KUZEY’DE KÜRDİSTANİ KİMLİĞİN OLUŞUMUNDA, DİĞER PARÇALARIN ETKİLERİ
Sinan Çiftyürek
03 Aralık 2014 Çarşamba 19:16
Kürdistan parçaları arasında asimilasyonun en derin geliştiği, kimlik ve coğrafya bilincinin en fazla hasara uğratıldığı parça Kuzey Kürdistan’dır. Diyarbakır-Van-Hakkari üçgeninde bile diğer parçalara oranla asimilasyonun ağır sonuçları yaşanıyor. Ama özellikle Antep-Malatya-Elazığ-Erzurum gibi Kürt sınır illerindeki entegrasyon ve asimilasyonun derinliği, hem coğrafya olarak Kürdistan ve hem de kimlik olarak Kürt bilinci üzerinde ağır tahribat yaratmıştır ki bu ağırlaşarak devam ediyor. Öyle ki Kürt siyaseti yıllardan beri Kuzey’de, özellikle de belirttiğimiz sınır kentlerinde Kürtlere, “siz Kürtsünüz. Kürtlüğünüze, haklarınıza sahip çıkın” gibi kimilerine garip gelebilecek propaganda yapmak zorunda kaldılar halen kalıyorlar.
Sözünü ettiğimiz tahribat, hemen hemen her önemli siyasal tercih üzerinde de kendini çıplak açığa vurur. Genel ve yerel seçim sonuçlarının haritasına bakıldığında durum açıkça görülür. Kürt siyaseti iddiasını taşıyan partiler entegrasyon ve asimilasyonun derin yaşandığı yerlerde seçimlerde yer yer % 3’ler düzeyinde destek alırken, buna karşılık işgalci rejimi temsil eden parti veya partiler aynı Kürt kentlerinde yer yer % 70’lere varan oy desteği alabiliyorlar. Entegrasyon ve asimilasyonun hafif yaşandığı Diyarbakır-Van-Hakkari üçgeninde ise alınan sonuçlar tersinedir.
Benzer sonuçları kurulan Kürt siyasal partilerinin gerek örgütlenmesinde gerekse kitle dayanağının oluşturmasında da görmek mümkündür. Örneğin Kürdistani bir partinin, İstanbul ya da Mersin, Adana gibi Kürtlerin yoğun yaşadığı Türkiye metropol kentlerinde aldığı desteği, Kürt kentleri olarak Elazığ ya da Erzurum’da alamadığı gerçeği var. Aynı durumu, diğer parçalarla somutta Şengal, Kobanê ile dayanışma üzerinde de görmek mümkündür.
On yıllara dayanan ulusal özgürlük mücadelesine rağmen belirttiğimiz sınır illerinde milyonlarca Kürt, Kürt olduğu gerçeğini bile ya kabul etmemekte ya da kerhen kabul etmektedir! Dolaysıyla “Kürdüm” dese bile siyaseten Kürtlüğe ve haklarına sahip çıkmamakta. Kürt partilerini, siyasetini destekleyeceğine Türk sistem partilerini belki de en ilerisi Kürtlerin varlığından söz eden AKP’yi desteklemekte. Bu durumda olanların klişe sözleri; “Kürdüm ama Kürtçü değilim” olmaktadır! Yani Kürtlerin ulusal özgürlük taleplerini savunmak Kürtçülük ve “kötü” bir şey olarak algılanmaktadır.
Kuzey’de özellikle belirttiğimiz sınır kentlerinde niye, neden durum böyledir? Bu sorunun yanıtı ayrıntılı sosyolojik ve siyasal irdelemeleri gerektirir ki hem yeri burası değildir hem ayrıca bu açıdan yapılmış epeyce araştırma bulunmaktadır.
Kuzey’de ulusal bilinci olumlu etkileyen faktörlerin belli başlıları olarak;
Şüphesiz Kürt halkının on yıllara dayanan ulusal özgürlük mücadelesinin, ulusal bilinç ve kimliğin somutta Kürt/Kürdistani kimliğin kitlesel dayanak bulmada belirleyici rolü olmuştur, bundan böyle de olacaktır. Burada üzerinde durmak istediğim mesele, Kuzeyin kendi iç dinamikleriyle, Kürt/Kürdistan ulusal bilincinin oluşumunda sürece neyi, ne kadar katıp katmadığı değildir. Belirtmek istediğim son yıllarda Güney ve Batı Kürdistan’daki gelişmelerin Kuzey’de kimlik ve özgürlük bilincinin kitleler içerisinde yayılmasında ki etkileridir. Bu açıdan şunlara işaret edilebilinir.
*Güney Kürdistan’da federasyonun ilanı ile Habur köprüsünün bu yakasına Türk bayrağı asılırken, öbür yakasına Kürt bayrağının asılması ulusal bilinç üzerinde önemli bir uyarıcı etkisi olmuştur. Kürt bayrağının İbrahim Halil kapısına asılması, hem Türk devletinin kırmızıçizgilerinin aşılmasında önemli bir kırılma yaratmış hem de Kuzey’deki Kürt kitlesi üzerinde ulusal bilinç yönünde olumlu etkide bulunmuştur. Sınır geçen her Kürdistanlı, köprünün iki ucundaki iki ayrı bayrağın varlığıyla yüzleşmiş ve bunun propagandasını yapmıştır.
