21 Kasım 2024
  • İstanbul13°C
  • Diyarbakır15°C
  • Ankara17°C
  • İzmir21°C
  • Berlin3°C

KÜRTLER İSLAMİ KESİMDEN NEYİ BEKLER?

Süleyman Çevik

15 Mart 2016 Salı 03:50

Çeşitli vesilelerle Müslümanlar arasında bazen Hz. Ömer ile ilgili bir olay anlatılır.

Hani Hz. Ömer halife seçildiği zaman hutbe sırasında Müslümanlara: “Ey insanlar! Ben hak ve adaletten ayrılırsam, sizler ne yapacaksınız?” diye sormuş. Müslümanlar da “ya Ömer! Eğer sen eğrilir ve haktan ayrılırsan, seni kılıcımızla düzeltiriz!” diye cevap vermiş ve Hz. Ömer bu cevaptan çok memnun kalmış.

İslam Halifesinin adaletin kılıcına teslim oluşu olan bu olayı çoğumuz dinlemişizdir. Bu diyalogu övgüyle dinleyen Müslüman idareciler, Hz. Ömer’in bu sözünün kendilerini de muhatap alabileceğini akıllarına bile getirmemişlerdir.

Bugün, ne idarecilerimiz bize yukarıdaki gibi bir soru soruyor, ne de bizler idarecilerimizi bize böyle soru soracak bir duruma zorlayabiliyoruz. Bırakınız zorlamayı, her dediklerinin arkasında durmayı kendimize bir görev olarak biliyoruz.

Bundan bir süre önce, hükümete yakın bir televizyon kanalındaki bir programda Kürt şehirlerindeki çatışmalardan bahsediliyordu. Bu arada programda İslami görüşten bir insan hakları derneğinin bir ilçeyle ilgili rapor hazırladığı ve raporda güvenlik güçlerinin bir yerlere zarar verdiği belirtildi. Konuşmacıların hepsi, sen İslami bir derneksin, nasıl böyle bir rapor hazırlarsın gibisinden raporu eleştirmeye başladılar.

Bu tepkiyi koyanlar, toplumsal yaşamda hak ve adaleti en önemli düstur olarak belirleyen İslam dinine inanan insanlar. Haksızlık karşısında susanın dilsiz şeytan olduğunu ve hakkın hatırının hiçbir hatıra feda edilmeyeceğini bilen bu kişiler, bugün insanları hakkı söylemekten menediyorlar.

Kendisi de devletin mağduru olduğu halde, İslami kesimin devletçi duruşu bugüne özgü bir durum değildir. İslami cemaatlerin çoğu geçmişte de devletle bugünkünden daha çok kavgalı oldukları halde, genel anlamda hep devlete sadık kaldılar ve özellikle de Kürtlerin temel hakları inkâr edilirken ve yapılan haksızlıklara sessiz kaldılar…

1960’lı yıllardan bu yana Kürt Sorununda safını devletin yanında belirleyen, hak ve adalet arayışında Kürtleri görmeyen İslami kesim, bugün de Ak Parti’nin şahsında devlete sınırsız bir destek ve kredi sunuyor.

Son otuz yılda Kürtler büyük bir değişim yaşamıştır. Kürdistan’da yılların geleneksel yapısı kırılmış, merkezi yerlere ve batıya yoğun göçler sonucu birçok ailede değişimler yaşanmış ve bölgede bir zamanlar güçlü olan batı kaynaklı dini yapılar geçmişe göre zayıflamıştır. Bölgedeki bu değişim özellikle de batıda, Kürtlerin dinden uzaklaştığına dair eleştirilerin konusu olmuştur.

Öncelikle şunu peşinen belirtelim; Kürtlerdeki dinin etkisi batıya göre halen çok daha fazladır.

İkincisi; bu çevrelerin bu tarz bir eleştirisi ahlaki değildir. Çünkü geçmişte Kürtlerin meşru talepleri için bir şey yapmayan, son dönemde ise Kürt şehirlerinde yaşanan insanlık dışı manzaralara karşı kör ve sağır kesilenlerin Kürtleri sorgulamak ve eleştiri getirmek gibi bir hakkı olamaz.

Acaba Ak Parti değil de başka bir parti iktidarda olsaydı, ya da Kürtler bu son trajedileri Türkiye’de değil, başka diyarlarda yaşasalardı, İslami çevreler yaşanan bu acılara bu kadar duyarsız kalır mıydı? Dünyanın her tarafına yardım götüren bu yardım kuruluşlarının eli neden Kürtlere de uzanmaz?

