22 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır15°C
  • Ankara17°C
  • İzmir21°C
  • Berlin2°C

KÜRTLER SORUNLARINI TARTIŞIYOR (MU) (4)

Orhan Miroğlu

13 Nisan 2012 Cuma 07:50

– Silahlı mücadele bugün için gerekli midir? Negatif ve/veya pozitif argümanlarınızı bize açıklar mısınız?

Gerekli mi gereksiz mi tartışmasından ziyade, şiddet ve silahlı mücadele meselesine tarihsel şartlar içinde bakmak lazım. Etno-kültürel dinamikleri bastırılan bir halkın uygun siyasi şartlarda baskıya ve inkâra, şiddet temelinde cevap verdiği, tarihsel bir vaka. Kürtler bu cevabı Şeyh Sait’te, Ağrı’da filan verdiler. PKK son Kürt isyanıdır. Ama isyan ettiği devlete karşı “özerkliğini” koruyabilmiş bir isyan hareketi de değildir. İsyancılar tecrübesiz, ve herhangi bir tarihî mirastan yoksundular –sürekliliği olmuş bir tarihsel mirası kastediyorum– ama buna karşılık devletin tecrübesi çok fazlaydı. Devlet bence son Kürt isyanını daha başından Türk halkının ve dünyanın gözünde kriminalize etmeyi başardı.

Silahlı mücadelenin başladığı yıllarda, bir sosyal-siyasal karşılığı olduğunu biliyorum, o süreçleri yaşadım az çok, ama bu böyle diye, son isyan ve silahlı mücadele mutlaka gerekli miydi derseniz, hayır diyorum. Kürtler bu isyana zorlandılar. Ve bana kalırsa kazanan Kürt halkı değil, devlet oldu.

Kürdistan’da yeni bir gerilla mücadelesi sürdürülemez. Bunu Kandil’dekiler de zaman zaman ifade ediyor. Savaşı asıl olarak şehirlerde sürdüreceklerini söylüyorlar. Silvan saldırısından sonra “Devrimci Halk Savaşı” adıyla denenmedi değil. Sonuç: Kazan Vadisi’nde çok sayıda gerillanın hayatını kaybetmesi, ve şehirlerde öldürülen siviller, ağırlıklı olarak da Kürt kadınları.. Batman’da ve Siirt’te..

Bir etnik çatışmayı göze almadan, savaşı sürdürmek mümkün değil artık. Ve bunu göze alsanız bile, kaybedersiniz. Kürt nüfusun yarısından fazlası metropollerde yaşıyor. Tersine göçe Kürtler hiç arzulu değiller ve gerçeği söylemek gerekirse, Kürtlerin yüzü, Diyarbakır’da kurulacak demokratik özerklikten ziyade, İstanbul’a ve metropollere dönüktür. Geleceği, buralarda arıyor insanlar. Kimliğini siyasi haklarını da talep ediyor elbette. Ama bunun illaki şiddetle elde edilebileceğine dair inancı yok kimsenin.

Türkiye’de inkâr bitti. Yerine neyin konulacağı meselesi de silahın ve şiddetin değil, müzakere ve diyalogun meselesidir.
PKK teritoryal bir bölgede bağımsız bir devlet istemediğini söylüyor. Demokratik özerkliği de bütün Türkiye için istediğini ifade ediyor. Peki, hadi Diyarbakır’da bu statünüz olsun diye savaştınız, iyi de, Yozgat’taki adamın, demokratik özerklik içinde yaşaması için savaşmak niye sizin vazifeniz olsun?

Kürtler Türkiye’de demokratik özerklik olsun diye savaşmak zorunda mıdır?

Belli başlı Kürt partileri (KDP, YNK ve PKK) silahlı mücadele ve şiddet meselesini, bütün Kürt partileri ve gruplarının katılacağı bir ulusal konferans toplayıp, müzakere edebilirler. Böyle bir konferansta PKK, silahlı mücadeleye son verdiğini açıklarsa, Türkiye’de siyasetin de Kürtlerin de kaderi değişir.
Tarihin, geçmişine karşılık PKK’ye tanıdığı siyasi şansın buradan geçtiğine inanıyorum: Tek taraflı silah bırakmak ve meşru, demokratik mücadeleyi sonuna kadar kullanacağını açıklamak.. Silahı bir pazarlık ve güç alternatifi olarak devreden çıkarmak, “düşmanı” da buna (aynı şeye) mecbur etmek.

