu.”
Etyen Hoca’nın Türkleri yekpare bir grup olarak algılayıp, onlara bir “öz” atfetmediği hepimizin malumu ama 19 Ocak’ı takip eden günlerde, üstelik dostunu uğurlayan 200.000 kişinin varlığına rağmen Etyen Hoca bu satırları kaleme alabiliyorsa ‘rasyonel’ düşünecek ‘steril’ bir ortamın namevcudiyeti eleştirilerimizi yöneltirken önemli bir faktör olmalı sanki.
Açılım sürecinde PKK ateşkes ilan etmesine rağmen 83 PKK’lı öldürüldü. DTP kapatıldı. İçlerinde belediye başkanlarının bulunduğu onlarca DTP’li hapse tıkıldı. Fakat Fırat’ın batısında Aydın Erdem ya da hapsedilen DTP’liler için yürüyecek bırakın 200.000’i, 100 kişi bulmak hâlâ zor. Dolayısıyla Kürt siyasetini periferiye itmeden Kürt olmayanların biraz da iğneyi kendilerine batırmaları gerekiyor gibi, değil mi?
Son söz de malum manşet ve sonrasındaki tartışmalara binaen Taraf gazetesine mesafe alanlara olsun. Başta Kürt meselesi olmak üzere Taraf pek çok meselede başka hiçbir yayın organının oluşturamadığı “alternatif bir kamusallık” mecrası teşkil ediyor ve âdeta Türkiye’de tesis edilmesi arzu edilen toplumsal barışın bir nüvesini oluşturuyor. Bu anlamda Etyen Hoca’nın AKP için düşündüğünü ben de Taraf için düşünüyorum. Onun “tarihin önümüze çıkardığı küçük bir mucize” olduğuna inanıyorum ve biliyorum ki bazılarının dikkat kesilmemesi mucizenin ‘orada’ olmadığı anlamına gelmez.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.