KÜRT HAREKETİNİN ÇIKMAZI VE YURTSEVER DEMOKRAT İTTİFAK
Bayram Bozyel
04 Nisan 2019 Perşembe 17:24
31 Mart seçim sonuçlarını Kürt hareketinin son 35 yılda içine sokulduğu çıkmazdan ayrı değerlendirmek imkânsız. Sürecin başlangıcını 12 Eylül 1980 darbesine kadar götürmek mümkün.
Türk devlet aklı, 1960 yıllardan itibaren boy veren ve 1970’li yıllarda kitleselleşerek gelişip serpilen demokratik Kürt hareketinin önünü kesmek amacıyla 12 Eylül 1980 askeri darbesini gerçekleştirdi. 12 Eylül darbesinin asıl amacı legal, demokratik ve kitlesel Kürt hareketini ortadan kaldırmaktı ve bunu büyük ölçüde başardı da. Kürtler bakımından bir tek dağ yolu, başka bir ifade ile savaş seçeneği bırakıldı. PKK 1984 yılında silahlı mücadele başlattığı anda Türk devleti planladığı hedefine ulaştı.
O gün bugündür Kürt hareketi dipsiz bir gayya kuyusuna itilmiş durumdadır.
Devlet, PKK’nin sıradan bir eylemini bile her seferinde olduğundan fazla büyütüp kendisi için bir tehdit olarak tanıttı, böylece Türk kesimini milliyetçi şoven bir eksende seferber etti/etmektedir. Kürt meselesindeki politikasını uluslararası zeminde meşrulaştırmak için PKK eylemlerinden ustaca faydalanmaktadır.
Dahası Türk devleti PKK’nin silahlı eylemlerini gerekçe göstererek son 35 yılda Kürdistanı yangın yerine çevirdi. Devletin izlediği orantısız ve vahşi baskı ve şiddet politikasının Kürdistan’da yol açtığı can ve mal kayıplarının haddi hesabı yoktur. Kürt toplumunda mağdur edilmemiş tek bir aile bile bırakılmamıştır. Bu durum Kürt toplumunu yanına çekmek için PKK’ye büyük bir fırsat sundu. Kürt toplumunun önemli bir kesimi devletin orantısız ve düşmanca uygulamaları karşısında, bütün yanlışlarına rağmen çareyi PKK’ye sığınmakta buldu, ona destek vermek zorunda bırakıldı.
Söz konusu kısır döngünün nasıl işlediğini anlamak için son dört beş yıldaki sürece bakmak yararlı olur.
PKK’nin 2015 yılında başlattığı hendek ve barikat politikasının Kürt halkı bakımından savunulacak hiçbir yanının olmadığını söyleme gerek yok. Sonradan yaşananlar bunun bir intihar girişimi olduğunu apaçık ortaya çıkardı. Peki devlet ne yaptı? Belki daha başka yöntemlerle ve daha düşük bir hasarla bu meseleyi çözmesi mümkünken, devlet Kürt kentlerini, kentlerin tarihi dokusunu ve kültürel mirasını acımasızca yakıp yıktı. Taş üstünde taş bırakmadı. Yüzlerce Kürt çocuğu hendeklerde yaşamını yitirdi. Devlet bu durumu fırsat bilerek belediyelerin seçilmiş yöneticilerini görevlerinden aldı, yerlerine kayyumlar atadı.
Hendekler kazılmaya başlandığında Kürt toplumu açık ya da örtülü bir biçimde bu uygulamaya karşı çıktı, hatta bazı yerlerde bu aptalca uygulamanın hayata geçirilmesini engelledi. Hendek politikasından dolayı Kürtler PKK ve HDP çizgisini sorgulamaya başladı. Ne var ki devletin topyekûn ve düşmanca saldırıları karşısında PKK’nin yaptığı yanlışlar ikinci planda kaldı ve örneğin 24 Haziran seçimlerine gidildiğinde Kürtler devlete tepki olarak oylarını çoğunlukla HDP’ye verdi.
Benzer bir durum 31 Mart seçim sürecinde de tekrarlandı. 31 Mart seçimleri gündeme girdiği andan itibaren Erdoğan Fırat’ın doğusuna operasyon arayışına girişti. O olmayınca Kürt ve Kürdistan değerlerine karşı saldırgan bir söylem kullanmaya başladı. Erdoğan’ın Kürt karşıtlığı ile son seçimde nasıl bir sonuç aldığı tartışılır, ancak bu politikanın HDP’nin 31 Mart’ta elde ettiği sonuçta HDP’nin lehine etkili olduğu tartışılmaz.
