22 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara14°C
  • İzmir19°C
  • Berlin3°C

KÜRTLER VE DIŞ MİHRAKLAR

Amberin Zaman

09 Eylül 2011 Cuma 20:03

Dün Nuray Mert, Milliyet Gazetesi'ndeki köşesinde fevkalade önemli bir hususa dikkat çekti. Son günlerde Kürt meselesinin İsrail kriziyle ilişkilendirildiği ve Türkiye'nin en can alıcı sorununun "dış mihraklar" tarafından tayin edildiği algısının yeniden pompalandığının altını çizdi. Oysa Mert'in ifade ettiği gibi esas mesele "içeride", "dışarıda değil" ve dolayısıyla ilk evvela "içeride" demokratik yollarla çözülmesi gerekiyor.

Her ne kadar benim de sıkça kullandığım "Suriye'nin, İran'ın PKK kartları" mealindeki ifadelerin konuyu özünden saptırdığını vurgulasa da Mert yine de "bölgesel çatışmaları tırmandırma sürecinde, PKK'nın yeni ittifak ilişkileri kurmaya girişmesinin" söz konusu olabileceğini teslim ediyor.

Ne yazık ki Kürtlerin tarihi bu tür talihsiz ittifaklara dolu. Zira sayıları 30 milyonu aşan Kürtler yayıldıkları tüm coğrafyada (buna eski Sovyetler Birliği de dahil) her daim en acımasız yöntemlerle asimile hatta yok edilmeye çalışılmışlar. Sinmek yerine başkaldırınca Kürtler hızla "sorun" haline gelmişler. Bu sorunu demokratik yöntemlerle çözmek yerine Kürtleri sindirmeye gayret edenler yıllardır Kürtleri birbirlerine ve komşu devletlere karşı kullanmışlar. (İran'ın Irak'a karşı KDP'ye verdiği destek, KDP'nin PKK'ya karşı Türkiye'yle birlikte savaşması, Suriye'nin PKK hamiliği ve liste uzayıp gidiyor... ) Bölge dışı aktörlerin de zaman zaman bu kirli oyunlarda yer aldığı ayrı bir gerçek.

Ancak Kürtler arasında anayasal bir statü kazanmış olan yegâne Kürt grubu, Iraklı Kürtler uzun zamandır tüm baskılara rağmen başta PKK olmak üzere diğer Kürt gruplarına karşı savaşmayı artık reddediyorlar. PKK'nın artan saldırıları ve Türkiye ile İran'ın sınırötesi operasyonları arasında sıkışan Irak Kürt yönetimi, muhalefet ve bölge halkının gittikçe yoğunlaşan tepkileriyle karşılaşıyor.

Ve bu durumdan birincil olarak Türkiye ile İran'ı değil, PKK ve İran'la savaşan kolu PJAK'ı sorumlu tutuyor. "Bölgemizden çekip gidin artık" diyorlar. Operasyonların durması için çabalayan Irak Kürt yönetiminin önde gelen isimlerinden Neçirvan Barzani geçtiğimiz günlerde Tahran'a gitmişti. Yakın tarihte Türkiye'ye gelmesi de söz konusu olabilir. Ancak Barzani'nin gelme ihtimali BDP çevrelerinde barıştan ziyade yeni askeri operasyonlar için işbirliği olarak yorumlanıyor. "PKK'yı iyice dövüp sonra Abdullah Öcalan'ı yeniden devreye sokarak bir anlaşmaya zorlayacaklar" teorisi bu çevrelerde oldukça yaygın.

Olası görüşmelerin niteliği gizemini korurken net olan gerçek şu ki, Kürt sorununu salt askeri tedbirlerle çözmeye kalkmak sorunu sadece derinleştirir. Halı sahada top oynayan savunmasız polisleri öldürmek Kürtlerin taleplerine nasıl hizmet ediyor anlamak mümkün değil. PKK saldırılarının önemli bölümü Türkiye sınırları içerisinde gerçekleşirken Kandil'i sürekli bombalamanın nasıl bir faydası olduğunu da.

Kaldı ki Türk uçaklarının, aralarında iki bebek olmak üzere Iraklı Kürt yedi sivili öldürdüğü iddiaları henüz bertaraf edilmiş değil. Eğer hava operasyonları devam ederse bu tür kazaların veya en azından iddiaların olma riski yükselecektir. Görüştüğüm Iraklı Kürt yetkililer, isimlerini vermemek kaydıyla hâlâ Türk jetlerinden yanlışlıkla atılmış bomba olduğunu iddia ediyorlar. (Ölenlerin yakınlarıyla görüşen New York merkezli İnsan Hakları İzleme Kuruluşu "Human Rights Watch" da 2 Eylül tarihli raporunda benzer ifadelere yer verirken kesin yargıya varmanın mümkün olmadığını da vurguladı.)

Oysa Genelkurmay da, Dışişleri de iddiaları kesin bir dille yalanlamıştı. Dışişleri en son TSK'nın olay mahallinde kendi çektiği görüntülere dayanarak Roj TV'nin yayınladığı görüntülerin karalama propagandası olduğunu açıkladı. Mesele tam kapanmaya yüz tutarken dün PKK'ya yakın Özgür Politika Gazetesi'nin KDP'li yetkililere dayandırdığı bir haber ortalığı karıştırdı. Habere göre Türkiye'den giden bir heyet, ölenlerin ailesine tazminat teklifinde bulunmuş.

Dışişleri yetkilileri ise böyle bir heyetten bilgileri olmadığını söylüyorlar. Bu kara bulutun bir an evvel dağılması için Türk parlamenterlerin de içinde yer alacağı bağımsız bir araştırma komisyonu kurulmalı. Zira fotoğraflarla (Roj TV'ninkiler dahil) savuşturulamayacak kadar vahim iddialar söz konusu.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.