21 Kasım 2024
  • İstanbul9°C
  • Diyarbakır13°C
  • Ankara14°C
  • İzmir20°C
  • Berlin3°C

KÜRTLER VE ZAFER

Hasan Bülent Kahraman

11 Temmuz 2014 Cuma 08:08

Tarihlerinde birçok şeyi ilk kez yaşıyor Türkiye Kürtleri. Sayıp dökmenin alemi yok ama bir tanesi hepsinden önemli: Selahattin Demirtaş'ın CB adaylığı. Bu, bugüne kadar Türkiye Kürtleri hakkında öne sürülmüş birçok görüşü alt üst ediyor.

Daha önceki dönemlerde, toplumun belli kesimleri, daha doğrusu egemen devlet Kürt halkının taleplerini dinledikçe, onların da milletvekili, bakan, hatta, asılları itibariyle Cumhurbaşkanı bile olduklarını öne sürüyor, isimler veriyordu.

Doğrudur, o insanlar belirtilen makamlara gelmişlerdir. Fakat, oraya birer Kürt olarak gelmediler. Kürtlüklerini saklayarak ve hakim Türk etnisitesinin içinde kendilerini eriterek oralarda bulundular. Bunu yapabilenler erişebildi o makamlara. Kürdüm veya Kürt asıllıyım diyenler ise yargılandı ve hapsedildi.

***

Bugün, Demirtaş, adaylığını Kürt kimliğiyle açıklıyor. Bir manada Kürt olduğu için aday oluyor. Diğer kesimlerden de oy bekliyor ama öncelikle Kürt kesiminin adayı olduğunu belirtiyor. Hatta bu seçimi, kazanamayacağı ortadayken, bir tür 'Kürt nüfus sayımına' dönüştürmek istiyor seçimi.

Gene bazı kesimler Demirtaş'ın adaylığını bir tür bölünme olarak gösteriyor. Tam tersine onun adaylığı Türkiye'de birleşmenin önünü açmış, birleşmeyi somutlaştırmıştır. Çünkü, Demirtaş, temel anayasal değerleri kabul ederek ama kimliğini saklamaya ihtiyaç hissetmeyerek bu yarışa girmiştir. Şimdi parlamentoda devam eden Çözüm Süreci çalışmaları da esasen bu anlayışın yerleştirilmesi çabasından başka bir şey değildir.

Bütün bunlar yeni bir dönemin başladığını gösteriyor. Yeni dönem daha çoğulcu bir yapı içinde olmak, gerçek anlamda bir anayasal yurttaşlık demektir. Gerçekten de bu işin belkemiğini bu kavram, anayasal yurttaşlık kavramı, meydana getiriyor.

Bu, kimsenin hakim kimlik altında ezilmediği herkesin kendi dilediği kimlikle var olduğu bir sistemdir. Gene bu sistemin belkemiğini insanların özgür iradesiyle yönetime katılmaları meydana getirir. Yönetime katılmak derken mutlaka devlet yönetimini anlamamak gerekiyor. Yönetim son kertede toplumsal örgütlenmedir. Toplum ve ona bağlı olarak devlet örgütlenmesi ancak eşitlik çerçevesindeyse anlam taşır. Yani, son zamanların gözde tabiriyle söylersem, kimsenin kimseyi ötekileştirmediği bir düzlemden söz ediyoruz.

***

Türkiye bu noktaya adım adım geliyor. Henüz gelmiş sayılmaz. Fakat büyük bir ilerleme sağladığından kuşku yok. Cumhuriyet de gerçek anlamını bundan sonra bulacak. Tek tip, tek kimlikli, tek kültürlü bir toplum yerine çoğulcu, çok kültürlü, çok kimlikli bir toplum çıkacak. Bu toplumun bugünkü merkezi yönetim dışındaki modelleri tanıması da söz konusu olacaktır. Önce tartışacak, sonra uzlaşacak, sonra tanıyacaktır.

Bu bakımdan Demirtaş'ın adaylığı önemlidir. Siyaset bayrak göstermektir. Demirtaş kazanmayacaktır ama o bayrağı gösteriyor. Türkiye'de Kürtler en fazla ezilmiş kesimdir. Gene de bu kesim, ister dini nedenlerle ister başka nedenlerle olsun, yaşadıkları bütün sıkıntılara rağmen vakarlarını bozmadıkları gibi toplumsal uzlaşmayı sarsan bir tutum içine de girmediler. 'Toplumsal bütünlüğü' hiç bozmadılar. Demirtaş'ın adaylığı içinde öne sürdüğü görüşler de bu doğrultudadır. O bakımdan da Bahçeli'nin sözleri hala eski bir manasızlığı ifade etmesi bakımından hazindir.

Bu bir zafer değil mi Kürtler için?..

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.