Güney’de federal Kürdistan devletinin kurulması ve bir devlette var olan; devlet başkanı, meclis, hükümet, bayrak, ordu (Peşmerge), polis gibi belli başlı kurumların kurulması.
Dış devletlerin peş peşe Güney Kürdistan Federal devletinde temsilcilik, konsolosluk vb. kurumlar açmaları ama özellikle de Türk devletini Kürdistan Bölgesel yönetimini resmen tanıyan adımlar atması. Tüm bunlar, Türk ulusal TV kanal ile basınının hemen hemen her gün her saatindeki haber sunumunda, Kürt/Kürdistan kavramlarını kullanması…. Kuzey’de ulusal bilincin kitleler içerisinde yayılmasında olumlu etkileri oldu. Kürdistan bir yana Kürt kelimesi için bile insanların cezaevlerinde yattığı gerçeği zihinlerde taze dururken; Türk televizyon, radyo ve gazetelerinin Kürdistan kelimesini kullanması, yazması etkili olmuştur.
Özgürlük bilincini az-çok almış Kürt kitlesi, “bak görüyorsunuz Kürtlerin de artık devletleri var” propagandasıyla kendine olan öz güveni güçlenmişken; ulusal bilincin zayıf olduğu Antep-Malatya-Elazığ-Kars gibi Kürt sınır illerindeki Kürt kitlesinin üzerinde ise, yavaş da olsa Kürtlük bilincinin oluşumuna katkıda bulunmuştur, bulunmaya devam etmektedir.
*Şengal’in işgali ise daha önce belirttiğimiz gibi, bir musibet bin nasihatten iyi olması misali etkilerini sürdürdü. Êzidi Kürt halkına yapılan zulüm, özellikle de kadına dönük sergilenen vahşet, her yerde nefretle kınandı ama özellikle Kuzey’de Kürt halkı üzerinde denilebilir ki infiale yol açtı ve bu 6-7 Ekim olaylarında da görüldü. Ayrıca IŞİD’e karşı Şengal, Mahmur gibi yerlerde HPG’nin Peşmerge ile dayanışmaya gitmesi bir başka açıdan Kürtlerin ulusal bilincinin gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Kısacası, Güney’deki gelişmeler, Kuzey kitlesinin uyanışını etkilemiştir ki geçmişte de benzer gelişmeler oldu. Daha doğrusu parçalardan birinin mücadelesi diğerini etkilemiştir daima.
*IŞİD’in Kobanê’yi kuşatarak işgale girişmesi, Kürdistan parçaları arasında ortaklaşan-örtüşen siyasi ve askeri mücadeleyle işgale karşı direnişin geliştirilmesi, yine Kuzey’de halkın ulusal bilinci üzerinde önemli etkide bulunmuş ve bu devam ediyor. Kobanê’de YPG’li militanların iki ayı geçen büyük direnişi, bu direnişin dünya ve bölgede yarattığı olumlu yankı, Peşmerge’nin de Kuzey üzerinden geçerek Kobanê direnişine bizzat katılarak dayanışmada bulunması, Kuzey’de asimilasyonun en ağır yaşandığı kentlerde bile olumlu etkisi olmuştur, olacaktır da. Kobanê direnişine katılmak için Kuzey üzerinden giden Peşmerge konvoyunun Silopi’den Suruç’a kadar kitlelerce Kürt bayrağıyla karşılanıp uğurlanması bunun tipik göstergesi oldu.
Denilebilir ki Kürdistan coğrafyasının önce Güney ve son yıllarda ise Batı Kürdistan üzerinden politik içerik kazanması, coğrafyanın hareketlenmesi sözünü ettiğimiz uyanışı tetiklemenin ana unsurunu oluşturur.
Gözlemlediğim, bizzat sorarak öğrendiğim şudur: Adıyaman, Malatya, Elazığ gibi derin asimilasyona uğramış ve dilleri başta olmak üzere kültürel soykırıma uğratılmış bu sınır illerinde bile, Kürt halkı sözünü ettiğim diğer parçalardaki gelişmelerden olumlu etkilenmiş, etkileniyor. Dün Kürt olduğunu kabul etmeyenlerden en azından bir kısmı bugün bu gelişmelerin de etkisiyle kısık sesle de olsa “bende Kürdüm” diyebilmektedir. Şener Şen’in Züğürt Ağa filmindeki gibi, başta (yani şimdilik) kısık sesle sahipleniyor ama yarın daha gür sesle ve kendine öz güvenle haykıracağı kesindir.
Sözünü ettiğimiz gelişmeler AKP’nin Kürdistan’daki tabanında da sınırlıda olsa dönüştürücü etkide bulunuyor. AKP’nin Kürt tabanında şimdilik, “Kürdüm ama bölücü değilim” şeklinde özetlenebilir!
Kürdistan partileri bu gelişmeyi dikkate alan siyaset taktiklerini geliştirmekle yükümlüdür.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.