22 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır15°C
  • Ankara17°C
  • İzmir21°C
  • Berlin2°C

‘KÜRTLER SORUNLARINI TARTIŞIYOR’ (MU)? (1)

Orhan Miroğlu

05 Nisan 2012 Perşembe 07:15

AGENDA-KURD adlı bir Kürt internet sitesi, bu başlık altında son derece önemli ve gerekli bir tartışma başlattı. Yılmaz Çamlıbel, Sıtkı Zilan, Faysal Dağlı ve Abdurrahman Önen gibi değerli Kürt aydınlarından görüş aldı. Kürt aydınlarına, legal-illegal tartışması, silahlı mücadele, lider kültü, ve “ulusal birlik” konusunda altı soru soruldu.

AGENDA-KURD’a verdiğim cevapları bugünden başlayarak paylaşmak istiyorum. Bu arada Diyarbakır eski Milletvekili Abdurrahman Kurt’un Taraf’ta yer alan söyleşisinde ifade edilen görüşlerin de tartışılması gerekir diye düşünüyorum. O söyleşiye geleceğim, ama okurlarımla bu altı soruya verdiğim cevabı paylaştıktan sonra... İşte ilk iki soru ve cevapları:

– Arkaplan Kürt illegal örgütlerinin Kürt legal siyasetindeki rolü nedir?

Kuşkusuz belirleyici bir rolleri var. Legal alan, mücadelenin tarih sahnesine çıktığı yıllardan başlayarak, hep engelli ve kapalı olduğu için, illegalite faaliyetleri, siyasi hayat içinde her zaman güven duyulan ve itibar edilen bir faaliyet oldu. DDKO’nun 70’li yıllarda kurulmasıyla beraber, durum biraz değişmiş olsa da, 1974 affından sonra tahliye olan Kürt aydınlarının çoğu, yeni illegal örgütler kurdular. TKSP, KİP (DDKD), PKK ve diğerleri. TKSP (Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi) geleneği ve diğer irili ufaklı Kürt örgütleri bugün “gurupsal” seviyeye inmiş olsa da hâlâ faaliyetlerini sürdürmekte.. PKK’nin ise, onu siyasi olarak olumlayan kitleler nezdinde, adeta dokunulmaz ve kutsallaştırılmış bir konumu var.

PKK, savunduğu siyasi programın silahlı mücadele öncelikli olması nedeniyle faaliyetlerini illegal olarak sürdürüyor. Dünkü TKSP’nin devamı olan PSK’nin yoluna illegalite temelinde devam etmesi için kanaatime göre Türkiye’de herhangi bir sebep kalmadı.

Bu partiyi Türkiye’de ve Avrupa’da destekleyen insanların yasadışı bir faaliyeti söz konusu değil. Federasyonu savunmak ve bunun için demokratik, meşru alanlarda mücadele vermek, suç sayılmıyor artık. Ama PKK için aynı şeyi söylemek zor. Bir gerilla hareketi olarak sürüyor. Ama yarattığı siyasallaşma, bugün artık silahlı gücünden çok daha önemli. Silahlı mücadele, Kürt toplumuna yirmi yıl öncesine göre, siyasi manada herhangi bir heyecan vermiyor; halkı, artık Diyarbakır belediye başkanlığının kazanılması, bu şehirden ve başka şehirlerden parlamentoya giden milletvekili sayısı heyecanlandırıyor. Güney Kürdistan başta olmak üzere Kürtlerarası ilişkiler, temaslar, Suriye’nin geleceği heyecanlandırıyor. Halk geçmişin hatırına illegaliteye “hürmet” ediyor, ama aslına bakarsanız karanlıkta fısıldaşanlar misali, halk içten içe, olup biteni de sorguluyor. İllegalitenin ve buna karar veren birkaç kişinin, Kürt toplumunu siyasi manada yönetmeye yetersiz kaldığını, birçok vahim hataya illegalitenin dokunulmazlığı adına suskun kalındığını biliyor ve görüyor. Kürt hareketinin dağlardan yönetilemeyeceğini 2000’li yıllarda Radikal 2’ye yazdığımda, epey eleştiriye uğramıştım. Çünkü hem DEHAP’ta Genel Başkan Yrd. olmak, hem de, adı “Silahları Gömmek” olan makaleler yazmak, silahlı mücadelenin ve illegalitenin miadını doldurduğunu yazmak, itiraf etmek gerekirse birbiriyle uyumlu görünmüyordu. Kürtlerin siyasal alandaki başarısı, siyasallaşmanın öne çıkması; ama bu siyasallaşmanın kendi “özerk” siyasi aktörlerinden yoksun olması, siyasi rollerin çoğu kez birbirine karışması, sivil bir aktörün; mesela Karayılan’ın dahi söylerken bin kez düşüneceği şeyi rahatlıkla söyleyivermesi, legaliteyi her geçen gün biraz daha zorluyor. Dahası, legal ve illegal mücadele alanlarında alışılagelmiş bir hukuksuzluğun artık süremeyeceğini gösteriyor. İllegalitenin her türlü istihbarat faaliyetlerine açık olması, devletin, çoğu kez normal bir istihbarat faaliyetinin dışına çıkarak, hareketi yönetme ve kontrol altına alma gücüne ulaşması ise bir başka sorun. KCK operasyonlarında MİT’in faaliyetlerinin vardığı aşama gerçekten de çok vahim. Türk medyası konuyu, “KCK içindeki PKK” diye tarif etti ki, buna katılır katılmazsınız, ama bir gerçeği ortaya koyduğunu da kabul etmek zorundasınız.

– Legal-illegal Kürt siyasi örgütleri ne kadar demokratik?

İllegalitede demokratiklik aramak mümkün değil. Ama legal alanın da illegal alan tarafından belirlendiği bir mücadele geleneğinde de, aynı şekilde, demokratiklik aramak çok gerçekçi değil. Bu manada yarı-özerk bir yapılanma dahi mümkün olamamıştır. Güçlü bir hareket olarak, BDP geleneğinden gelen partilerin hiç birinde yasama meclisi, yani kararların alındığı ve uygulandığı meclis o partilerin meclisleri (PM) olmadı hiçbir zaman. Bu partilerin, çarşaf listeyle seçime girdiği kongrelerin sayısı bir ikiyi geçmez. Delegeler çoğu zaman kongrelere geldiğinde “her şeyi zaten belirlemişsiniz, bizi de onaylamak için çağırmışsınız” diye sitemde bulunurlardı. Genel başkan belli, PM üyeleri belli.. Kongreler böylesi ortamlarda olurdu. Bütün bunlar “geçtiğimiz sürecin hassas” olmasıyla açıklanırdı. Durumun diğer Kürt partilerinde de farklı olduğu söylenemez. KADEP’te, HAK-PAR’da bundan fazla bir şey olmadı. Birincisi, Şerafettin Elçi’nin özel siyasi arzuları için kurulmuş bir parti olmanın ötesine geçemedi. İkincisi, başlangıçta bir koalisyon olarak kurulmuştu, şimdi sanki biraz daha homojen. Geleneksel olarak da başa dönülmüş gibi görünüyor ve Kemal Burkay’ın kısa süre sonra partinin başına geçeceği söyleniyor. Burada Kürt sivil toplum örgütlerinin de içsel demokrasiyi çok da benimsemediklerini, ve siyasetin bu havasının onları da az çok etkilediğini ayrıca hatırlamak gerekir.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.