KUTUPLAŞMA DERİNLEŞİYOR MU?
Erol Katırcıoğlu
03 Haziran 2014 Salı 08:51
Dün bir seyahatte olduğumdan tekrarlanan seçimlerin sonuçlarıyla ilgilenemedim. Akşam saatlerinde, özellikle Ağrı ve Norşin’de seçimlerin galibi BDP, Yalova’da ise CHP olduğunu öğrendim. Tabii seçimin görece çok küçük bir nüfusu kapsadığını düşünürsek, sonuçlarından genellemeler yapmak da pek isabetli olmaz diye düşünebiliriz. Ama yine de bu sonuçların hiçbir şey ifade etmediğini söylemek de bence doğru değil.
Nitekim, Tarhan Erdem de bu noktaya değinerek bir genellemede bulunmuş, “Ak parti karşıtları kendi inisiyatifleriyle CHP’de birleşme düşüncesini fiiliyata koymuşlardır, bu veriyi Ak parti bütün ülke için bir uyarı olarak değerlendirmelidir” diyerek yorumlamıştır.
Elimde sayısal veriler olmadığı halde ben bu yorumun BDP için de geçerli olduğunu düşünüyorum. Yani farklı siyasi tercihleri olsa da Kürt seçmenlerin de, tekrarlanan bu seçimlerde, BDP’ye yöneldiklerini söylememiz mümkündür diye düşünüyorum.
Altını çizmekte yarar vardır ki bu seçimlerin 30 Mart’taki seçimlerden önemli bir farkı vardı. Bu fark, bu seçimlerin aynı bölgelerde ikinci kez yapılmış olması, ilk yapılanların sonuçları bilinerek yapılmış olmasıyla ilgili. Yani önceki gün bu bölgelerde ikinci kez sandığa gidenler, 30 Mart seçim sonuçlarını bilerek sandığa gittiler. Dolayısıyla yerel seçimler de olsa ülkenin genel siyasi yapılanması ile ilgili gözlemlere sahip olarak tercihlerini belirlediler. Bir tür iki kademeli seçimmiş gibi.
İkinci kez seçme şansı verilmiş seçmenlerin bu ikinci seçimde ilk tercihlerine değil de ikinci tercihlerine oy vermiş olmalarını, ya da birinci seçimde hiç oy vermemiş oldukları halde bu seçimlerde oy vermiş olmalarını nasıl açıklamalıyız?
Doğrusu bu konularla uğraşanlar, önümüzdeki günlerde daha ayrıntılı sonuçlara bakarak yorumlar yapacaklardır kuşkusuz. Ama, şimdilik de olsa benim kanaatim, bu sonuçları, ülkedeki kutuplaşma sürecinin daha da hızlandığına dair bir işaret olarak okumak gerektiği yönünde. AKP’nin ve onun lideri Erdoğan’ın ülkenin siyasi alanında yarattığı kutuplaştırıcı türbülans, bir yandan kendi tabanını konsolide ederken, diğer yandan da diğer siyasi partilerin (ya da kimliklerin) de kendi tabanları ya da potansiyel çevreleri üzerinde bir konsolidasyon etkisi yaratıyor. Bu durumu da ülkedeki kutuplaşmanın derinleşmesi olarak okumak gerektiğini düşünüyorum.
İşin ilginci, AKP çevrelerinden gelen seslerden öğreniyoruz ki “başkanlık sistemi” bu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin doğal bir uzantısı olarak onların gündeminde. Yani Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın seçilmesi sonrasında yapılacak milletvekili seçimlerinde anayasa değiştirme çoğunluğunu elde edip başkanlık sitemine geçmek... Bu seçenek artık bir olasılık olarak değil, benimsenmiş bir yol olarak konuşuluyor.
Hemen her seçimde kimlikleri etrafında kutuplaşan bir toplumda başkanlık sistemi ne anlama gelecektir dersiniz? Doğrusu açıktır ki başkanlık sistemi bizde siyasi gücün daha da temerküz etmesi, yani yoğunlaşması anlamına gelecektir ki bu da toplumsal kutuplaşmayı daha da derinleştiren bir unsur olarak çalışacaktır.
Bizim toplumsal dokumuz tek tek bireylerden oluşan bir doku olmadığı gibi, siyasi tercihleri de tek tek bireylerin kendi kişisel çıkarları üzerinden oluşan tercihler değil. O nedenle de aidiyetlerin, yani kimliklerin etkin olduğu toplumsal dokularda kimlikler üzerine kurgulanan siyasetler de çatışma üreten siyasetlerdir. Bunu biliyor ve uzun zamandan beridir de bunu yaşıyoruz. Her ne kadar bu siyasete rağmen ülkede bir iç çatışma yaşanmıyorsa da bir iç çatışmaya zaman zaman yaklaştığımızın örnekleri de hiç yok değil.
Kısacası, bu, sınırlı da olsa yeniden seçim yapılan bölgelerdeki seçmen davranışının ülkedeki siyasi kutuplaşmanın hala iş başında olduğuna ve hatta daha da hızlandığına dair işaretler olarak okumak gerekiyor. Tabii bu kutuplaşmanın en çok zarar göreni sol ve demokrat kesimler olacağını da unutmadan...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.