KÜRTLERE BORCUMUZ, KENDİMİZE SAYGIMIZ
Nuray Mert
18 Aralık 2015 Cuma 10:23
Savaş naraları, “ezdik, bitirdik” çığlıkları insanlığın ölüm ilanlarıdır, başka bir şey değil. Sevgili Rakel’in, sevgilisini katleden genç katili değil, “bir bebekten bir katil yaratan karanlığı” lanetlemesi büyük bir insanlık çığlığı idi, o nedenle bu çığlık hâlâ kulaklarımızda. O çığlık öfkenin bayağılığına karşı, insanlığın asaletini kalbimize nakşetti. O nedenledir ki, Rakel’in titrek ve fakat haşmetli sesini ne zaman hatırlasak gözlerimiz yaşarıyor.
Ülkemizin bir yanında savaş yaşanırken, keşke en azından yüksek sesle feryat edebilseydik. O feryat, savaş naralarını, gaddar çığlıkları bastırabilseydi. Unutmayalım, barış umudunun tek teminatı insanlığın galabe gelmesidir, uluslararası çözüm süreci uzmanları ile röportajlar, kuru siyasi analizler şu noktada, artık derde derman değil. “Ülkeyi kurtarmak” adına insanlığımızdan vazgeçeceğimize, insanlığımızdan vazgeçmemekte ısrar etseydik, ülke zaten kurtulurdu belalardan.
Peki ruhlarımız?
Sahi, nedir bu başımıza gelenler? Tüm bunlar, Kürt şehirlerini hendek açarak teslim almaya, özyönetim kurmaya karar veren örgütün eseri mi? “Öfkeleri kontrolden çıktığı söylenen birtakım gençler” mi tüm bu olanların sorumlusu? “Bu çıkar yol değil, kıymayın kendinize de, başkalarına da” dedik, diyoruz. Hepsi bu mu? “Haklı olan biziz, akıllı, mantıklı, meşru olan biziz, suçlu olan onlar” öyle mi? Hepsi bu mu? Yok mu başka sorumlu? Sıkıyorsa, başka sorumlular arayın, başka sorular sorun veya “haklı haksız bir yana, ruhumuz daha fazlasını kaldırmıyor” diye sadece olanlara isyan edin, biliyoruz ki hemen suçlular sınıfına yazacaklar. O nedenle mi bunca sessizlik? Peki, ruhlarımız ne olacak? Bir savaşa seyirci mi kalacağız, PKK eleştirileri ile durumu geçiştirmek mümkün mü? Devlete, mevcut iktidara, savaş naraları atanlara söyleyecek hiçbir sözümüz yok mu? Ya PKK, ya devlet mi? İnsanız, başımıza geleceklerden korkarız; fazladan tuzumuz kuru, ıslanmasını istemeyiz; devlet güçlü biz zayıfız. Ama hepsi bu mu, olabilir mi?
Ölü gibi yaşamak
“Yeteeer, operasyon değil, müzakere; savaş değil, barış istiyoruz” diye haykıramadıktan, “gereği ne ise yapın, madem o kadar kudretlisiniz, bu işin ölmek/öldürmek dışında bir çıkış yolunu bulun!” diye bağıramadıktan sonra, kendimizi hâlâ insan yerine koyup yaşamaya devam etmek mümkün mü? Doğrusu benim için değil! Ben de korkuyorum, başıma bela almak istemiyorum, ama en büyük korkum insanlığımı yitirmek, en büyük endişem korkulara esir olup ölü gibi yaşamaya razı olmak! Artık eşik burası. Ya insanlığımızdan vazgeçirecekler, ölü gibi yaşamaya razı edecekler ya da barış için ses vermekten çekinmeyeceğiz, açık konuşmayı göze alacağız. Tarihte kolay seçimler ile yola devam etmenin mümkün olmadığı zamanlar vardır, işte öylesi bir zamanda, öyle bir yerdeyiz, gerçek bu ve gerçeklerden ilelebet kaçamayız. Tam da Kürtlere borcumuz ile kendimize saygımızın kesiştiği yerdeyiz.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.