HDP’nin dünden bugüne gelen bir tabanının olduğu bir gerçek. Ancak Kürtlerin çoğunluğunun HDP’nin politikalarından rahatsız olduğu başka bir gerçek. Buna rağmen Kürtlerin bir kısmının oylarını HDP’ye vermesi bu partinin çizgisini doğru bulmalarından değil, devlete, somut olarak da AKP’ye duydukları tepkiden dolayıdır. Kürtlerin bir kısmı AKP’nin Kürt karşıtı politikalarına tepkilerini HDP’ye oy vererek gösteriyorlar. 31 Mart seçimlerinde HDP’nin (düşme trendine giren) aldığı oy oranında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemlerinin mutlak payı var.
Sorun şu: Devlet Kürt meselesinde izlediği inkâr ve şiddet politikalarıyla her keresinde PKK ve onun legal izdüşümlerine kan veriyor. Başka bir ifade ile devlet süregiden uygulamalarıyla Kürt siyasetinin normalleşip çoğulculaşmasına, Kürtlerin PKK ile hesaplaşmasına fırsat vermiyor.
Devlet PKK dışında aklı başında, barışçıl, demokrat ve ulusal bir hareketin ortaya çıkmasını istemiyor.
Kürt hareketinin temel açmazı esas olarak buradan kaynaklanıyor.
Buna karşın mevcut durum kader değildir. Bütün güçlüklerine rağmen bu tabloyu tersine çevirmek mümkündür.
Yurtsever Demokrat İttifak
Yukarıda genel çerçevesi çizilen koşularda 31 Mart seçim takvimi netleştiğinde bu konuya ilişkin arayışlar hız hazandı. Kürt halkını bu kuşatılmışlık içinde seçeneksiz bırakmak olmazdı. Ona mutlaka yurtsever, demokrat, özgürlükçü ve çoğulcu bir alternatif sunmak gerekiyordu. Kürdistan Sosyalist Partisi dahil partilerimizin seçime katılması engellendiği için önümüzde bağımsız adaylarla seçime girme seçeneği kalıyordu.
Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) ve Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK) 31 Mart yerel seçimine ulusal demokratik bir alternatif olarak girme kararı aldıkları anda yaptıkları şey bu süreci olabildiği kadar katılımcı kılmak, siyasi partileri ve yurtsever şahsiyet ve birikimleri bu sürece katmak oldu. Bu çerçevede siyasi partilere gidildi, ardından da 11 Kasım 2018 tarihinde Kürdistan’ın dört bir tarafından yurtsever şahsiyet ve aydınların katılımıyla “31 Mart seçimlerinde Ulusal Demokratik Alternatif” adıyla bir çalıştay gerçekleştirildi. Bu çalıştaydan çıkan perspektif doğrultusunda PAK ve PSK, yurtsever şahsiyetlerin de içinde yer aldığı Yurtsever Demokrat İttifak olarak 31 Mart yerel seçimlerine katılma kararı aldı.
Yurtsever Demokrat İttifak hazırladığı seçim bildirgesi ile Kürt ve Kürdistan meselesi, demokrasi sorunu ve yerel yönetimlere ilişkin görüşlerini net bir şekilde ortaya koydu. Aday seçiminde tabanın görüşlerine başvurdu. Yapılan bir dizi toplantıdan sonra Diyarbakır, Batman, Mardin ve Muş’ta ve dört ilçede aday çıkartma kararı alındı. Bu dört ilde de farklı görüşlerdeki insanların katılımıyla seçim komisyonları kuruldu.
Yurtsever Demokrat İttifak çok ağır ve eşit olamayan koşullara rağmen çok başarılı bir seçim kampanyası yürüttü. İttifak’ın seçim kampanyasında öne çıkardığı “Ne hendek ne kayyum, kentlerimizi de ülkemizi de kendimiz yöneteceğiz” şiarı bildik odakları rahatsız ederken Kürt toplumunda sempatiyle karşılandı. Kürt halkının içinde bulunduğu açmaz ancak böyle bir şiarla ifade edilebilirdi. Kürt toplumunun önemli bir kısmı İttifak’ın söz konusu yaklaşımını olumlu karşıladı. Yurtsever Demokrat İttifak adayları ve onları destekleyen PSK, PAK ve bağımsız şahsiyetler güçlerinin ötesinde bir efor sergilediler. Seçime girilen dört ilde gidilmedik ilçe, ziyaret edilmeyen köy ve mahalle kalmadı. Yüzbinlerce ilan ve broşürle İttifakın yerel yönetimlere ilişkin görüşleri anlatıldı, Kürt halkının özgürlüğüne ilişkin net çözüm önerileri ortaya konuldu. Türkçe, Kürtçe (Kurmanci ve Zazaki) olarak dağıtılan el ilanları toplumda yankı buldu. Seçim araçları İttifak’ın propagandasını yaparken, sosyal medya etkin olarak kullanıldı. Seçime girilen illerde onlarca STK, oda ve dernek ziyaret edildi.
