KÜRTLER: UMUT...
Ali Bayramoğlu
06 Haziran 2014 Cuma 09:09
Çözüm süreciyle ilgili Diyarbakır'da bugün yapılacak Çalıştay'a basın dikkat kesildi.
Bunun tek nedeni var: Umut.
Kürt sorununda sağdan soldan yükselmeye başlayan gerginlikler karşısında, barış sürecinin yeni girdilerle ivme kazanması beklentisi ve umudu.
Türkiye alışık olduğu üzere, bir süredir seri bunalımlar yaşıyor.
17 Aralık baskını ve sonrası, gerginlik ve seçim gürültüsü içinde 2014 Nevroz'u, Öcalan'ın Diyarbakır'daki meydanda 1 milyon kişi önünde okunan ikinci mektubu bile yeteri kadar tartışılmadı, yerini bulamadı.
Ancak umudun ilk işareti o günlerde geldi.
Barış sürecinde girilmesi beklenen yeni safhanın hazırlıklarının seçim öncesi yapıldığını kestirmek gerçekten de pek zor değil.
İlkinde olduğu gibi Öcalan'ın ikinci Nevroz mektubunun da doğrudan Başbakan'ın onayını aldıktan sonra okunabildiği açık.
Açık: Bu tür mektuplar bir tür mutabakat metni işlevi görüyorlar.
Barış sürecine inanç, AK Parti'ye ve istikrara destek, müzakere talebi bu mektubun üç esasını oluşturuyordu. Ayrıca BDP'liler Öcalan'la yaptıkları görüşmelere istinaden seçimlerden sonra yeni adımların atılacağını, yeni görüşmelerin başlayacağını ifade ettiğini söylüyorlardı.
Sanırız bunların zamanı geldi ya da yaklaşıyor.
Görüşmeler, Kürt hareketi açısından olmazsa olmaz koşul ve alan haline gelen Rojava, hükümetin atmayı planladığı adımlar gibi konular masa üzerinde duruyor.
Elbet esas olan Kürt sorununun çözüm istikametinde, demokratik bir entegrasyon projesi içinde yol alması.
Bunun yanında Kürt sorununun Türk demokrasisi açısından bir işlevi var.
Yeni safha arifesinde bunun altını da özellikle çizmek gerekiyor.
Ülke olarak biliyoruz ki, barış projesi ciddi ve istikrarlı biçimde harekete geçtiği an Türkiye tekrar demokratik iklimle temas imkanlarına kavuşur ve demokratik istikrar sürer.
Ancak aynı istikrar işlevi ve Türk siyaseti açısından da geçerli.
Bu açıdan önce şunu teslim etmek gerek:
Kürt siyasi hareketi barış sürecinin başladığı günden bu yana sistemi zorlayıcı değil, tersine destekleyici bir rol oynadı.
Ardından da şunu farketmek gerek:
Bu rol Kürt haraketini adım adım siyasal sistemin kurucu ve içkin bir parçası haline getiriyor, onu yeni bir aktörleşme sürecine tabi tutuyor.
Bu son derece önemli bir gelişmedir...
Kürt hareketinin Gezi olaylarında geride durup, hükümet karşıtı dalgada yer almaması, cemaatin saldırı ortamında, bu ortamı meşrulaştırmayarak istikrarı sağlayan bir unsur olması siyasi dengelere şu ana kadar önemli ve belirleyici katkıda bulunmuştur.
Öcalan'ın son Nevroz mesajı bu tavrı açık olarak göstermişti.
Demirtaş, Mart seçimlerinden hemen önce 'AKP karşıtı cephe, eğer 'cemaat-MHP-CHP' cephesiyse biz o cephede değiliz. Öcalan yaptığı Nevroz açıklamasıyla o cephede olmadığını deklare etmiş oldu' diyordu.
Kürt faktörü iç siyasi dengeler açısından önümüzdeki dönemde de ciddi bir rol oynamaya adaydır.
Kürt hareketi herşeyden önce cumhurbaşkanlığı seçimi için önemli bir oy oranını temsil ediyor.
En nihayet sokak istikrarı açısından Kürt hareketinin önemli bir gücü bulunuyor. Kürtler sokağa inmedikçe, sokak siyasetinin çapı ve sınırlarının ölçülü kalacağı açıktır.
Barış yolu tek istikamet olmalıdır.
Aksi halde yukarıdaki satırları tersten okumamız da gerekebilir.
İstikrar yerine tahrip gücü yüksek bir hareket, dalga ve işlev...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.