22 Kasım 2024
  • İstanbul17°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara12°C
  • İzmir19°C
  • Berlin2°C

KÜRT MESELESİNİN ARİTMETİĞİ

Etyen Mahçupyan

04 Aralık 2013 Çarşamba 08:48

Geçiş dönemlerinin özelliği yeniden eski duruma dönme ihtimalini içermesi ve zihnimizin hâlâ eski kavramsal çerçeveden çıkmamış olmasıdır.

Bu iki husus doğal olarak birbirini besler ve mantıklı kılar. Eğer eski duruma dönme ihtimali güçlüyse, analizinizi geçmişin aktör dengelerine ve ideolojik beklentilerine göre yaparsınız. Öte yandan bakış tarzınız değişmemişse, eskinin geri gelme ihtimalini de daha güçlü görürsünüz. Kürt meselesinde de göreceli olarak epeyce kolay bir kırılma yaşandı. Bunca yıl birbirini öldüren, dışlayan ve şeytanlaştıran taraflar konuşabileceklerini gördüler ve toplum da bunu doğal karşıladı. Dünyanın ‘evrensellikle' taltif ettiği genel kabuller zaten silahın meşruiyet açısından bir ayak bağı haline geldiğine işaret ediyordu. Buna muhtemel bir barışın hem Türkiye'nin hem de Ortadoğu'daki Kürtlerin lehine hızlı ve olumlu sonuçlar üretebileceği öngörüsü eklenince silahlar sustu ve bir çözüm süreci başladı.

Eğer gelecekte eski duruma, yani silahlı çatışmaya dönüş olacaksa herhalde yukarıda zikredilen hususlarda olumsuz yönde anlamlı bir farklılaşma olmalıdır. Ancak bakıldığında zamanın ruhunun ve Ortadoğu'nun imkânlarının Kürt meselesinden daha uzun soluklu ve kalıcı olmaması için bir neden gözükmüyor. Hatta denebilir ki, eğer bu meseleyi şu anki olumlu atmosferden yararlanarak çözemediğiniz takdirde, zaten bir çözümü de hak etmiyorsunuz. Çünkü tarih, göklerden inerek adalet dağıtan bir aziz değil. Gelecek, toplumsal ve siyasi aktörlerin iradeleri ve tercihleri ile somutlaşacak. Kürt meselesi çözülse de çözülmese de, hayat bu coğrafyada devam edecek, Türkiye varlığını sürdürecek, Kürtler de bir biçimde kültürlerini yaşatacaklar. Ama bunun ‘biçimi' söz konusu iradeye bağlı. Hemen ekleyelim ki, AKP hükümeti ve PKK en doğru ve yaratıcı işbirliğini ortaya koysalar bile, gelecek onların istediği gibi olmayabilir. Tarih emeğin ve aklın karşılığını her zaman garanti etmiyor. Ancak şu an için olağan dışı bir imkân mevcut ve tarih, önlerine çıkan fırsatı kullanmayanların fazla kısmetli olamayacağını sayısız örnekle gösteriyor.

Dolayısıyla eskiye dönüşü mümkün kılacak tek durum, hükümet ile örgüt arasındaki doğrudan veya dolaylı konuşmanın bitmesi ve çatışmacı bir bakışın egemen olmasıdır. Bu ise iki aktör arasındaki bir ilişki ve dışarıdan etkilenme ihtimali yok. Diğer bir deyişle eğer böyle bir noktaya doğru gidilirse, tarihin o sayfaları bu aktörlerin ‘siyasi ahmaklığından' söz edecek demektir. Öte yandan bizim bildiğimizi meselenin tarafları da biliyor ve böyle bir ihtimali engellemek için epeyce gayret sarf ediyorlar. Bu durumda belki de artık eski analiz çerçevemizi ve aktörler hakkındaki varsayımlarımızı değiştirmemiz gerekiyor. Böyle bir zihnî kayma, yaşananları geleceğin tasavvuru içine oturtacağı ölçüde eskiye dönüş ihtimalini de azaltacaktır.

Ama bir şeyler bizi bu geçişi yapmaktan alıkoyuyor. Çünkü kritik bir adımın daha atılmasını bekliyor ve o adım olmadan çözümün ve barışın tehlikede olacağını biliyoruz. Bu adım hükümet ile PKK arasında doğrudan ve açık bir şekilde örgütün var oluş koşullarının konuşulmasıdır. Kürt meselesinin ‘aritmetiği' bugün Kürtlerin hakları ile ilgili değil artık. Herkes bu hakları biliyor ve engellenemeyeceklerini de hızla içselleştiriyor. Mesele PKK'nın ne olacağı, çözümün nasıl bir Kürt siyaseti yaratacağı… AKP, Kürtler üzerinde hegemonya kuramayacak bir PKK, çoğulcu bir Kürt siyaseti hayal ediyor. PKK ise aksine, Kürt siyasetini elinde tutan, çoğullaşma potansiyelini kendi manevi şemsiyesi altında masseden bir siyasi aktör olarak sahnede kalmak istiyor. Dolayısıyla hükümet, geçiş sürecini zamana yaymanın, çözümü demokratik değişimin içine yedirmenin peşinde. PKK ise reform adımlarının hemen atılmasını, bunun radikal bir farklılaşma olarak yaşanmasını ve böylece kendi denetim ve yönetim gücünün konsolide olmasını hedefliyor.

Sağduyu, bu iki aktörün reform adımlarının en azından ilkesel olarak belirli bir vadede gerçekleşmesinde anlaşması gerektiğini söylüyor. Ama ‘yeni' duruma geçebilmek için bizzat örgütün de aynı vadede hangi imkânlarla geleceğin parçası olacağını bilmemiz lazım. Kürt meselesinin aritmetiği iki kabul gerektiriyor: PKK'sız bir Türkiye hayali boş bir hayaldir ve sürecin bitmesini ifade eder. Buna karşılık silaha dönüş PKK'nın salt kendisi için atacağı bir adım olur ve Kürtlerin haklarının alınmasını belirsiz bir tarihe erteler. Siyaset bunu idrak edip gerekli dengeyi kurmayı becerebilirse, toplum karşılığını fazlasıyla verecektir.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.