KÜRT PAKETİ
Gülay Göktürk
19 Aralık 2015 Cumartesi 02:16
90’lı yıllar boyunca siyasetçilere hep şunu söyledik: PKK ile silahlı mücadeleyi sürdürürken bir yandan da Kürtlerin gasp edilen hakları için reformlar yapın.
Ve hep aynı cevabı aldık: Terörle mücadele sürerken reform yapılamaz. Gerçekte terör sadece bir bahaneydi. Tam tersine, teröre karşı savaşırken bir yandan da Kürtlerin temel haklarını iade etmek birbirini tamamlayan ve birlikte uygulanması gereken politikalardı. Ayak sürümelerinin asıl sebebi resmi devlet politikasında değişiklik yapma cesaretlerinin olmayışıydı. Resmi devlet politikasının baş savunucusu da malum, o zamanki TSK’ydı. Ama siyasilerimiz bu aczlerini ifade edemedikleri için yasakçı politikalarına “terörün sürmesini” bahane ediyorlardı. Terörle şiddetli bir mücadelenin sürdüğü bugün yapılması gereken şey yine aynı: Eksik kalan reformları tamamlamak… Şükürler olsun ki bugün, bu cesarete ve aynı zamanda yüzde 49.5 gibi müthiş bir temsil gücüne sahip bir hükümetimiz var. Ana muhalefet partisi de her fırsatta Kürt sorununun Meclis’te çözülmesi için elinden gelen desteği vereceğini söylüyor. Hatta Kılıçdaroğlu daha geçenlerde başkanlık sistemi ve anayasanın ilk dört maddesi dışında her şeye var olduklarını deklare etti.
O zaman, yeni dalga reformlar için beklenecek bir şey yok.
Şu anda gelip dayandığımız nokta, Kürt sorununun anayasadan kaynaklanan temellerinin ortadan kaldırılması.
Konu buraya geldiğinde genellikle şu söyleniyor: “Zaten topyekûn bir yeni anayasa sözü verdik. Yeni anayasa yapılırken bu sorunlar da halledilecek.” Oysa hepimiz biliyoruz ki, yeni anayasa yapmak dediğimiz şey senelerin işi… Öyle çok görüş ayrılığı ve müzminleşmiş tartışma var ki, çıkabileceği de şüpheli. Ayrıca ben, baştan sona yenilenmiş, “gıpgıcır” bir anayasa yapabileceğimize de hiçbir zaman inanmadım. Çünkü toptan yenilenmiş anayasalar ancak darbelerden ya da devrimlerden sonra - ki sonuçta ikisi de aynı kapıya çıkıyor – yapılabilir. Kendilerinden önceki her şeyi bir kenara fırlatıp, ülkenin bütün siyasi güçlerini sahneden uzaklaştırıp “sıfır” noktasından başlama “lüksü” ancak darbecilerin sahip oldukları bir lükstür! Demokratik rejimlerde parlamentolar hiçbir şeye sıfır noktasından başlayamazlar; bir gün çıka gelip yepyeni bir “düzen” kuramazlar. Parlamentoların çoğulcu yapısı bu değişimin ikna ede ede, paket paket, her paket için farklı ittifaklar kurarak bir süreklilik içinde yürütülmesini gerektirir. Önceliklerin nasıl sıralanacağını, hangi meselenin ön alacağını ise siyasetin ihtiyaçları ve imkanları belirler. Meseleye böyle baktığımızda ben bugün yapılması gereken şeyin, bütünsel bir anayasa değişikliğini beklemeksizin, siyasetin getirip önümüze koyduğu Kürt reformunu tamamlamak, 90 yıllık Kürt sorunun son kalıntılarını da temizlemek üzere, mini bir anayasa değişikliği paketi hazırlamak olduğunu düşünüyorum. Evet, mini bir paket… Sadece üç temel noktada yoğunlaşmış bir paket:
1. Hiçbir etnisiteye gönderme yapmayan bir vatandaşlık tanımının getirilmesi ya da mevcut vatandaşlık tanımının çıkarılarak hiçbir şey konmaması;
2. Anayasanın 42. maddesindeki “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” ifadesinin çıkarılması.
3. İdari teşkilatla ilgili bölümde yerinden yönetimin “genel yetkili ve görevli” hale getirilmesi; bir başka deyişle merkezi yönetimlerin görevlerinin sayılıp, kalanların yerel yönetim tarafından yerine getirilmesi yaklaşımının benimsenmesi…
Peki böyle bir paket çıkabilir mi?
Yukarıda saydığım üç maddeden hiç birisi Kılıçdaroğlu’nun koyduğu istisnalar içinde yer almıyor. Dolayısıyla CHP böyle bir pakete hayır demekte çok zorlanacaktır. Yıllardır “parlamentoda çözüm” dedikten sonra parlamentoya getirilen bu demokrasi paketini reddetmesi skandal olur. Böyle bir skandala imza atarsa o zaman da grubunu tutması çok zor olur.
HDP’ye gelince…
Bu konuda HDP’den hiçbir şey beklenemez; hiçbir destek arayışına da girilemez. Paket parlamentoya geldiğinde canı ne isterse onu yapar. İster destekler, ister karşı çıkar… Sonra zaman geçer, yeni bir atılım için gereken toplumsal destek ve siyasi ittifak oluşur ve belki sıra başka meselelere, mesela değitirilmesi teklif dahi edilemeyen maddelere gelir…
Böyle böyle ilerlenir.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.