18 Mayıs 2024
  • İstanbul21°C
  • Diyarbakır25°C
  • Ankara26°C
  • İzmir26°C
  • Berlin19°C

KÜRTAJ, DİNÎ İNANÇ VE AK PARTİ

Roni Margulies

02 Haziran 2012 Cumartesi 08:17

John Q. Adams, New York’ta yaşayan dindar bir kişi. Hıristiyan Bilimi Kilisesi’nin bir üyesi.

Bu kilise, Christian Science Church. Tom Cruise ile Nicole Kidman’ın üye olduğu Church of Scientology ile karıştırmayın, karıştırınca iki taraf da çok bozuluyor.

Hıristiyan Bilimi Kilisesi, Hıristiyanlığın bir bilim ve İsa’nın bir bilimadamı olduğuna inanıyor.

Olabilir. Pek sanmıyorum, ama belki de öyledir. En azından, öyle olduğuna inanmak istiyorlarsa, benim için hava hoş.

Bu kilisenin inançları uyarınca, John Q. Adams hastalıklara tıbbî yöntemlerle müdahale etmeyi ve ilaç kullanmayı yanlış buluyor. Tek çarenin, gerekli olan tek şeyin dua etmek olduğuna inanıyor.

Kolunun altında bir kütle olan bir kadına, bunun tümör olmadığını, korkudan kaynaklandığını, dua ederek geçeceğini anlatırım”
diyor John Q. Adams.

Bir avuç deli diye düşünmeyin. Amerika’da kilisenin 100.000 üyesi ve 1.100 ibadethanesi var. Yeni bir kilise de değil, 140 yıllık geçmişi var.

Kilise özellikle 1990’larda gündeme gelmiş. Anne ve babaları Kilise üyesi olan birkaç çocuk kolayca tedavi edilebilecek hastalıklardan ölünce, kamu davaları açılmış.

Bugünlerde Kilise’nin önde gelenleri tıp hakkındaki görüşlerini gözden geçiriyormuş.

Şimdi, biraz hayal gücümüzü çalıştıralım.

Hıristiyan Bilimi Kilisesi hızla büyüse, yeni yeni üyeler kazansa, hem Cumhuriyetçi hem Demokrat Parti içinde etkin hale gelse ve nihayet aralarından biri Cumhurbaşkanı seçilse.

Ve bu Cumhurbaşkanı ile nüfusun önemli bir kısmının dinî inançları doğrultusunda Amerika’da tıbbî bakım yasaklansa. Doktorlar işten atılıp hastaneler kapatılsa...

Ne olur?

Diyeceğim şu ki, dinî inançlarla tıbbı birbirine karıştırmamak gerek.

Herkesin her istediği şeye inanması da haktır, herkesin en gelişkin tıbbî bakım ve müdahaleye ulaşabilmesi de haktır.

Ben kimsenin dinine ve inançlarına karışmam. Kimse de bir başkasının haklarına karışamaz.

Dindar bir kadın kürtaj yaptırmayı reddediyorsa, kimse “Yaptıracaksın!” diyemez. Bir başka kadın yaptırmak istiyorsa, kimse “Yaptırmayacaksın!” diyemez.

Dünkü haberlere göre, “Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, sezaryenle doğum ve kürtaj hakkında Din İşleri Yüksek Kurulu’nun görevlendirildiğini ve konuyla ilgili geniş kapsamlı açıklama yapılarak halkın aydınlatılacağını ifade etti.”

Allah Allah!

Diyelim ki, Diyanet kürtajın İslamî açıdan kabul edilemez olduğuna karar verdi ve hükümet kürtajı yasakladı.

Bu memlekette dindar olmayan vatandaşlar var. Dindar olmasına rağmen kürtajı kabul edilebilir bulan vatandaşlar var. Müslüman olmayan vatandaşlar var. Bu vatandaşların haklarını hangi hakla kısıtlayacaksınız?

Diyanet ve Başbakan ve Sağlık Bakanı kendi dinî inançlarını ve bu inançlar doğrultusunda kürtaj hakkındaki görüşlerini açıklayabilir. “Ey Müslümanlar, sakın kürtaj yapmayın” diyebilirler. İsteyenler bunu ciddiye alır, buna göre davranır. Güzel.

Ama bu fetva beni ilgilendirmez. Ve daha pek çok vatandaşı da ilgilendirmez.

Mevcut yasayı değiştirmeye, kürtajı yasaklamaya kalkıştıkları anda ise, hepimizi ilgilendirir.

Ve görünen o ki, kalkışacaklar.

Görünen o ki, önümüzdeki dönemde ciddi bir mücadele yaşayacağız.

Dinî inançlarla ilgili bir mücadele değil, dinî inançlardan kaynaklanan politikaların tüm topluma dayatılmasına karşı bir mücadele. Kadın hakları için, kadınların kendi bedenleri hakkında karar sahibi olmaları için bir mücadele. Tehlikeli maddelerle “merdiven altı” kürtaj günlerine dönmemek için, mevcut yasayı korumak için bir mücadele.

Başbakan bu mücadeleyi kolay kazanacağını sanıyor galiba.

Bence yanılıyor.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.