KÜRT DEVLETİ SAVAŞ SEBEBİ Mİ?
Şenol Kaluç
06 Eylül 2017 Çarşamba 14:25
Türkiye ne kadar değişirse değişsin, bazı konulardaki reflekslerimiz bir türlü değiş(e)miyor. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e bölünme, parçalanma kargaşası kaygısı içinde İttihatçı-Kemalist geleneğin oluşturduğu ve zihniyetimize yerleştirdiği, dün başka çare ya da çıkar yol bulamadıkları için gidilen yolları bugün bile hala geçerli sananlarımız çok fazla.
Değişiyoruz, dönüşüyoruz, yeni bir devir başlatıyoruz, yeni bir düzen kuruyoruz derken bile eski düzenin eski alışkanlıklarını sürdürme konusunda üstümüze yok. Kemalizm’e karşı olduğunu iddia edenlerimiz bile Kemalizm’in Kürtlere, Alevilere, azınlıklara ve de dindarlara karşı politikalarını paylaşmakta bir beis görmüyor.
Toplum dönüşüp, değişirken siyasetimizin açılım süreçlerine rağmen dönüp dolaşıp aynı noktalara savrulması geleceğimiz açısından büyük bir tehdit. Siyasetimizi sürekli kırmızı çizgiler üzerinden yapmaya çalışınca içerde ve dışarıda çizgilerimizin üstüne birileri tarafından çizgi çekilince geleceği ön göremediğimiz gibi duruma göre vazife de çıkaramıyor ve refleks de gösteremiyoruz.
Dünyanın büyük güçleri dahi çıkarlarını koruyabilmek adına politikalarında değişikliğe giderken bizim tek kanatlı kuş gibi uçmaya çalışmamız fazlasıyla tuhaf kaçıyor.!
***
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin referandum kararı herkesten çok bizi geriyor. Bir muhalefet lideri bunu “savaş sebebi” bile sayabiliyor ve Dışişleri yetkililerimiz bu kadar sert olmasa bile bunu onaylamadığını üstüne basa basa açıklıyor. Biraz tersten olacak ama 300 bin nüfuslu Kıbrıs Türkleri için bir devlet kurulmasını normal karşılarken lafa geldiğinde “etle-tırnak gibiyiz, biz kardeşiz” söylemleri ile tanımladığımız Türk-Kürt rabıtasını unutarak milyonlarca Kürdün bir devletinin olması fikri bizi herkesten fazla korkutuyor.
Bugün Iraklı Şii Araplar ile Sünni Arapların dahi ayrılmayı düşündükleri bir düzlemde kimsenin pek de umurunda olmayan Irak’ın toprak bütünlüğünü bir biz bir de İran dert edinmiş durumda. İran’ın bölgedeki bağımsız bir Kürt devletini kendi bölgesel hegemonyasına bir darbe olarak görmesi gayet normalken bizim bu denli tepkili olmamız ise oldukça garip.
ABD ve müttefiklerimizin bizleri sürekli kritik eşiklerde yüzüstü bıraktıkları bir düzlemde Kürtlerle olan sıkı bağlarımızı güçlendirmek yerine sert söylemlerin bize ne kazandıracağı üzerinde iyi düşünmek gerekiyor. Hem içerideki hem de dışarıdaki Türkiye dostu olan milyonlarca Kürdün küstürülmesinden başka işe yaramayacak bu sert üslubun daha makul ve anlaşılabilir bir çizgiye çekilmesi gerekiyor. Irak’taki Türkmen varlığı Kürtleri yok saymamıza değil tam tersine Kürtlerle Türkmenlerin daha sağlıklı bir zeminde nasıl buluşturulabileceği üzerinde kafa yormamızı gerektiriyor. Barzani’yi ve Kürtleri referandumdan vazgeçirmeye çalışmak yerine gelecekteki kaçınılmaz bölünmede hem Türkiye için hem de bölgedeki Türk ve Kürt soydaşlarımız için en karlı ve faydalı yolu çizmeye çalışmamız gerekiyor.
Ama bunun için de geçmişin şartları içinde üretilmiş paradigmalardan vazgeçmek “etle-tırnak gibiyiz ve kardeşiz” söyleminin hakkını vermemiz gerekiyor. Bölgedeki bağımsız bir Kürt devletini Türkiye’nin de bölünmesine gidecek bir yol olarak görüyorsak zaten bölünmeyi baştan kabul ettiğimiz anlamına gelir. Böyle bir psikoloji farkında olmadan her şeye rağmen kaderini Türkiye ile birlikte gören milyonlarca Kürdün de gönlünün kırılmasına yol açacaktır.
Maalesef enerjimizi sürekli boşa harcamayı kanıksamış durumdayız. Açılım sürecinin başarısızlıkla sonuçlanmasına rağmen Kürtlerin büyük kısmının ‘Hendek Siyasetini’ reddetmesi bile bizim için yetmiyor ve önümüze açılan fırsatı göremiyoruz.
Demokrasinin geliştiği, temel hak ve özgürlüklerin sınırlarının genişlediği, ekonomik gücünü arttıran bir
Türkiye dış Kürtler için de bir cazibe merkezi olacaktır. Ve bunun kazananı hem Türkler hem de Kürtler olacaktır. Kaybedenlerini ise saymaya gerek yok.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.