Yurtsever Demokrat İttifak adayları seçime girdikleri her yerde basınla iyi ilişkiler kurdular. Yerel medya ziyaret edilerek İttifak’ın görüşleri paylaşıldı. Yerel TV’ler ve Güney Kürdistan basını aracılığı ile adaylar görüşlerini kamuoyuna iletti.
Bu çerçevede altı çizilmesi gereken iki nokta daha var.
Birincisi; Yurtsever Demokrat İttifak 31 Mart yerel seçim sürecinde yapıcı, kapsayıcı, birleştirici ve seviyeli bir dil kullanmaya özen gösterdi. Kutuplaştırıcı, ötekileştirici ve rencide edici yaklaşımlardan uzak durdu. Oy ve desteğini almak için herkesin kapısını çaldı.
İkincisi, İttifakı kuran PAK ve PSK kadrolarının ve İttifak destekçilerinin seçim sürecinde birlikte iş yapma konusunda sergiledikleri tutum kayda değerdi. Yurtsever Demokrat İttifak’ın söz konusu pratiği, faklı görüşlerdeki Kürt kadroları arasındaki güven ve birlikte iş yapma kültürü bakımından önemli bir deneyim oluşturdu.
Yurtsever Demokrat İttifak neyi başardı?
Yurtsever Demokrat İttifak, gelecek bakımından atılan bir ilk adım oldu. Kürt halkının kayyum ve hendek siyasetlerine mahkûm olmadığını gösterdi. Kürt toplumunun üzerine örtülen ölü toprağını kaldırdı, halkımızı sindirmek amacıyla örülen korku duvarını yıktı. Son birkaç yıldır OHAL’in ve devletin diğer acımasız uygulamaları nedeniyle içine kapanan ve sinen topluma cesaret verdi, kendine olan güvenini arttırdı. Gecenin en karanlık anında bile bir umut ve ışığın olabileceğini gösterdi.
Yurtsever Demokrat İttifak Kürt toplumu bakımında güçlü bir ulusal demokratik alternatif potansiyeli taşıdığını tartışmasız bir biçimde ispatladı.
Öte yandan tek bir gül ile bahar gelmediği gibi başarılı bir seçim kampanyasıyla da büyük sonuçlar elde edilemez.
Bunun için güçlü ve kurumsallaşmış siyasi örgütlere ihtiyaç var. Örgütsel ağımız genişletmek, üye sayımızı artırmak, kitle ile ilişkilerimizi daha güçlü kılmak gerekir. 31 Mart seçimleri gösterdi ki bir avuç insanın, ne kadar fedakâr ve çalışkan olursa olsun, yapacaklarının bir sınırı var. Bu seçim süreci gösterdi ki bir partinin ilçe ve beldeleri yoksa onun etkin bir seçim çalışması yürütmesi zordur. Binlerce üye ve yandaşı olmayan bir parti seçim sandıklarını koruyamaz, aldığı oylara bile sahip çıkamaz. Siyaset son tahlilde güç işidir ve iddiası olan siyasi aktörler güçlenmek zorundadır.
Diğer önemli bir konu ise siyasi mücadelede süreklilik ve istikrar sorunudur. Kürdistan’da 35 yılda yaşanmış yıkımı bir çırpıda onarmak, 35 yılda belli odakların şekillendirdiği kitleyi bir seçim çalışması ile kazanmak mümkün değildir. Bir seçimde kalcı başarılar, sadece o seçim sürecinde sergilenen performansla değil, zamana yayılmış uzun ve soluklu bir mücadele ile elde edilebilir. Bu açıdan seçimden seçime değil, kitlelerle süreklilik arz eden bir ilişki içinde olmak gerekir.
31 Mart seçimlerinde AK Parti’nin Türkiye’nin batısında ve HDP’in de Kürdistan’da yaşadığı oy ve belediye kaybı, yenilmez ve mutlak imajına bürünen aktörlerin de aşılabileceğini göstermesi bakımından önemlidir. 31 Mart seçim sonuçları Türkiye ve Kürdistan’da siyasi dengelerin hızlı bir değişim sürecine girdiğinin açık işaretlerini göstermektedir.
Yurtsever Demokrat İttifak Kürt hareketinin içinde bulunduğu açmazın açılması açısından önemli bir fırsat oluşturuyor.
Bu makale yazarın görüşlerini yansıtır. İlke Haber’in yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.