KÜRT SORUNUNDA YENİ YOL HARİTASI NE OLMALI?
Ali Bayramoğlu
17 Aralık 2009 Perşembe 13:28
Konumuz bir kez asli sorun, Kürt sorunu… Bu konuda olup bitene bakınca, bunları anlamak, daha doğrusu anlamlandırmak için “iki çelişki”den yola çıkabiliriz…
Nasıl?
TV Net'te Dün ve Bugün programına katılan Prof. Dr. Serap Yazıcı mealen şunları söylüyordu:
“Anayasa Mahkemesi, kapatma gerekçelerinde DTP'nin şiddetle bağını kanıtlayan deliller ortaya koymuşsa, DTP'nin kapatılması eleştirilemez. Bu, sadece mevcut 1982 Anayasası açısından böyle değildir. Tüm demokratik batı havzası için ve anayasalar için de geçerlidir. AİHM kararları ve Venedik Komisyonu maddeleri şiddetle bağlantısı olan bir siyasi partinin kapatılmasını öngörür…”
Prof. Yazıcı'nın görüşlerini veri alırsak ve Anayasa Mahkemesi, yakında açıklanacak gerekçeli kararında “Sayın Öcalan”, “İmralı'yı dikkate alın” gibi anlamsız kanıt ve suçlamalar ötesinde, DTP'nin PKK'yı desteklediği ya da savunduğunu şiddet eylemleri ve övgüsü üzerinden ortaya koyarsa ne olur?
Açıktır: Bu durumda, DTP ve benzeri partilerin siyasi alanda var olmaları söz konusu olmaz…
O zaman soru şudur: DTP ya da benzeri partiler PKK'ya karşı tavır alarak, onunla mücadele ederek varlığını sürdürebilir, temsil gücüne ulaşabilir mi?
Yanıt da açıktır: Hayır…
Çelişkiler işte burada ve böyle karşımıza çıkar.
Siyasi mantıkta siyaset ile şiddet arasındaki sınır, esneklik, esnek yorum gerektirir. Hukuki mantıkta şiddet fikri esneklik tehlikeyi ifade eder…
DTP gibi partiler PKK'dan uzak durmalıdır, ama tümüyle uzak durarak var olamazlar… Diğer bir ifadeyle DTP gibi partilerin bugünün koşullarında PKK ile aralarına mesafe koyması, PKK'dan özerk davranmak için çaba göstermesi gerekli ve mümkündür. Ancak bu bağı tümüyle koparmış, onu karşısına almış bir siyasi parti oluşumu gerçekçi değildir.
Peki, bu iki çelişki bize ne anlatıyorlar?
Şunu:
Kürt sorunu siyasi bir sorundur ve çözümü siyasidir. Bu sorun Kürtler ve DTP gibi partiler muhatap alınmadan çözülemez, DTP ise Kürt siyasi alanında PKK ile açık savaşa giremez.
Bu durum siyasi yapı ve mantık ile hukuk arasında gerçek bir tezat oluşturur.
Zira biri, siyaset esneklik gerektiriyor, diğeri hukuk ise bu kuralcı bir zeminde anlam taşıyor.
Bu uzlaşmaz görünen durumlar arasında bağ nasıl kurulacak?
Yanıt için Ahmet Türk'ten yola çıkalım…
Bir noktada haklı Türk…
DTP ve PKK aynı sosyolojik havuzdan besleniyorlar. Dahası PKK ve Öcalan, onlara en karşı olan Kürtler açısından bile bir anlam ifade ediyor, bir sembol işlevi görüyor. Unutmamak gerekir ki PKK 30 yıla yakın yıldır ortada. O gün doğan çocuklar bugün 30 yaşındalar ve Kürt aidiyeti bugün bir etnik sorun olarak karşımızda duruyor, PKK da bu sorunun bir sonucu, hatta taşıyıcısı olarak var…
Bunu kabul etmek gerekir ama bu ruh, bu varoluş ile mevcut PKK politikasının, şiddeti temsil eden PKK'nın arasında önemli bir fark olduğunu unutmadan…
Siyaset ve şiddet ayrımını esneklik içinde mümkün kılacak ancak böyle bir bakış olabilir…
Evet, siyasi esneklik üzerinden…
Ancak siyasi esnekliğin iki koşulu, iki “olmazsa olmazı” var.
Bunlardan birincisi şiddetten uzak durmaktır. PKK şiddetten uzak durmalı, bu anlamda tasfiye olmalıdır.
İkincisi diyalog, temas kapılarını açık tutmak, çözüm fikrini dar taktik hamlelerine feda etmemek, bu fikri hep önde ve canlı tutmaktır, başka bir ifadeyle siyasettir.
Siyaset hükümet için Kürt'süz, hatta muhatapsız bir Kürt sorunu çözümünün mümkün olmayacağını anlamayı ifade eder. DTP ve benzerleri için ise şiddetin işlevsiz olduğunu kavramak, şiddet ve şiddet örgütleriyle arasına anlamlı ve geçerli bir mesafe koymayı bilmeyi…
Kürt sorunu bundan böyle yol alacaksa bu koşullarda yol alacak…
Bunun mümkün olduğuna inananlardanız…
Gelinen nokta, herkes için bir anlam taşımalı, bir değerlendirme aşaması olmalıdır.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.