Siz batıdan bir İslami dernek ve cemaatin Diyarbakır, Cizre, Silopi veya Silvan’daki masum halka ciddi anlamda yardım ettiğini duydunuz mu?

Müslüman kardeşleri söz konusu olunca şimdiye kadar birçok fedakârlıkta bulunmuş ve bulunmaya devam eden Kürtlerin acılarına ortak olmadan, onlara bir hak tanımdan, onlardan bir şeyler beklemek nasıl bir adalettir?

Din ile Türklüğün iç içe girmesini ve milli hakların kullanılmasını hak olarak gören ve dinen bir mahzur görmeyenler, Kürtlerin benzer taleplerini ise ümmete ve kardeşliğe zararlı görüyorlar. Bu gerçekleri geçmişte olduğu gibi, bugün de İslamcıların vaazlarında, yayınlarında ve onlarla oturduğunuz her ortamda rahatlıkla görebilirsiniz.

Birileri, kardeşim bize ne sizin haklarınızdan, siz gelecekte bizim için tehdit olacaksınız, haklarınızın verilmesinden yana değiliz diyebilirler ve Kürtler için bir şeyler yapmak istemeyebilirler.

Böylesi bir duruşun insani ve vicdani yönleri tartışılabilir ancak net bir duruştur. Burada sorun teşkil eden durum, Kürtlerle köprüleri atmadığını söyleyen ve kardeşlikten bahseden İslami kesimin, mesele haklar konusuna geldiğinde, devletten dahi daha geriye düşmesi sorunudur.

2002’de iktidara gelen Ak Parti, o dönemde hâkim olan 28 Şubat’ın etkisiyle vesayet kurumlarınca hor görülüyor ve baskılarla karşı karşıya kalıyordu. Muhalefette iken Kemalistlerin, askerlerin ve medyanın baskı ve vesayetinden şikâyet eden bu kadrolar iktidara geldikten sonra eski çamlar bardak oldu misali, kendileri bir vesayet kurumu kurdular.

Sonraki yıllarda neler olduğunu az-çok hepimiz biliyoruz.

Daha önce devlete sahip çıkma konusunda tereddütlü olan bu çevreler, şimdilerde ülkeyi İslami gelenekten gelen Ak Parti yönetiyor diye yöneticileri eleştirmiyorlar, eleştirenlere de hoş bakmıyorlar.

Birkaç sene önce devletin düzenini değiştirmekten bahseden İslami kesimin geldiği nokta dikkatle incelenmesi gereken bir durumdur. Süreç içinde devleti İslamileştirmekten bahsedenler, devleti İslamileştirmek şöyle dursun, kendileri devletleştiler.

Şimdi burada soralım: Kürtler Türkiye’deki Müslümanlardan, bir başka deyişle İslami kesimden neyi bekliyor?

Yukarıda da dediğim gibi, birileri Kürtlerle ilgili bir şey yapmak istemeyebilir; ama Kürtlerle köprüleri atmadığını söyleyen İslami camianın, bir yerleri eleştirmeden önce geçmişinden dolayı kendisini bir vicdan muhasebesine ve kendini bir eleştiriye tabii tutması gerekiyor.

Yoksa kardeşlik laflarına artık kimse inanmıyor. Kürtlerin başı sıkıştığı zaman sizi yanında görmediğinde kardeşliğiniz yalandır. Kendi ırkınızdan olanlara haklı olarak istediğinizi Kürtler içinde de istemiyorsanız artık Kürtler de sizi kardeş olarak görmez.

Ne güzel, uzak diyarlara gidip geliyorsunuz, yardımlar topluyorsunuz.

Burnunuzun dibinde Kürtlerin şehirleri yakılıp yıkılırken, neden onları da görmüyorsunuz?

Kaç tane İslamcı profesör, yazar ve aydın, yakın dönemde Şengal, Kobani, Cizre ve Sur’da yaşanmaya devam eden trajedileri gördü ve kardeşliği çağrıştıran girişimlerde bulundu?

İslami camianın Cizre’de bodrumlarda tanınmayacak şekilde yanan cesetlerden, günlerce sokak ve evlerden alınıp defin edilemeyen cenazelerden haberi var mı?

Gerçekten samimi iseniz, Kürtleri de en az diğer Müslüman kardeşleriniz kadar sevdiğinizi gösteriniz. Sizin Kürtlere daha çok sahip çıkmanız gerekir. Çünkü Kürtlerle daha çok ortak şeyler paylaşıyorsunuz.

Kürtlerin suçu bu memlekete yaşamak mıdır?

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.