KÜRTLER SİYASİ BÖLÜNMEYLE KARŞI KARŞIYA
Orhan Miroğlu
31 Ekim 2011 Pazartesi 08:52
Canlı bomba bu defa da Bingöl’de sivillerin ortasında patladı. Eylemi gerçekleştiren kadın dâhil üç kişi hayatını kaybetti, çok sayıda yaralı var.
Bu sıradan şiddeti planlayanlar her iki halkın ilişkilerini sarsmak, her iki halk arasında etnik hınç ve öfkeyi arttırmak ve Kürtler’e de mesaj vermek istiyorlar.
PKK bir güç gösterisi yapmıyor aslında.
Askerî olarak kurtarılmış bölgelerin peşinde de değil, –ki bu savaşın tarihi, bunun mümkün olmadığını yeterince ortaya koyuyor.
Silahlı mücadelenin masada pazarlık gücünü arttıracağına inanan bir PKK de yok.
Nitekim PKK’yle barış için masaya oturanlar, Silvan eylemiyle beraber, böyle bir niyetin olduğunu gördükleri andan itibaren, müzakere masasını terk ettiler..
Dolayısıyla daha fazla asker, daha fazla gerilla ve daha fazla sivil ölsün de masaya daha güçlü oturayım diyecek kadar, tecrübesi olmayan bir PKK’nin olabileceğini insan düşünemiyor bile.
Ama otuz yıl boyunca verdiği silahlı mücadelenin, onu siyasi olarak güçlendirdiğine inanan, bu silahlı mücadeleye devam ederek, tıpkı geçmiş savaş tecrübesinin gösterdiği gibi, bir askerin yaşamına karşı 6-10 gerillanın yaşamını feda edebileceğini gösteren ve bu defa etnik çatışma isteyen bir PKK gerçeği var.
Yoksa Kürtler adına girişilecek yeni bir savaşın askerî olarak kazanılamayacağını PKK herkesten daha iyi biliyor..
Aslına bakarsanız ilkini de kazanamadı.
Askerî olarak yenilgiye uğradı bile denebilir, ama ulusal bir sorun adına girişilmiş bir savaş askerî manada kaybedilse bile, siyasi olarak kazanılması mümkün olan bir savaştır.
PKK’yi aslında beş defa yok ettiklerini söyleyen generaller, bu gerçeği daha savaşın başladığı o yıllarda görebilselerdi, Türkiye’de tarih başka türlü olurdu.
Şimdi ikinci bir hamle yapıyor PKK ve birinci savaşın mirasına güvenerek, kısa vadede bu savaşı kaybetse bile, aslında uzun vadede ve siyasi manada kazanacağını düşünüyor.
Oysa bu yeni savaş hamlesinin, içinde bulunduğumuz süreç itibariyle, ve ilkinde olduğu gibi, ne Kürt toplumunda, ne Türkiye’de ne de Ortadoğu’da bir karşılığı var.
Olmayınca da, PKK, Türkiye’nin siyasi dinamiklerini kör şiddet eylemleriyle sarsmaya çalışıyor, daha fazla asker öldürerek, etnik çatışmaya giden yolu açmak ve Türkiye’yi Güney Kürdistan’a çekmek istiyor.
Böylece bu savaş PKK ve devlet arasında bir savaş olmaktan çıkacak ve Kürtlerle-Türkler arasında bir savaşa dönüşecek.
PKK’nin şiddeti, bu bakımdan, siyasi tercihi ne olursa olsun ve ister BDP’yi, ister AKP’yi desteklesin, bütün Kürtler’e bir mesaj anlamını taşıyor.
Sanırım bu hâl böyle devam ederse, suskunluk bitecek ve Kürtler de bu mesajın ne anlama geldiğini, neyi hedeflediğini daha fazla düşünmeye ve tartışmaya başlayacaklar.
Çünkü PKK, Kürt şehirlerinde siyasi ve sosyal yaşamın ancak onun izin verdiği ölçülerde mümkün olabileceğini ispata çalışıyor.
Ortaya koyduğu eylemler ve fikirler itibariyle yakın bir gelecekte ve mümkün olabilirse eğer, PKK’li olmayan Kürt’e hayat hakkı, siyaset yapma hakkı olmayacağını gösteriyor.
Etnik çatışmaya giden yolu açması, ırkçılığı ve nefreti körüklemesi bir yana, bu eylemler, Kürt toplumunun siyasi manada derin bir bölünmeyle karşı karşıya kalacağını göstermesi bakımından son derece önemlidir.
Bu bölünmeye yol açan ne AKP’nin Kürt nüfus içindeki varlığıdır –sandığa oy atarak, her zaman değiştirilebilecek bir sonuçtur bu– ne de sayıları yetmiş bine ulaşan korucu ordusudur.
Kürt toplumu, şiddet politikaları yüzünden, bugün ciddi bir siyasi bölünmeyle karşı karşıyadır.
Ve ne yazık ki, bu bölünme, seçim sandıklarına yansıyan tercihlerden ve onun çağrıştırdığı ‘bölünmeden’ çok farklı ve tehlikeli bir mecrada ilerliyor.
***
Kıbrıs Yakın Doğu Üniversitesi’nde, geçtiğimiz hafta, Çukurca’da öldürülen 24 asker için bir mevlit verildi. Mevlit sonrası, Kürt ve Türk öğrencileri karşı karşıya getiren birtakım olaylar yaşandı. Ama çok şükür olaylar büyümeden, kimsenin canı yanmadan durum normale döndü.
Yakın Doğu Üniversitesini az çok biliyorum. Bu yaz gidip birkaç gün kalmıştım. Her şey iyi görünüyordu aslında. Ama Türkiye’nin siyasi iklimi anlaşılan artık ta oralara da etki ediyor. Kıbrıs’taki üniversitelerde binlerce Kürt ve Türk öğrenci var. Akademik ortamı olumsuz yönde etkileyecek ve gençleri karşı karşıya getirecek davranışlardan kaçınmak lazım.
Ama Kürt öğrencilere, kendilerini ‘üniversitenin ötekileri’ gibi düşündürecek, tasarruflardan da, kaçınmak gerekiyor. Bu bakımdan, söz konusu üniversitede okuyan çok sayıda öğrencinin hiçbir makul gerekçe olmadan, uçağa bindirilip Ada’dan uzaklaştırılması doğru olmamıştır. Üniversite yönetimi ve Emniyet Müdürlüğü, bu kararını yeniden gözden geçirmeli ve bu öğrencilerin Ada’ya ve okudukları üniversitelere yasaklı halleri bir an önce ortadan kaldırılmalıdır. Bu türden yasakların çare olmadığını artık anlamak gerekiyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.