(Bu cevaba bir ek: BDP, son zamanlarda, “hakları, statüyü ve anayasayı benimle, silahsızlanmayı Öcalan’la konuşun” diyor. Silahsızlanma, “teknik” bir sorun ya da “dağın bilgisine vâkıf” olanların çözebileceği bir sorun değildir. Silahsızlanma ve silah kullanma, özünde siyasi bir sorundur ve siyasi sonuçlar yaratır; elinde silah tutanlar, bu gerçeğin farkındadır. Silaha sarılmaları ve bugün de ellerinde tutmaya devam etmeleri, silaha ve silahlı mücadeleye tarihsel bir merakın sonucu değildir. Sebep siyasidir ve siyasettir. Kendilerine siyasi herhangi bir “teklif” yapılmadan veya “silahı sizinle, siyaseti ve talepleri BDP’yle konuşuyoruz” denerek, konusu salt silahsızlanma olan bir müzakere-diyalog önerisine evet demeleri zor görünüyor. Silah bırakmaya, “teknik bir heyetle” değil, ancak siyasi bir zeminde ve “siyasi bir heyetle” müzakere ederek razı edilebilirler. Tersi, IRA’dan Güney Afrika’ya hiçbir dünya deneyiminde gerçekleşmiş değil.

Kamuoyunu yanıltmaya gerek yok. Türkiye’de bu siyasi zeminin temel aktörü BDP değil, Öcalan ve PKK’dir.

Öte yandan, silahlı mücadelenin, pozitif bir imkân sunmak bir yana, bugün için, demokratik süreci bloke etmekten başka bir işlevi yok.

PKK’nin 2004’den bu yana izlediği strateji, demokratik süreci bloke etmeye dayanıyordu.

Soralım öyleyse, ortada bu stratejiye ait bir başarı var mı, bu strateji, hedefine aldığı AK Parti hükümetini zayıflatabildi mi?

Kuşkusuz hayır. Anayasa referandumunda ve 2011 seçimlerinde ortaya çıkan sonuçlar, bu stratejinin, PKK’nin ve amacı hükümeti devirmek olan ulusalcı cephenin beklentilerinin tersine, başarılı olmadığını gösteriyor.

Bundan sonra başarılabilir mi?

Bence hayır.

Kürt silahlı mücadelesine ve “şike savaşına” rağmen, bugün nasıl ki askerî vesayet “esasta” sona erdiyse, Ergenekon, Balyoz ve şimdi de 12 Eylül davaları açılabildiyse, bu aşamadan sonra da, silahlı mücadeleye rağmen, Kürt sorunu demokratikleşme programları çerçevesinde “esas olarak” çözüm yoluna girer. Ve bir süre sonra, kimse muhataplık ve müzakere lafını bile ağzına almaz. PKK’nin başvuracağı meşru olmayan ve siyaset dışı yöntemler, onunla beraber hareket eden müttefiklerinin gücü, burada ve Ortadoğu’da, AK Parti’nin Kürt politikasını ve demokratik süreci “silahlı mücadele yoluyla bloke etmeye” yetmez, sadece epey baş ağrıtır.. Bu baş ağrısını Kürtlere ve Türklere yeniden yaşatmak PKK’ye hiçbir şey kazandırmaz. Çünkü her iki halk bugün artık bu türden baş ağrılarına neyin iyi geldiğini, çok iyi biliyor.

Türkiye’nin ortak tercihi, kimin tarafından kullanılırsa kullanılsın, silaha ve şiddete onay veren bir tercih olmaktan uzaktır artık.

Bu duruma, içinde bulunduğumuz yeni yüzyıl içinde, farklı toplumsal hafızaların silaha ve şiddet deneyimine karşı bir çeşit ortaklaşması da diyebilirsiniz.)

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.