KÜRESEL SİSTEMİN MISIR VE TÜRKİYE HAMLESİ
Günay Aslan
11 Temmuz 2013 Perşembe 08:38
Mısır’da gerçekleşen askeri darbe küresel siyasetin odağındaki Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesinde yeni bir aşamaya işaret ediyor.
Darbenin arkasında Amerika, Avrupa, Rusya ve İsrail’in başını çektiği geniş küresel koalisyon duruyor.
Küresel sistem darbeyle Ortadoğu’ya ve elbette tüm dünyaya, ‘burada bizim dediğimiz olacak’ mesajını veriyor.
Statükonun yıkılmasında ‘koçbaşı’ misyonu üstlenen siyasal İslam, şimdi elbirliğiyle denklemin gerisine bu nedenle itiliyor.
Mısır’da İhvan’a, Türkiye’de AKP’ye verilen ‘taşeron rolü’ gelinen aşamada geri alınıyor; Mısır ve Türkiye şimdi bir kenara çekiliyor.
Mısır’daki darbeyle start olan yeni süreçte küresel sistem, Cenevre Konferansı’ndan başlayarak kendi sistemini bölgede oturtmaya ve yeni dengeler kurmaya hazırlanıyor.
Amerika’dan Rusya’ya, İsrail’den Avrupa’ya bu konuda geniş bir mutabakat sağlanmış görünüyor.
Yeri gelmişken Mısır’daki darbenin Amerika’dan çok İsrail- Rusya yapımı olduğunu görmek gerekiyor. Ortadoğu’da genelde edilgen bir politika izleyen Obama yönetimini bu ikilinin işin içine çektiği anlaşılıyor. Amerika’nın bocalayışı bu anlama geliyor. Obama, Netanyahu ve Putin’in peşinden sürükleniyor.
İsrail- Rus ilişkilerindeyse deyim yerindeyse bahar havası yaşanıyor. Akdeniz doğalgaz havzasında ‘stratejik işbirliği’ yapan Rusya ile İsrail’in bölge politikarı da örtüşüyor.
İkili Lübnan, Suriye, Irak ve Kürdistan başta olmak üzere bölgenin şekillenmesine dayalı ortak bir yol izliyor.
(Rusya bölgede derin ve aktif bir politika izliyor. Kürdistan’ı da yakın takibe almış bulunuyor. Mesud Barzani ve Salih Müslim’in sık sık Moskova’ya gitmelerinin ve Rusya’nın Kürtleri Cenevre’ye davet etmesinin altında bu politika yatıyor. Fakat bu ayrı bir yazının konusu.)
Mısır darbesiyle başlayan yeni süreçte siyasal İslamı kullanarak ‘laik diktatörlüğün’ egemenliğine son veren küresel sistem, şimdi de ‘laik muhalefeti’ kullanarak siyasal İslam üzerinde baskı kurmaya çalışıyor.
Mısır’da yaşanan katliama, Türkiye’deki çalkantı ve kuşatmaya böyle bakmak gerekiyor.
Demokrasi, özgürlük ve refah talebinin çok güçlü olmasına rağmen halkların örgülenme ve birlikte mücadele etme bakımından çok zayıf oldukları Ortadoğu’da başka bir alternatif olmadığı için küresel sistem, geçmişte olduğu gibi şimdi de bu yolla sonuç alacağa benziyor.
Siyasal İslam’ın teslim olacağı anlaşılıyor. Gidişat Mısır gibi Türkiye’nin de sisteme daha da bağımlılaşacağını gösteriyor.
Mısır’da ve Türkiye’de ‘laikler ile İslamiler’ arasında ‘iç savaş’ yaşanacağı beklentisi gerçeklerle örtüşmüyor.
Mısır’da İhvan’la ordunun uzlaşması olası görünüyor. İhvan tarih sahnesine yükselmiş, sistemde kendine bir yer edinmiştir artık, yeniden yeraltına inmesi ya da marjinal tepkilere yönelmesi mümkün değildir. Aksine arkaladığı kesimlerin de dayatmasıyla çıkarları gereği elde ettiği mevzileri korumaya, bunun için bazı geri adımlar atmaya, küresl sistemle –Mısır ordusu üzerinden- uzlaşmaya çalışacaktır.
Türkiye’de ise siyasi İslam orduyla zaten işbirliği ve uzlaşı içindedir. Türkiye’nin katı ve ırkçı laikleri hükümet üzerindeki global baskının arttırılması amacıyla bir dönem gündemde tutulacaktır ancak, bu kesimin denkleme dahil olabilmesi mümkün değildir.
Bu yüzden Gezi’yle başlayan süreç –hükümetin bölge siyasetine bağlı olarak- zamanla inişe geçecektir. Kısa erimde bazı dalgalanmalar yaşansa da Gezi irtifa kaybedecektir.
Zira, küresel sisteme entegre olmuş Türkiye’de AKP Hükümeti’nin bağımsız bir siyaset izlemesi ve kendi bildiğinde ısrar etmesi mümkün değildir.
12 Eylül darbesinden başlayarak Türkiye adım adım sisteme entegre edilmiş, deyim yerindeyse kilitlenmiştir. Bunun dışında bir çözüm araması; başka bir yere yönelmesi mümkün değildir.
Erdoğan yakında yelkenleri indirecektir.
(Yeri gelmişken Erdoğan’ın küresel sisteme diklenmesinin en önemli nedeni Güney Kürdistan’la yaptığı stratejik işbirliğidir. Erdoğan, Kürdistan petrolü ve doğalgazını ele geçirdiğinden hareketle kendine aşırı güvenmiştir. Sistemse ona, ‘benim onayım olmadan olmaz’ karşılığını vermiş ve bu yüzden de ipini çekmiştir.)
Özetle; siyasal İslam’la küresel sistem arasındaki balayı sona ermiştir.
Şimdi yeni bir düzenlemeye gidilecek; yeni dengeler inşa edilecektir. Siyasal İslam ile ‘laik muhalefet’ Batı vesayeti altındaki ‘demokratik’ sistem etrafında birleştirilecektir.
Cenevre sonrası Suriye’deki yeniden yapılanmayla birlikte bölgedeki kilitlenme çözülecektir.
Ortadoğu’da son sözü maalesef yine başkaları söyleyecektir.
Laik kesimin ırkçı, siyasal İslam’ın baskıcı ve dışlayıcı politikları yüzünden halklar birleşemeyecek, herkes kaderine boyun eğecektir…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.