21 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara13°C
  • İzmir18°C
  • Berlin1°C

KÜRTLER'LE NEŞELİ GÜNLER

Özlem Albayrak

04 Nisan 2014 Cuma 10:58

Seçimin kazananları ve kaybedenleri başlıklı pek çok değerlendirme yapıldı şimdiye dek. En büyük kazananın AK Parti ve BDP, en büyük kaybedenin de meğer yıllardır pusuya yatmış beklermiş olduğu anlaşılan, 3 aydır da kaset komplo Allah ne verdiyse girişen dindar görünümlü siyaset dizaynırları olduğu, CHP ve MHP'nin ise hükümetin dezavantajlı şartlarda katıldığı bu bu yarışta bile gözle görülür bir başarı gösteremedikleri için kayıp hanesini büyüttükleri söylendi ki, doğru. Özelde, CHP seçmeninin, AK Parti'nin dezavantajını işlevsel bir şekilde siyaset diline kanalize etmek yerine, cemaatin pusu diline ortak olan CHP tavanından daha ilkeli davrandığı yorumları da yapıldı ki, sanırım bu da doğru.

Ama bendeniz asıl Güneydoğu'nun ne olacağını merak ediyordum. Zira, bir bölgenin siyasi eğilimini ölçmek için genel seçimlere değil, lokal seçim sonuçlarına bakılır. 30 Mart seçimleri, 'Kürtlerin oylarının söylendiği gibi sadece kimlik siyasetiyle belirlendiği, o bölgeye ne tür yatırımlar yaparsanız yapın, belediyeleri yine de BDP adaylarının alacağı' ezberinin testi olacağı kadar, 2009'dan bu yana iyice somutlaşmış ve ete kemiğe bürünmeye başlamış Barış Süreci'ne Kürtlerin iltifat edip etmeyeceğinin testi olacaktı. Oldu da.

Elbette yerel seçimlerde lokal şartlar, doğru adayların belirlenmesi, bu adayların halk tarafından benimsenmesi son derece önemli, sözgelimi BDP'nin Diyarbakır, Hakkari ve Van'ı oy kaybederek kazanması, aday stratejisinin başarısızlığına bağlanıyor. Van'daki durum görece açık aslında. Van depreminden sonra bir yıl içinde şehri neredeyse yeniden kuran hükümet şehri alamadı ama yüzde 39'dan yüzde 44'e çıkardı. BDP'nin oy oranı ise yüzde 2 düştü. Öte yandan Osman Baydemir'i Diyarbakır'dan Urfa'ya kaydıran BDP, Urfa'da oylarını 20 puan arttırmasına rağmen, şehri Celalettin Güvenç'i aday gösteren AK Parti aldı. BDP Diyarbakır'ı aldı elbette ama Gültan Kışanak gibi güçlü bir figure rağmen küçük de olsa oy kaybetti. Şırnaklı siyasetçinin Hakkari'den aday gösterilmesi sözgelimi, şehir'de BDP'nin oyunu 80'den 66'ya düşürdü, bu düşüş AKP'ye yüzde 11'lik bir yükseliş olarak yansıdı.

Aynı şekilde herkes bilir ki, Van BDP'nindir, ama şehre yapılan yatırım AK Parti'nin oylarını 5 puan birden yükseltti.

Bu neyi kanıtlıyor? Şunu: Demek ki 'Güneydoğu'ya ne kadar hizmet götürürseniz götürün, eski devlet ezberinden ne kadar vazgeçerseniz geçin, Kürtlere siyasal haklarını iade edin ya da etmeyin, onlardan oy alamazsınız sonunda Kürtler gider BDP'ye oy verir, o bölgede geçerli tek siyaset etnisitedir' düşüncesi bir ezbermiş. Zira AK Parti Güneydoğu'da BDP'yle ciddi rekabet ediyor, adayların özellikleri bu iki partiye kazandırıyor ya da kaybettiriyor, sandıktan sürprizler çıkabiliyor, 2009'la kıyaslandığında ise dalgalanmalar olduğu görülüyor.

Bu çok önemli, çünkü Güneydoğu'da seçimlerde gerçek bir rekabetin mümkün olabilmesi, düşük oranda bile olsa inişler ve çıkışların olması, Kürtlerin kimlik dışında başka belirleyenlerinin de olmaya başladığının, siyasi yönelim açısından kriter yelpazesinin genişlediğinin resmidir. Çünkü etnik kimliklerle yürütülen siyaset ayrıştırıcı ve çatışmacıdır, kendisini 'etnik öteki'ne gore konumlandırdığı için kaçınılmaz olarak oylar bloktur, değişmez, hiçbir seçimde hiçbir sürpriz görülmez.

Bu yüzden Güneydoğu'daki siyasi dalgalanmalar harikadır ve 'normalleşme'nin sağlanmaya başladığının, bir bakıma barış sürecinin Türklere iyi geldiği gibi, Kürtler'in de onayını aldığının kanıtıdır. Bu elbette kolay olmadı, önce kendini bütün azınlıklara, ayrıksı kimliklere karşı konumlandıran ulusal kimliğin mahiyetinin değişmesi gerekti.

Ama oldu işte, oluyor. Çünkü insanlar aslında pek çok kimliği aynı anda taşır. Sadece Kürt ya da Türk olmanız değil, kadın olmanız, bir şirketin çalışanı olmanız, baba-anne olmanız, birinin çocuğu olmanız, bir köy derneğinin üyesi olmanız, Atatürkçü olmanız, Osmanlıcı olmanız, TC vatandaşı olmanız vesair de kimliğinizin bileşenleridir, kimliklerin çoğulluğu ve bu çoğulluklar arasında herhangi birinin geçiş üstünlüğünün olmaması, bireyi daha hoşgörülü kılar, tek bir kimliğin bayraktarlığı ise çatışmayı körükler.

Önümüzdeki fotoğraf çok neşeli yani. Hayırlı olsun.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.