17 Mayıs 2024
  • İstanbul14°C
  • Diyarbakır16°C
  • Ankara12°C
  • İzmir19°C
  • Berlin20°C

KÜRTLER VE DEMOKRASİ

Fehim Işık

10 Eylül 2014 Çarşamba 20:20

Kürdistan’da PKK’ye yakın PÇDK (Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi), Rojava’da ise PDK’ye yakın PDK-S (Kürdistanı Demokrat Partisi- Suriye) rahat örgütlenemiyor, çalışmalarını özgür bir biçimde sürdüremiyor. Zaman zaman bu partilerin üye ve yöneticileri gözaltına alınıp tutuklanabiliyor.

Rojava’da yeni bir yönetim tesis edildikten sonra siyasi partilerin kuruluş ve çalışmalarını düzenleyen bir yasa kabul edildi. PDK-S, reddettiği kanton yönetimlerinin kabulü şeklinde algılanacağı için bu yasaya uymayı kabul etmedi, çalışmalarını fiili olarak sürdürdü. Rojava asayişi de bu nedenle PDK-S’nin bazı bürolarının tabelasını indirdi.

Güney Kürdistan’da PÇDK’ye dönük yaklaşımlar ile Rojava’da PDK-S’ye dönük yaklaşımların eş zamanlı olduğunu görünce, sorunun hukuki olmaktan çok siyasi olduğu kendini açıkça gösteriyor.

Bu partilerden her birinin engellenmesine, yöneticilerinin gözaltına alınıp tutuklanmasına dönük üretilen başka gerekçeler de var. Bu gerekçelerin haklılığını veya haksızlığını tartışmıyoruz. Bir parti yöneticisi, üyesi suç işlemez diye bir kural yok. Pekâlâ, partilerin yöneticileri suç işlediklerinde gözaltına alınabilir, tutuklanabilirler. Ama burada devreye giren hukuk olur. Bağımsız yargı, bunun için vardır.

Sorun bir tek Güney Kürdistan veya Rojava’da değil.

Kuzey Kürdistan’da da Kürt siyasal gruplarının iç işleyişlerinden, gruplar arası ilişkilerden, bu grupların üye, yönetici ve yandaşlarının davranışlarından örnek olarak verebileceğimiz onlarca benzer durum var. Şiddetin hâlâ en önemli siyasal araç olduğu coğrafyamızda, ne yazık ki kuralları belirleyen çoğu kez evrensel hukuk ve demokrasi değil, güç olabiliyor.

Gelişmiş demokrasilerde şiddete başvurmadığı müddetçe her birey, kurum, örgüt, parti, basın-yayın organı yanlış da olsa başkalarını en sert biçimde eleştirme hakkını kendinde görür ve bunu yaptığı için başına herhangi olumsuz bir şey gelmez. Oysa Ortadoğu’da, her gün onlarca insanın yaşamını yitirdiği bir coğrafyada ‘rakibi’ eleştirmek öyle sanıldığı gibi kolay değil.

Demokrasi ve hukukun egemen olduğu coğrafyalarda yanlış yapanın dersini halk veriyor. Coğrafyamızda ise henüz halkın ders verebilecek noktada olmadığına inandıklarından olsa gerek, siyasal yapılarımız birbirlerine ders vermeyi sürdürüyor.

Genel geçer kuralı bir kez daha hatırlatıp yazıyı bitirelim.

Bilim, sadece doğruları savunma hakkını vermez insanlara. Bilimin yol göstericiliğini esas alanlar kendine öz güveni olanlardır ve bunlar, başkalarının yanlış yapma hakkını da savunurlar.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.