23 Kasım 2024
  • İstanbul19°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara11°C
  • İzmir19°C
  • Berlin2°C

KÜRTLER VE ORTADOĞU...

Ali Bayramoğlu

26 Temmuz 2013 Cuma 08:41

Ortadoğu'daki yeni dengeler, dün de söyledik, Kürt meselesinin yeni bir bakışa ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Nitekim PKK'nın dahi bugünkü yapısı ve eylemleriyle eski PKK yapı ve eylemlerinin aynı olmadığı ortada.

Türkiye'nin Kürt meselesi gitgide bir Ortadoğu sorunu oluyor. Ortadoğu'daki Kürtlerin meseleleri de Türkiye'nin Kürt hareketini de kapsayacak şekilde uluslararası bir hüviyet kazanıyor.

Nasıl?

ABD'nin Irak işgalinin en önemli sonuçlarından birisi, hem sosyolojik hem siyasi anlamda 'uluslararası bir Kürt alanı'nı ortaya çıkarması oldu. Bu alan Suriye'deki farklı etnik ve politik enerjilerin açığa çıkmasıyla, Suriye iç savaşının Kürtleri ayrıştıran bir hat izlemesiyle derinleşti.

Bugün bu alanda 'iki çekim merkezi' var.

Dün de altını çizdik, ilki, farklı Kürt siyasi grupları arasındaki temastır ve ortaklık arayışıdır. Kürtler farklı ülkelerde farklı güçlerin çekim alanına girerek diğer Kürt gruplarıyla karşı karşıya gelmek yerine adım adım birbirlerini kollar, destekler bir istikamette yol alıyorlar.

Bu durum dikkate alınmayı gerektiren bir unsura, bir doğuma işaret ediyor.

İkinci çekim merkezi, şüphe yok ki, Kuzey Irak'tır, Erbil'dir. Irak Özerk Kürdistan bölgesi zaman içinde sadece Irak Kürtleri için değil, Türkiye, Suriye, İran Kürtleri için de bir 'çekim merkezi' oldu. Kürtler bu çerçevede de 'ulus'a dair bir alan oluşturma, kurumlaştırma ve siyasi özgüven öyküsü yaşıyorlar. Bu süreç semboller üretiyor, yeni dayanışma biçimleri ortaya çıkarıyor, Kürt grupları arasındaki rekabete yeni kurallar koyuyor.

Kürt gruplarının birbirlerini sahiplenme, Kürt alanının sınırlarını çizme ve koruma eğiliminin ileriye yönelik stratejik bir tutum haline gelmesinde Kuzey Irak öyküsünün önemli bir payı bulunuyor.

Bu çerçevede PKK'nın uluslararası nitelik kazanan bir hareketin parçası olmaya başladığı, ayrıca Ortadoğu'ya ilişkin kaos ve değişim sürecinde kendi başına bir Ortadoğu aktörü hüviyetine büründüğü de ortadadır.

Şimdi mesele Ortadoğu'da Kürt hareketlerinin nasıl yol alacağı, Kürtlerin ortak öyküsünün nasıl bir güzergah izleyeceğidir.

Söylüyoruz: Kürtlerin önünde iki seçenek var.

İlk seçenek yaşadıkları ülkelerde o ülkenin demokrasisinin oluşmasına ya da derinleşmesine katkıda bulunarak, kendi yönetme imkanlarını siyasi olarak üreterek, o ülkeyle demokratik entegrasyona yönelmeleridir.

Irak'ın farklı bir çerçeveye oturduğunu dikkate alacak olursak, böyle bir modelin kurucusu şu aşamada sadece Türkiye ve Türkiye'nin Kürtleri olabilir. Ve bu model Kürt siyasi alanını çoğulculaştırır, çekim merkezlerini çoğaltır ve bölgenin kaderine ciddi oranda katkıda bulunabilir.

Kürtlerin ikinci seçenekleri demokratikleşme ve özerklik gibi durumları araçsallaştırarak, özellikle çatışma üzerinden kendi bağımsız alanlarını oluşturmadır. Zor, kanlı, iç ve dışta çatışmalı, otoriter bir bağımsızlık hali arayış...

Güzergahı şekillendirecek, seçimi yapacak olan sadece Kürtler değil, aynı zamanda bölge ülkeleridir.

Söyledik, tekrarlayalım, bu açıdan en önemli ve tayin edici gücün Türkiye olduğuna şüphe yoktur.

Arap Baharı çerçevesinde İslam ve siyaset ilişkisinde Sünni merkezli olmakla birlikte daha çoğulcu bir modelin arkasında duran, bu açıdan riskler alan, aktif bir politika izleyen Türkiye, bunun benzeri bir eforu Kürt meselesi açısından da yapmak zorundadır.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.