KÜRT SORUNU NEREYE DOĞRU?
Ali Bayramoğlu
23 Temmuz 2014 Çarşamba 08:50
Kürt sorunu kimileri için bir paradoks, paradoks olduğu oranda da inandırıcı değil ama, şu açık: Önümüzdeki dönem Türkiye'nin demokrasi tartışmalarında Kürt meselesi her zaman olduğundan daha fazla bir rol oynayacak.
Paradoks diyenler için ufukta görünen ülkede otoriterleşme dozunun artması. AK Parti iktidarının muhtemel üçüncü evresinin, yani lider-cumhurbaşkanı ve bu çerçevede kurumlaşma döneminin bu doz artışını getireceğinden eminler. Böyle bir ortam ya da istikamette Kürt meselesi üzerinden demokratikleşme ya da demokratikleşmeyi taşıyacak Kürt meselesi denklemi ise nazarlarında anlaşılır ve gerçekçi değil.
Nitekim bugüne kadar Akiller Heyetleri'nin oluşmasından çözüm sürecine, çerçeve yasaya kadar tüm gelişmelerde tutumları negatif oldu.
Ancak galiba asıl paradoks burada: Devlet söyleminde değişimin önemine, Kürt meselesi-demokratikleşme ilişkisinin belirleyiciliğine inananlar, AK Parti'ye yönelik tepkileri açıklayıcı tek faktör haline getirdikleri oranda, bu sorun etrafındaki kritik gelişmeleri olumsuzlayabiliyorlar.
Ama siyasi hayat farklı akıyor.
Önümüzdeki dönemde çözüm sürecinde bir derinleşme yaşanacağını gösteren pek çok emare var. Bunun Türkiye'deki demokratikleşme meselesine ne tür girdiler getireceğini, otoriterleşme tartışmalarını nasıl etkileyeceğini zaman gösterecek.
Ancak olacak olan sanırız her zaman yaşanan:
Ataerkil bir tarz içinde siyasi alan genişlemesi, kimi alanlarda siyasetin tahakkümünün yol açacağı özgürlük kayıpları, kimi alanlarda ise siyaset karşısında özerkleşme halinin getireceği özgürlük kazançları..
Emareler dedik..
Kürt meselesinde Kürtler için (vatandaşlık tanımı, ana dil) gibi görünen talepleri kuşatan üç temel hedef var:
Birincisi taraf olarak kabul edilmek ve muhatap alınmak (sanırız bu ihtiyacı çerçeve yasa kısmen ve geçici olarak giderdi), ikincisi bir ölçüde kendilerini yönetme arzusu (yasal ve anayasal düzenlemelerle yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, adem-i merkezi bir yapının tesisi bu ihtiyaca yönelik olacaktır), üçüncüsü bir af mekanizması (bu da tedrici olarak Eylül ayından itibaren görece olarak devreye girecek gibi görünmektedir).
Geçici, kısmen, görece kelimelerinin altını özellikle çizmek gerekir, buna şüphe yok. Ancak bunların yanında ana gövde doğru istikamete doğru hareket etmektedir, buna da şüphe yok.
Sıralayalım.
Geçen yılın Mayıs ve Haziran ayı Gezi olayları, Mısır'daki darbenin Türk siyasetine yansımaları, 17 Aralık ve 25 Aralık soruşturma dalgaları hükümeti gerek imaj, gerek duruş, gerek algı açısından içte ve dışta oldukça sarstı.
Bunun yanında Türk siyaseti aynı dönemde, biraz öncesi ve sonrasıyla, atılan en keskin demokratik adımlara gelinen kritik bir viraja tanıklık yaptı. Çözüm sürecinin ilanı, Öcalan'ın mektuplarının okunması, Akiller Heyeti'yle toplumda bir fikir ajistasyonunun başlaması, diğer ifadeyle çözüm fikrinin 'demlenme'ye bırakılması bugün de ortaya çıktığı gibi son derece olumlu sonuçlar vermeye başladı ve ülkeyi ölümcül bir sorunda yeni evreye soktu.
Gezi ve çözüm sürecindeki güvensizlik krizinin ardından katar yeniden harekete geçmiş görünüyor.
Demokratik hamlelerin meyvaları sadece toplum açısından değil, CHP açısından da ortaya çıkmaya başladı. Ana muhalefet partisinin süreci desteklemeye, en azından dışında kalmamaya yöneldiğine tanıklık ettik.
Çözüm sürecinde somutlaşma, hızlanma ve takvim hazırlanmasını hedef alan 19 Mayıs toplantısı, bunu takiben yapılan Kürt Çalıştayı, Atalay'ın açıklamaları, Kılıçdaroğlu'nun süreci desteklediğini açıklaması, Öcalan'ın olumlu ve umutlu tavrı, çerçeve yasanın çıkarılması, HDP'deki sistemin kurucu aktörü olmaya yönelen siyasi eğilim, Eylül ayı itibariyle açıklanacak somut adım hazırlıklarına başlanması...
Tüm bunlar son dönem siyasi hayatın önemli ve belirleyici gerçekleri arasında yol alıyor.
Kürt meselesi ve politikasının blokajdan taşıyıcılığa, Kürt siyasi hareketi ayaklanmadan kurucu aktörlüğe yönelmesi bu iklimin bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor.
Rojava, IŞİD-Barzani'nin bağımsızlığa hazırlanmasını, kimi gerginlik anlarını (dün hayatını kaybeden 2 asker ve 6 PYD'li örneği gibi) bir kenara elbet not etmek gerek, ama belli ki ana güzergah yukarıda tarif edildiği gibi olacaktır.
Bunları bir kenara not etmek ve siyasi hüküm verirken üzerine düşünmek gerek.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.