23 Kasım 2024
  • İstanbul4°C
  • Diyarbakır18°C
  • Ankara18°C
  • İzmir15°C
  • Berlin4°C

KÜRESEL SİYASETTEN KÜRT SİYASETİNE

Günay Aslan

12 Ekim 2013 Cumartesi 08:37

Dünya insanlığına yepyeni ufuklar kazandıran yeni bir dönemden geçiyoruz.

Her ne kadar Ortadoğu, Afrika ve uzak Asya’da barbarlık dönemini aratmayan kanlı çatışmalar yaşansa da, dünyamız esas olarak bilişim çağının tetiklediği devrimsel gelişmelerin yaşandığı tarihi bir dönemden geçiyor.

Kanlı çatışmalarla çalkalanan Ortadoğu, Afrika ve Asya’daki geleneksel ilişkilerin hızla çözülmesi ve halkların değişim taleplerinin yükselmesi de asıl olarak buradan kaynaklanıyor.

Tarihin dışında itilmiş bu bölgelerin halkları bilimsel ve teknolojik gelişmelerin tetiklediği siyasal, ekonomik, sosyo-kültürel vd. değişimlerin etkisiyle kurulmakta olan yeni dünyada yerlerini almaya, sömürgecilik yüzünden kaçırdıkları tarihi yakalamaya çalışıyorlar.

Bu çabanın nasıl sonuçlanacağını, dünyanın bu geçiş sürecinden nasıl çıkacağını, gelişmelerin insanlığı hangi yöne taşıyacağını; geleceğin dünyasında küresel sistem ve ilişkilerin nasıl kurulacağını şimdiden kestirmek mümkün değil.

Ancak, artık bu gidişatın önüne geçmek de söz konusu değil. Hayat ırmağı hızla akıyor ve bizi eski dünyadan aynı hızla uzaklaştırıp yeni dünyaya taşıyor.

Öte yandan yeni dönem sadece yeni bir dünyayı değil, aynı zamanda yeni bir insan tipini de ortaya çıkarıyor. Dilleri, kültürleri, bakış açıları, yaşam alışkanlıkları zenginleşen insanın değerler sistemini değiştiriyor.

Çok kimlikli (mülti-kültü), başkalarıyla bir arada yaşama iradesi gelişkin ve ayrıca aidiyet duygusu bu dünyaya sığmayan, kendini uzayın bir parçası sayan yeni bir insan tipi yükseliyor.

Bütün bunlar da geleneksel yaşam tarzından felsefi anlayışa, üretim ilişkisinden örgütlenme modeline kadar hayatın her alanda yerleşik olan her şeyi değişime ve kendini yeniden tanımlamaya zorluyor.

Elbette bu gidişattan siyaset dünyası da payına düşeni alıyor.

Yeni dönem siyasetin biçimi ve işlevini de değiştiriyor. Küresel çağın tetiklediği sosyo-ekomik gelişmeler nedeniyle toplumsal alan giderek genişliyor ve hayatın her alanında siyasete geniş yer açılıyor.

Buna karşın kamusal alan daralıyor. Bu da toplum yerine devlete ve sisteme dayanarak meşruiyet sağlamaya çalışan siyaset dönemini kapatıyor. Slogana ve hamasete indirgenmiş bu siyaset biçimi değersizleşip tasfiye oluyor.

(Türkiye’de meşruiyetini ırkçı sistemden alan CHP’nin tasfiye sürecine girmesiyle sistemle iş tutmasına karşın her adımda sistem karşıtı söylem kullanan AKP’nin meşruiyet alanın genişlemesi bunun ironik bir örneğini oluşturuyor.)

Yeni dönemde siyaset sadece siyasetçilerin yaptığı bir iş olmaktan çıkıyor ve bütün toplumsal kesimleri işin içine katıyor. Kamusal alanla toplumsal alan arasında çizgi inceldiği, siyasal alan genişlediği için toplumsal dinamikler de ister istemez kendilerini siyasetin içinde buluyor.Bu da siyaseti yeni arayışlara zorluyor.

Siyaset artık bilimsel çalışma yöntemleri, nitelikli çözüm üretimi ve yeni felsefi anlayış olmadan olmuyor. Partiler araştırma merkezleri, üniversiteleri, şirketleri, vakıfları, bankaları, nitelikli kurmayları ve danışman kurumları olmadan iş yapamıyor.

Siyaset yapmak isteyen her parti işe artık buradan başlamak zorunda kalıyor.

Diğer yandan gün geçtikçe pekişen ekonomik entegrasyonunun sonucu olarak hızlanan siyasi ve kültürel entegrasyon yüzünden dünyada lokal siyaset dönemi de sona eriyor.

Sınırların ve tabuların yerle bir edildiği, mesafelerin olabildiğince küçüldüğü dünyada herkesin olup biten her şeyden etkilendiği bir dönem yaşanıyor.

Bu da ister istemez herkesi global tutum almaya zorluyor. Küresel dönem küresel bakış açısı ve politikasını kaçınılmaz kılıyor.

İçine kapanan; dar ve kısır perspektiflerle siyaset yapan anlayış tarih oluyor. Bunun yerini kendi toplumundan başlayarak insanlığın ortak çıkarlarını gözeten yeni bir siyaset alıyor.

Elbette bütün bunlar Kürt siyasetine de yaşadığı sıkıntılardan kurtulmasının yolunu gösteriyor.

Çünkü özel savaşın Kolombiya’ya çevirdiği; açlığın, sefaletin, işsizliğin, uyuşturu ticaretinin, çürümenin ve çeteciliğin kol gezdiği Kürdistan’da onu şimdi daha zorlu bir sınav bekliyor.

Bu sınavdan başarılı çıkması için yeni dönemin ruhuna uygun olarak yeniden yapılanması; siyaseti toplumsal alana alabildiğince yayması, katılımı, üretimi ve niteliği esas alması, bilimsel merkezlerin yönlendireceği Kürdili idari, ekonomik, kültürel, sosyal vd. yapıları gecikmeden inşa etmesi gerekiyor.

Kürt siyasetinin bunu yapmadan ‘Türkiyelileşmeye’ çalışması üzerine bindiği dalı kesmek, Kürt halkının ağır sorunlarını hegemonik hedefleri için kullanmaya çalışan AKP’nin ekmeğine yağ sürmek anlamına gelecektir...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.