KÜRTLER: 10 AĞUSTOS VE SONRASI
Hilal Kaplan
06 Temmuz 2014 Pazar 08:09
Asırlık kanayan yara Kürt meselesini hal yoluna koyan ve çerçeve yasa ile de çözüme yasal zemin kazandıran Erdoğan'ın 10 Ağustos'ta yine Kürt seçmenden büyük teveccüh göreceği aşikâr. Zaten bu öngörüde bulunurken, geçmiş seçimlerde de Ak Parti'nin Türkiye genelinde Kürtlerden en çok oy alan parti olduğu gerçeğini de akılda tutmak gerekiyor.
Ancak BDP'nin, özellikle 'devletle barışmamış' Kürtler nezdindeki temsil kabiliyetinin de hâlen çok güçlü olduğunu unutmamak gerekiyor. Ki söz konusu asırlık bir yara olduğu için bu teveccühün de anlaşılması kolay yönleri var.
Üstelik çözüm süreciyle beraber, silahların gölgesinden çıkıldıkça BDP'nin siyasal alandaki ağırlığı ve yapıcı muhalefeti de gittikçe artıyor. Daha üç yıl önce yaptığı '400 kilometre kare alan PKK'nın kontrolünde' açıklamasıyla savaşa körükle giden BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, siyaset yapmaktan çok PKK'nın yedeğine girmek zorunda kalan bir anti-siyaseti güdüyordu. Oysa bugün Demirtaş, 400 kilometre kareden çok daha fazlasına, ülkeyi Çankaya'dan yönetmeye talip oluyorsa, bu hem çözüm sürecinin vesilesiyle siyasetin güçlendiğinin hem de çözümün bütünleşmeye hizmet ettiğinin göstergesidir.
Ayrıca anamuhalefetin hali pür melali ortadayken, BDP'nin hem sağlıklı muhalefet hem de yeni Türkiye'nin inşasında tabanlarının taleplerine daha fazla alan açmak noktasında yapabileceği çok şey var. Ne MHP ne de CHP kendi içlerinden bir aday çıkaramamışken, BDP'nin kendi liderini cumhurbaşkanlığı yarışına sokması da bu hususta ana muhalefette olmayan özgüvenin bir yansımasıdır.
T24 için Helin Alp'e verdiği röportajda BDP Hakkâri milletvekili Adil Zozanî'nin söyledikleri de bu minvalde oldukça çarpıcı. Şöyle diyor:
'Kürt siyaseti, 2010 anayasa referandumu ile Türkiye toplumunun tercihlerini gördü. Bana göre yeniden bir refleks okumaya gerek yok. Kürtler, demokratik çözümden yana olanlarla yürüyecektir. 2010'dan bugüne kadar yaşananlar gösteriyor ki ürkek davranmamak gerekiyor. Kürtler ancak Türkiye'de değişimi arayan dinamiklerle yürüyebilir. Bunu salt Erdoğan olarak ifade etmemek gerekiyor. Erdoğan'ın becerisi bu değişim arzusunu tahlil edebilmedir. AK Parti hükümeti kendi varlığını yeni Türkiye'de konumlandırıyor. CHP ve MHP'den farkı budur.'
Ak Parti'nin ve Başbakan Erdoğan'ın hakkını onlara teslim eden bu sözler, sadece iktidarı eleştirmenin geçer akçe sayıldığı bugünlerde çözümü beraber kotaran iki partinin de örnek alması gereken bir yaklaşımı sunuyor. Zozani, HDP Eş Başkanı Ertuğrul Kürkçü'den farklı olarak, Ak Parti'yi CHP ve MHP ile eşitlemiyor, demokratik dönüşümün ana aktörü olduğunu kabul ediyor.
Şu sözler de parlamenter sistemi fetişleştirenlere bir cevap gibi:
'Parlamenter sistem, 90 yıl boyunca Türkiye'nin toplumsal dokusuyla uyuşmayan bir kıyafettir. Bugün yasama-yargı ve yürütme organları arasında ortaya çıkan yetki çakışmasının da kaynağının temelinde de bu idari ve siyasi sistem yatmaktadır. Mevcut parlamenter sistem demokratik bir sistem değildir. Devletin kurulu düzeni parlamenter sistemi sadece bir şekil olarak kurgulamaktan öteye geçememiştir.'
Parlamenter sistem gibi katı merkeziyetçi yönetim biçiminin de eski ve otoriter Türkiye'ye ait bir özellik olduğuna değinen Zozanî şöyle devam ediyor:
'Osmanlı modeli neden Türkiye'de tukaka ediliyor? Bunun da sorgulanması gerekir. Birlikte yaşamı, geçmişte ararken sadece Osmanlı'da değil, Kürtlerin de geçmişine bakmak gerekiyor. Kürtlerde, Mir-i Miran sistemi, aşiretler arasında konfederasyona dayalı bir sistemdir. Bölgesel aşiretlerin ortak bir meclisi vardır. Ortak mecliste alınan kararlar her aşireti bağlar ama her aşiret kendi içinde bağımsızdır. Konfederatif bir yapı içindeki Kürtler ile 700 yıllık bir devlet geleneğine dayanan Türklerin geçmişlerine bakması yeterlidir (…) Türkiye'de kendi toplumsal önyargıları kırmak için hep batılı referanslarla konuşmak tercih ediliyor. Biz, buna gerek olmadığını düşünüyoruz. Türkiye, kendi tarihsel dayanakları içerisinde, 'kendi geçmişinden geleceğini yaratabilir.'
Geçtiğimiz seneki partiler arası bayram ziyaretinde Ak Parti heyetine şöyle seslenmiş olan Zozanî'ye kulak vermek gerekiyor:
'Bütün Türkiye kamuoyuna şunu ifade etmek isterim ki biz Türkiye'nin bölünmesini değil Türkiye'nin büyümesini arzu ediyoruz. Türkiye'de eğer sorunlarımızı aşabilirsek Ortadoğu'daki kaosa rol modeli olabilecek bir ülke potansiyeline sahip olduğumuzu düşünüyoruz.'
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.