KÜRTLER AYRI BİR KUTUP, AYRI BİR TOPLUM MU?
Ali Bayramoğlu
09 Eylül 2010 Perşembe 17:40
Referandum sonrası Türkiye'de tartışmalar değişmeyecek...
Referanduma çeyrek kala yapılan anket sonuçları itibariyle iki gruba ayrılıyor. İkisinde de "evet"ler önde... İlk grup sonuç yarışmanın 51/49 gibi oranla başa baş geçeceğini söylüyor. İkinci grup ise evet oranını 53'ten başlatıyor, yüzde 55, 56'lara kadar çıkarıyor.
Hata payı da hesaplanırsa, özellikle ilk anket grubuna göre "hayır"ların da önde gelme ihtimali elbet var.
İki büyük ve görece eşit kutba bölünmüş seçmen tablosunun sosyolojik ve siyasi analizini yapmak için 12 Eylül gününü beklemekte fayda var.
Ancak ortak paydalar konusunda ayrışmaya yüz tutmuş, "elit ve yerel", "beyaz ve diğer", "Batılı ve Anadolulu" gruplar arasındaki kültürel nitelikli ayrışmanın Türkiye'nin hâlâ en önemli gerçeği olduğunu söylemek şimdiden mümkün.
Elbet buna geçirilen değişim sürecinin sert ve oldukça hırpalayıcı bir süreç olduğunu eklemek gerek...
Bu sürecin daha da sert yaşanmasına dün Başbakan'ın "Hayır diyenler darbecidir" sözleri gibi, demokrasi açısından sindirilmesi mümkün olmayan sert demeçler de katkıda bulunuyor.
Son yıllarda bu referandum öncesinde olduğu gibi, hemen her seçimde karşımıza çıkan bir diğer gerçek daha var.
Kürtler, özellikle Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan Kürtler siyasi davranış açısından bu iki kutbun dışında ayrı bir yapı oluşturuyorlar.
Merkezkaç güç olmaya güçlenerek devam ediyorlar. Durum bir bakıma Kürt sorununun derinleştikçe ve çözülmedikçe sosyolojik ve politik olarak bir ayrışmaya yol açtığını gösteriyor.
Kabul etmek gerek, ayrışma 2005 yılından itibaren hız kazanmaya, Kürt partilerinin politik duruşlarından birisi haline gelmeye başladı.
Şöyle tanımlanabilir bu durum: Kürtler için (en azından hakim politik dalga için) Kopenhag kriterleri, temel hak ve özgürlükler alanının genişletilmesi Kürt sorununu çözmeye yetmez, AB ve AB reformları ancak Kürt politikasına destek sağladığı oranda anlam taşır. Bu politika ise, malum, "siyasi özerklik" ile "örgüt ve partinin Kürtlerin resmi temsilcisi ve sorunun tek muhatabı olduğu" fikri üzerine kuruludur.
Kürt partileri, örgütleri, sivil yapıları (kimi istisnalar dışında) uzunca bir süredir bu istikamette pazarlıkçı bir tutumu benimsiyor ve her fırsatı pazarlık masasına getirmeye, her fırsatta güç gösterisi yapmaya soyunuyorlar. Sık söylüyoruz, BDP'nin boykot kararını başka türlü okumak, ele almak gerçekçi değildir...
Referanduma geri dönecek olursak, sorun o dur ki, bugün üçüncü bir kutup oluşturan Kürt kesimi görece eşit güce sahip diğer iki kutup arasında belirleyici bir konuma doğru ilerlemektedir.
Kürtlerin boykota katılıp katılmayacağı "evet ile hayır" arasındaki terazide en önemli etken haline gelmiştir bugün.
Bir süre önce Kürt sorunu mu Kürt politikası mı başlıklı bir yazıda her geçen gün daha keskin bir gerçeklik haline gelen şu durumun altını çizmiştik:
"Bölgeden gelen bilgi ve tahminler, BDP'nin tavrında bir değişiklik olmazsa, Doğu ve Güney Doğu'da normal olarak yüzde 75-80'ler civarında olan katılım oranının yüzde 40-45'lere ineceği yönünde. Sandığa gideceklerin, ezici bir çoğunluğunun 'evet' demesi bekleniyor.
Ne demektir bu?
BDP'yi izleyerek sandığa gitmeyecek kesimin Türkiye genelinde temsil ettiği yüzde 2-2,5'luk bir oyun, doğrudan doğruya 'hayır' cephesine yaraması demektir.
'Evet cephesi'nin yüzde 2-3 arası oyundan çalınmış olması demektir.
Bu kritik referandumda, ülkenin istikametiyle ilgili oylamada bu, önemli bir orandır..."
Bir adım geri çekilip bakalım şimdi...
Ve şunu hemen söyleyelim bu durum tekrarlandığı, faydacılık düzeyini yükselttiği, Türkiye'nin siyasi gerçeklerinden ayrıştığı oranda siyasi bir tutum ötesinde, etnik bir davranış işaretidir...
Bu, "etnik doku kokusu"nu öne çıkaran unsurun ülkenin demokratik öyküsü açısından sevimli ve sevindirici olmadığı açıktır.
Bu tablo Kürt politikası kadar devletin ve siyasi iktidarın eksik, yanlış ve yanlı politikalarının da eseridir. Kürtleri dikkate almadan ilerleme yol alma, "isteme veririz" tavrı üzerinden yürüme bugün sorunu büyütmekten başka hiçbir işlev yerine getirmiyor...
Referandum sonrası üzerine hızla eğilmek gereken mesele budur...
Bu arada "hayırlı bayramlar"...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.