KÜRDİSTAN ÖZERK BÖLGESİ REFERANDUMU
Mücahit Bilici
18 Eylül 2017 Pazartesi 12:45
Kürdistan Özerk Bölgesi’nde 25 Eylül’de yapılacak bağımsızlık referandumu, içerik ve sonuçlarından bağımsız olarak Kürtlerin iradesinin tahakkuku olduğu için değerlidir. Çıkacak sonucun olumlu veya olumsuz olmasından bağımsız olarak bu böyledir. Yine Kürdistan Hükümetinin iç siyasetinde bunu araçsallaştırma potansiyelinden ve politik münakaşalardan azade olarak, böyle bir referandum zamanı çoktan gelmiş bir hamledir.
Demek ki bağımsızlık referandumu bağımsızlığa giden yolda önemli bir adımdır. Ama bunun tek sebebi bu konudaki bir prosedürü yerine getiriyor olmak değildir. Asıl sebep bu konuda referandum yapmanın kendisinin bir irade kullanımı olmasıdır. Referandum yapabilen bir millet, kendi hakkında karar verme iradesini kullanan bir millettir. Ve buna mükâfat olarak, onların referandum yaptıklarını haberlerde duyan ve okuyanların (dünyanın her tarafındaki insanların) zihninde bu kararı alabilenlerin insaniyeti ve bağımsızlığa liyakati bir gerçeklik olarak oturur ve perçinlenir.
Bundan dolayı, birkaç yıl önce referandum yapan İskoçlar (ayrılmama kararı almalarına rağmen ve karar almanın kendisi ile) bütün dünyaya özgür bir millet olduklarını duyurdular. Hatta Hamal Kürt: Türk İslami ve Kürt Sorunu (Avesta, 2017) kitabımda bu noktaya dikkat çektiğim bir yazıya şu başlığı koydum: “İskoçlardan Kürtlere İnsanlık Dersi.”
Referandum yapabilmenin bizatihi kendisi özgür olmanın ifadesidir. Tersinden baktığımızda bunu yapma noktasına gelmiş Kürdistan Özerk Bölgesi’nin fiili olarak bağımsızlığa çok yakın olduğunu görüyoruz. Bunu uluslararası düzlemde hukukileştirmek ve Kürtleri isimsiz bir emek, başka başlara bir beden ve hatta hamal olmaktan çıkarmak zamanıdır.
Kürtler, bulundukları her yerde devletin sahibi olmalıdırlar. Güney Kürdistan’da ise Kürtlerin bir devlet sahibi olması bir lüks değil bir zaruret halini almıştır. Demokratik ve barışçıl bir Kürdistan, etrafındaki başka ülkelere ama bilhassa Irak’ın Sünni ve Şii Arap toplumlarına da bir hüsn-ü misal olacaktır. Yani bölgesel anlamda da bir kazanım olarak görülmelidir.
Devlet karşıtlığı bile bir devletin varlığını varsayar. Devlete karşı olan Kürtler de devlet karşıtlıklarını daha sahici tecrübe etmek istiyorlarsa bunu kendilerine ait olan devlete karşı yürütmeliler. Kürtleri devletsiz bırakmak isteyenler ya kendi devleti olanlardır ya da devleti olmadığı için sokakta yaşamayı bir fazilet sanmaya başlamış, yani evsizliğe bağımlılık yapmış Kürtlerdir. Devlet fikrine karşı olanlar da o enerjilerini o devleti doğru yerde durmakta, ıslah etmekte, demokratik bir özgürlüğe hizmet edecek bir araç olmaya zorlamakta kullanmalılar. Devlet, inkâr ve reddedilecek bir kurum değil edinilip aşılması gereken bir kurumdur. Devlet, hem Kürtlerin hakkıdır hem de lazımıdır.
Guh nedin neyar û xêrnexwazan (Basnews)
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.