24 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara1°C
  • İzmir6°C
  • Berlin4°C

‘KÜRT SORUNU’NDA BİR ‘ALT-BAŞLIK’

Murat Belge

21 Nisan 2013 Pazar 08:34

Bizim “heyet”, ikinci güney-doğu ziyaretini idrak etmekte. Bu seferinde Mardin’de başlayıp Cizre üstünden Şırnak’a geldik. Programın içinde bir bölüm de Korucular’la bir görüşme içeriyor.

Yıllar önce bir Kürt dostumla sorunları konuşuyorduk, geleceği konuşuyorduk. Bir ara, “Peki, Korucular ne olacak?” demişti. Bunu hiç düşünmemiştim, şaşırdım. O devam etti: “Şu anda on bin gerilla varsa, Korucu olmuş otuz bin kişi var. Diyelim ki, bu sorun bir uzlaşmaya doğru evrildi; şimdi bu Kürt özgürlüğü için mücadele edenlerle Korucular’ın arasındaki ilişkiler ne olacak?”

Evet, öyle. “Kürt halkının arasına kolay kolay giderilemeyecek bir ayrılık soktu. Bakalım bunun arkası nasıl gelecek,” dedi o dostum.

Hatırlıyorum, bu “Koruculuk kurumu” Turgut Özal’ın başbakanlığı günlerinde ortaya çıkmıştı. Ana fikrin Turgut Özal’ın fikri olduğunu hiç sanmıyorum. Bu herhalde Silâhlı Kuvvetler’in o tarihlerde yetkili kişilerinin tavsiye ve talebiydi. Özal’ın da aklı yatmıştı.

Ama o “tavsiye”de bulunan kimseler de herhalde kendileri oturup bu fikri düşünmemişlerdi. Bu, onların kurumsal bilgisiydi. Çünkü Osmanlı’dan beri devlet titizlikle Kürt aşiretlerinin kendi aralarındaki ilişkilerini ve ayrıca her birinin devlete karşı alacağı tavrı incelemiş, tesbit etmişti. Ama Cumhuriyet’le birlikte bu titizliğin dozu iyice arttı.

Bunda da şaşılacak bir durum yok, çünkü Cumhuriyet’in de ömrü “Kürt isyanları”yla geçti. Türkiye devletinin karşısında “düşman” gördüğü güçleri bölmek ve birini öbürüne kırdırmak gibi işlerde çok mahir olduğu iyi bilinen bir şeydir. Türkiye’nin en kalabalık azınlığı karşısında bu maharetini sonuna kadar kullanacağı da kesindir.

Gene bilinen bir olgu, Kürt toplumu oldukça yakın zamanlara kadar “aşiretler” omurgası üstünde oturan bir toplumdur. Bu yapılanma, parlak bir “devlet aklı” olarak, “iti ite kırdırma” felsefesini benimsemiş yetkililerin işini elbette kolaylaştırıyordu. Son otuz, kırk yıldır bu yapılanma ciddi bir şekilde erozyona uğradı, ama bugün bile birtakım alışkanlıklar sürüyor.

Yanî, bu ayrılıklar, Kürt sorununun yeni çıkmış bir fenomeni değildir; kökleri ta eskilere uzanan bir toplumsal yapılanmanın sonucudur. Ama, dediğim gibi, bu yapılanma da artık iyiden iyiye aşınıyor.

Bizim gurubun, bu “Barış Süreci” sözünün telaffuz edilmesinden sonra, Korucu kurumunu temsil eden kişilerle görüşmesi yapılması gereken bir şeydi. Çünkü barış olacaksa, bu barış herkesi kapsamalı. Bunun için de, herkes gözünü geleceğe dikmeli ve eski defter karıştırmaktan vazgeçmeli.

Tabii bizim onlarla görüşmemiz gerekli ama etkisi çok sınırlı bir şey: bu, Kürt toplumunun kendi içinde çözmesi gereken bir sorun. Ve tabii, kendi içinde dövüşerek değil, barışarak çözmesi gereken bir sorun.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.